yaklaşımlarÖzkan YıkıcıBeklentilerim karşılanmazken – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Beklentilerim karşılanmazken – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Bir kuramın ufak deyerlendirmesini yaparak başlayacam: Mafya.. Mafya kelimesi kolayca söylenir. Hatta normal karşı tarafınızı küçültme veya gizemli kılmak için de dilden dökülme kolaycılığına da sahipsiniz. Fakat, örgütlü boyuta, ekonomik ve siyasal alana gelince, mafya eşitdir yasadışılığın anlatılı simgesidir. Bu nedenle gün gelir direk bildiğimiz mafya kişilere veya örgüt  gibi siyasal yapılara mafya olduğunu bilmemize karşın, resmi alanda kulanmaktan kaçarız. Daha ileriye gidrek, mafya tipi olayını imkar edercesine “yatarım yaptığını, iyi insanlar olduğunu” öne çıkarıp bu tehlikeli kulanımdan kaçarız. Ancak, gün gelir ve tıpkı son günlerde yaşadığımız Sedat Peker videyolarında olduğu gibi de rekabet kriz dönemi nedeniyle de açıkladıkları bilgilerin, sarsınıtısı da odenli etkin olur. Yaşamın itirafta dahi karşılığı bu. Yeri geldiğinde iş adamı, yeri geldiğinde mafya, yeri geldiğinde paramiliter ve bunlarla devlet içi ilişkilerde yer alırsanız, bu nedenle güç dengesi bozuluorsa, söyleyeceğiniz basit sözler elbet olamaz. Yaşanan bu.

Nerede ise son haftalarda normaleşen şekliyle Sedat Peker sekizinci yayınını yaptı. Yine oldukça tartışma hemen yaratı. Hele de verdiği mesajla, önümüzdeki videyoda Erdoğanla “helalaşma” olacağını söylemesi de merakı şimdiden yoğunlaştırdı. İçeriğini zaten gün boyunca konuşulup tartışıldı. Tıpkı K. Kıbrısın Türkiyeleşme gerçeğinin yansıması sonucu tekrarı gibi burası da nasibini aldı. Bu defa burada hala pek konuşulmak istenmeyen Falyalılar ağırlıktaa oluyor. Yine de içerik yerine bazı olgularla, okuyup da deyerlendirme yapmak isteyenlere birkaç uyarıcı  durum aktaracam.

Tekrar edecem: gerçekleşen açıklamaların temel tetikleyici nedeni, Devlet içi güçlerin krize girip yeniden paylaşıımın sonucudur. Konuşulanlar bu çelişkilşerdeki gelişme sonucu yerini alıyor. İç çekişmenin karşılıklı halkla ilişkiler versyonudur yapılan. Krizin halkla ilişkiler alanını yaşıyoruz. Krize göre gelişen duruma göre de açıklamalar deyiştirilme şansı hep vardır. Bunu son videyodaki Erdoğanın Pekere karşı tavır koymakla, önümüzdeki videyoyu Erdoağan yönelteceği hamlesiyle anlamaktayız. Bir anlamda, açıklananlar bizim gözümüzle veya yükselen muhalefetin iktidarı zorlayarak yüzleşme aşamasına gelinme deyil, kendi içlerindeki krizin sonucu oluşan koşulalrdır. Örnekler de buna göre seçilip vurgulanmakta, yeni itifaklaşmaya bakarak da yeniden üretilme şansı da oluşması muhtemeldir.

Bu noktayı hep akılda tutalım. Muhalefetin de saçılan bilgielrle değerlendirmesine göre de fırsata dönüşme şansını da kulanmadığına tanık oluyoruz. Ayni koşullarda kalınarak bir anamda karşılıklı devlet içi açıklamalarının kulşatılmışlığında etkisizliği yeniden tekrarlanıhyor. Oysa, açıklananlarla bazı eksiklikler veya yanlışların da ortaya serilip, sadece devlet içi kriterde kalınmasının da engelenmesi gerekirdi. Şimdilik Türkiye perdesinden çıkıp,örnekleri K. Kıbrısta saçılan sayfalarla birkaç beklentim ile karşılanamama ikilemlerinden konuya devam edeyim.

Son Peker açıklamalrında K. Kıbrıs için birçok konu doksanlarla günümüz çenberinden konuldu. Adalı cinayeti, Asil Nadir konusu, Topal cinayeti, Falyalıların uluslararası boyutdaki bazı yaşananları, kurulan orjov tipi bankalarından ibretlik örnekler idiyalar şeklinde sıralandı. K. Kıbrısta yapısal gerçeklik ve Türkiyeleşme kurumsallaşmasının yansıyışı tekrarlandı. Adalı Cinayeti öne çıkarıldı. Çıkarıldı da ben hep ilk eksikliğin ilgili günlerde dahi epey eleştirilen Denktaş gerçekliğine hiç dokunulmamanın sıkıntısını belirtim. Oysa beklentim, Adalı cinayetiyle o  dönemin K. Kıbrısın koşulalrıyla birlikte ele alınmasının açılımı sağlanması yönelişine tanık olmak dileyindeydim. Olmadı. Sadece cinayet günleri ile manastır operasyonları ikileminde, Peker açıklamalrıyla gelen bilgiler arasına sıkışıldı. Daha kötüsü, o  dönemde yönetimde olup de bir şey yapamayan veya koltuk aşkına yapmayanlar, bir anlamda eksikliklerinin örtülmesi adına günah çıkarma gibi konuşmalarıdır. Burada önemli ek gerçek: kocaman nice basının sağ kesimi veya politikacısı, şimdi sorumlu adına koltukta oturanların konuya ilgi duymuyormuş gibi durmalarıdır. Talimatla alışılan duruşlar, gelen talimat olmaması sonucu, konuyu konuşmayarak adeta kaçırma peşindedirler.Ayne adalı cinayeti günü için de konuşmuyorlar.. Denktaşcıların hiç sesi gelmezken, UBP gibi öteki partielr de uzaktan seyrediyor. Sağ basın, işbirlikçi akademisyenler ekrana çıkıp Kıbrıs türkünün adına nutuk almıorlar. Şimdilik, gidişat da onlara pek ihtiyaç gelmihyor.

Bir noktayı belirteyim: Adalı cinayeti için konturgerila gibi yapıdan kişiler gelip gerçekleştirdi. Adını algı operasyonu için de PKK denildi. PKK nın buradaki etkinliği diye örtüleştirildi. Aynen, ayni dönemde K. Kıbrısta da Rumculuk simgesinin benzer şekilde kulanıldığı gibi. Hatırlayanlar bilir; birçok aydınımız Kıbrıslı görüşünde olduğu için öldürülmeleri bilgileri etrafta dolaşıyordu. Adalının da bu çizgide değerlendirilip Rumcu diye damgalandığı da hala akılda. Boşuna dyeil katliyamı sonrası Türkiyede PKK ve K. Kıbrısta başta saray Rumların denilip deyişik senaryolarla algı oprasyonu yapmak istemeleri boşuna dyeildi. Buda gündeme birlikte getirilmedi. Getirilseydi, şu soru da gelecekti: K. Kıbrısta yaklaşık Kırkbeşbin asker vardır. P ilginleştirip, paramiliter çözümle yaşatmanın anormaliği konuşulmadıkça, gerçeklerden kaçmama alışkanlığı olunca bunlar daha doğru ele alınır.olisi ve öteki güvenlik kişileri de başka. Kocaman TSK bu mücadeleyi veremezmiş gibi hele de birkaç dneilen kesimi kontrol altına alamazmış gibi Türkiyeden hem de suç örgütü mensuplarının da olduğu kişilerle mücadele etme adına gelmelerinin anlamı daha iyi sorgulanacaktı. K. Kıbrısın siyasal yapsıyla konu tartışılma şansına gelecekti. Devamında öldürülen rumlar için de Türkiyeden ülkücülerin taşınması gibi olay da devamındaki siyasal duruş kadar, devletin yönetim biçimi, K. Kıbrısın nasıl alana çevrilip politika yapıldığının acı kanıtlarıdır. Bunlar olmadı. Kim vurdu ile geçmişteki günah çıkarma ikileminde atıp tutulma ile acitasyon arasında kaldık. Hele de onca talimatlaşma ve müdahaleye karşın sanırımla davranıp normalmış gibi konuşmak da olayın özünden nedenli uzaklaştırıldığımızın kanıtıdır.

Ömre Kalyoncuya haksızlık etmeyecem. Çünkü, herkes Falyalı konusundan kaçıp hat ta başka yönle konuşurken, Kalyoncu direk yaşadıklarıyla konuya dokundu. Başkasından pek ses gelmedi, Topal cinayeti sonucuyla Asil Nadir Casmincort el koyuş durumu ise şimdilik buzdolabında. Ama, bazı medya hala “konuşun”  demeye devam ediyor!

Yukarda basit gelecek beklentilerimden söz etmeye çalıştım.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
234AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin