yaklaşımlarÖzkan YıkıcıSıkıntıdan peşpeşe kovalamaya geçiş – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Sıkıntıdan peşpeşe kovalamaya geçiş – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Hafif müzik dinlemeye başladım. Uzun uzun süren yorumlardan iyice sıkıldım. Saatlerce konuşulmasına karşın, önemli noktaların eksik brakılma yakalayışlarım da bu tavrı getirdi. Hafif müzik dinliyorum. Kısa zaman önce Damat Albayrağın istifa haberi birkaç kanal dışında hala söylenmedi. Daha ironiği, bakan olayı sosyal medyada açıkladı. Sonra da bazısında sildirti. Halbuki önemli haberdir. Bunun en başta Türkiye medyasında yankı bulması gerekir. Tabi gerçek Türkiyeyi bilenler, müsaadenin olup olmadığı kuşkusunu da anlaması gerekiyordu. Demek ki istifanın yanında Türkiye gerçeği ile bunu birinin kabuluyla gündeme gelmesi durumu vardı. Tabi bir de arada konuşulmasa da siyasal oyun veya karşıta mesaj olup olmadığı da düşünülmesi gereken öteki konudur. Görüyorsunuz, en basit gelecek açıklama ile istifa,yapılış şeklinden, habere bakışlar öylesine anormalleşti ki yarın ne oalcak sorusunu dahi sormak tehlikeli haldedir. Haberin yapılış şeklini de konuşamayız. Çünkü, tehlikeli. Üstelik devamındaki gelişmelerle suçlanma korkusu da işin cabasıdır. Nede olsa istifa eden Erdoğanın damatı olup ayni zamanda da Hazine ve maliye bakanıdır. Erdoğan onaysız açıklanması yandaş medya için tehlikelidir. Üstelik, unutmayın, Soylu deneyimi ile ayni zamanda ayni kişiyle de rekabet yaşanmaktaydı.. Bu denli basit haberin dahi kabus ve sesizlikler içinde dolaşması zaten anormalliklerin ta kendisidir.

Konuya basit bazı olgularla devam edelim: örneğin, yaşananı alan haberci onu haberleştirir. Bu iletişim ve basın için basit kuraldır. Ta baştan, haberi dahi yapıp yapmamada, başka güçler etkisi oluyorsa, insanları bilgilendirme rolunun da olmadığının önemli şşaretidir. İkinci durum, yine bazı basit normal davranışlar ve siyasal tutumlar var. Birini normal zamanda görevden alırsınız. Kendisi istifasını açıklar. Tersi olunca, anormalleşme gerçekleşir. Normal hale gelince de artık doğal olanı da unutursunuz. Beraberinde şunu da eklemek şart, onca gerçekler vardır. Siz bunları deyil de atıptutmayı yeylerseniz gerçeklerden koparsınız. Tıpkı, şimdi yaşanan krizlerin deprem etkilerine karşı konulan duyarsızlık gibi. K.Kıbrıs politikacısını ele alırsan, son seçimler sonrası “şükran çekmek, Türkiye ile birlikte, sayesinde” sözlerle iktidar olma oyunun işbirlikçi figürü halinde oynarsınız!

Ne demek istediğimi,peşpeşe gelişen olaylarla özetleyim: normal olan birisi istifa eder. Telefon edilip de tavır konur. Fakat, son günlerde tekrar tekrar yaşadığımız gerçeği yaşadık. UBP kongresine gece yarısı Fuat bey telefonuyla resmen adayları çektirdiler. Sanki hiçbirşey olmamış gibi davranılmak istendi. Birlik, demokrasi sosu kondu. Devamı mı? Türkiyede Merkez bankası başkanı gece yarısı operasyonu ile görevden alındı. Sizce bu tutum neyin işareti?

Bunlar net şekilde gerçekleştirildi. Türkiyede adını başka koydular. Yandaş medya sankileştirip hiçeleştirdi. K. Kıbrıstaki tüm müdahalelerde olduğu gibi ya hiç konuşulmadı veya Türkiyeyi kulanmadan boş laflarla demeçler verildi. Yukardaki gerçeklik ilkelerinin herhalde anlamını daha iyi anladınız.

Anlamama tutumu ise Salı günkü Ersin Tatarın sanki toplum lideri gibi görüşmelere gitmesi ile dedikleri. Hele de buradaki politikacıların veya Türkiye devletinin haklarımız lafları oldukça tatlı geliyor! Şimdi bunlara ne demeli? Hele de kurultaya beş kala Ersan durumu neyin kanıtı?

Peşpeşe gelişmeler oluyor. Bunlar oldukça can yakıyor. Yarınları da karanlığa teslim ediyor. Ama,çoğunun haberi dahi olmuyor. Normal olması gereken de olmuyor. Hep karanlık sayfa yazılım yarışı gibi.**

Önemli derslik durum, Amerikan seçimlerinde yaşandı. Demokrat parti öyle bir silik aday seçti ki Trumpa seçimi teslim ediyorum mesajı veriyordu. Fakat, Trump o  denli işler yaptı ki sonuçta Amerikan halkı silik Baydını seçti. Bu da halk nazarında ders. Üstelik, ilk defa Amerikada bu derecede yüksek katılımla seçimlere oy kulanıldı. Otoriterlik, yalan ve krizleri yönetememe gerçeği, oluşan tepki silik adayı dahi seçtirdi. Buda, otoriter liderlerin bazen halk nazarındaki karşılığıdır.

Günümüzü iyi okuyalım: özellikle Neoliberal ekonomik yapının krize girişi, uygarlık krizinin derinleşmesi, ekolojik felaketlerin artışı ve korona salgınıyla birlikte sağlık sektörünün çöküşü, insanlarda deyişik tavırlar da geliştirdi. Posmoderinci denilerek yeni faşist hareketleri yumuşatma çabacı oldu. Trump, Belsanaro, Conson, Modi ve Erdoğan gibi birçok otoriter liderleri devlet başına taşındı. Kurumsal devlet kuvetler ayrımları dahi tek adama doğru yöneltildi. Bu basit gerçeklik, Amerikada da silik Baydını dahi kazandırdı. Bunun önemli uyarısı ise muhalefetin demokratik ayağının da seçenekleşememesinin kanıtlarından birisidir.

Peşpeşe gelişmeler oluyor. Normal mesayide  deyil. Gece yarısı yapılıyor. Baskılar ve oldu bitiler geceleri yapılıyor. Sanırım bunlar yerleşti. Hiç uzağa gitmeyin; Seçimlerdeki Cumartesi gecesi, UBP adayına baskının gece içinde olması tesadüf deyildir. Şunu da ekleyelim: kendini övmekten oldukça kabaran Ali Pillinin Diyabet derneğinin bina kapılarını kırıp girmesi de geceleyin oldu! Oysa oda  gündüz gayet kolay yapma olasılığı  vardı. Demek ki davranış isnanları yasa dışılığa ve karanlıkta iş yapmaya yetiyor.

Unutmadan. Sadece dövizin son dönemdeki ateşini hepimiz biliyoruz. Adına eflasyon denilen rakamların Y.1  cıvarında olmasına kaçı inandı? Ama, inanmayan dahi sandığa gidip oyunu da verdi. Son söz: son Amerikan seçimleri de gösterdi ki kamuoyu araştırmaları iflas ediyor. Onun için gaz atma adına kamuoyu araştırma önemsemelerine dikat edilsin. Aynisi burada da yaşanmadı mı?

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
239AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin