kızıl yeşilVelev ki öğrenciler ideolojik - Emre Öztürk / Genç-Sen MYK Üyesi –...
yazarın tüm yazıları:

Velev ki öğrenciler ideolojik – Emre Öztürk / Genç-Sen MYK Üyesi – Radikal2

Yeniçağ podcastını dinleyin

‘‘Hepimizin arzusu, temennisi, keşke bu görüntüler olmasa, siz bu soruları sormasanız, biz de cevap vermesek.” Cemil Çiçek. Genç-Sen olarak Başbakanın rektörlerle yaptığı toplantıyı protesto ederken karşılaştığımız polis şiddetinin ardından hükümetten gelen ilk tepkilerden biri işte bu veciz sözle başladı. “Talebeler olmasa maarifi ne güzel yönetirdim” şakasını bu devirde bile hiç aratmıyor doğrusu.

Bu modern fikirlerin yanı sıra yine başımızdaki büyüklerden YÖK başkanı Y. Z. Özcan buyuruyorlar ki, “eylem tarzları çok demode”. Peşi sıra hükümet büyükleri açıklama üstüne açıklama yapıyor ve hepsinin ortak üzüntüsü ve dertlenişi nasıl oluyor da “30 yıl önceki günlere geri gidiliyor.” Bizce dertlenmekte haklılar. YÖK kurulalı 29 yıl olmuş ama öğrencilerin hâlâ politik görüşleri ve örgütleri var. Bilim insanlarımız şaşkınlıklarını gizleyemiyor. Bu basıncın altında bile bir hayat belirtisinin olması gerçekten inanılmaz onlara kalırsa. Darbeyse darbe, otoriterlikse otoriterlik, statükoysa sonuna kadar statüko, demokrasiyse deniz seviyesinin altı fazla bile, e nasıl oluyor da mücadele filiz veriyor yine?

Herkesin bildiği üzere geçen hafta cumartesi Başbakan rektörleri çalışma ofisine davet ediyor. 78 rektör toplantıya iştirak ediyor. Rektörler Başbakanlarına saygılı, hepsi elleri dizlerinde uslu uslu dinliyor. Salonda çıt yok. Tam bir YÖK düzeni toplantısı. Bu fotoğrafı görünce insan ürperiyor. Bu rektörlerin üniversitelerle ilgili farklı bir görüş beyan etmesi mümkün mü? Toplantının Başbakanın konuşmasının dışında basına yansıyan tek bir yönü yok. Zaten pek mümkün de görünmüyor.

Biz üniversitelerimizden bu rektörleri gayet yakından tanıyoruz. Soruşturma üzerine soruşturma açan, ÖGB’lere çevik kuvvet yetkisi vermekte bir sıkıntı görmeyen, okulda sivil polisin varlığından memnun, bir lise müdürü mazbutluğuyla dünyayı ele alan 12 Eylül rektörleri onlar.

Esastan itiraz

Daha önce Kenan Paşalarına el pençe divan duran gelenek şimdi de Başbakanına durmaktan geri kalmıyor. Başbakan YÖK’ü ne yapacaklarını bu kafileyle görüşecekmiş. Biz Genç-Sen’liler bu anlayışa esastan itiraz ediyoruz. Tartışma YÖK ise, üniversiteler ise öğrencisiz, öğretim görevlisiz, üniversite çalışansız toplantı olamaz. Onun adı rektörlerin içtimasıdır. Sağdan say, bir, iki, üç…

Davet edilmediğimiz toplantıya gittik, yine gideriz. Tutarlılık bir kitap ismi değildir. Mavi Marmara gemisi davet edilmediği yere, Gazze’ye giderek bir insanlık görevini yerine getirdi ve içindeki dokuz yolcu bu yolda can verdi. Biz de davet edilmediğimiz bir yere gitmek istedik. Bir şeye dikkat çekmek için; sizin devam ettirmek istediğiniz, öğrencilerden gayrı tartışmak istediğiniz YÖK düzenine. Ne farkınız var katil dediklerinizden? İsrail dedi ki, ellerinde silah vardı. Siz de bize diyorsunuz ellerinde bayrak direkleri vardı diye. Bakanlar diyor ki, polisleri biz dövmüşüz. İsrail askerlerini Furkan mı yaralamıştı? Elimizdeki çapı 1 cm olan plastik flama sopalarımız, elimizde “ismi, logosu değil, YÖK’ün yapısı değişmeli” diye başlık attığımız dosyamızı suç aletleri olarak gösterip, bire bin katıp bizi haksız göstermeye polisin ayarsız şiddetini masum göstermeye gücünüz yetmiyor. Hala anlamıyor musunuz?

Başbakanın sağ Beki

O ne hamaset, o ne “vecd ile bin secde”, o ne 12 Eylül kafası. Eski bir sözle 41 kere maşallah.

Tam Başbakanının yazarı. Bu mahkemeler hani bağımsızdı artık. Referandum da sonuçlandı ya. Bizim mevcut kanunlara bile aykırı olmadığımızı ilan etti o mahkemeler. Akif Beki’ye ne oluyor? Nereden aldı bu şevki? Yürümek istediğimiz güzergahın solunda da Garnizon vardır, Beşiktaş civarını bilen bilir. İyi ki orayı ele geçireceğimizi öngörmedi. Maazallah ya olaylar büyürse. Sendin değil mi YÖK düzeninin beki? Yanlış anlaşılmaya mahal vermeden tekrar edelim. Rivayet edildiği gibi bir baskın kararı almadık. Başbakanlık ofisinin yakınına kadar yürüyüp en fazla üç kişiden oluşabilecek bir heyetle malum taleplerimizi ve eleştirilerimizi bir yetkiliyle toplantıya sunmaktı hedefimiz. Ne büyük gaflet değil mi bizdeki? Video kayıtlarını polis briflerinden değil, öğrencinin gözünden, Öğrenci Haber Ajansı’ndan izleyelim, öğrenelim. (www.ogrenciajansi.com) Sandığın gibi naif değil, gayet hazırlıklıydık her ihtimale. Senin de korktuğun bu ola ki.

Velev ki ideolojik

Öğrencilerle de Ocak ayı içerisinde toplanılacakmış. Yalnız bizler Başbakanın YÖK’ü tartışacağı kriterlere yine uygun değiliz. En başta ideolojiğiz. Siyasi örgütler bizi yönlendiriyor. Başbakanın yazarları ve kanalları hazır, hemen karşı ataklar başlıyor. Bazı partiler de eylemlerimizi yönlendiriyormuş. Ne büyük yanlış.

Başörtülü kadın arkadaşlarımızın üniversitelere alınmamasına “başörtüsü siyasi simgedir” diyerek karşı çıkıldığı vakit Başbakan “velev ki siyasi simge” demişti haklı olarak. Elbette ki bizlerin politik fikirleri var ve çoğunlukla halkının yanında olan bir ideolojiyi benimsiyoruz. Bu durum YÖK düzeninin devam etmesini meşru mu kılıyor? AKP’den başka partilere üye olmak, siyasi hareketlere katılmak ne zamandır gayrimeşru? Hak-İş veya Türk-İş veya DİSK üyeleri arasında hiç mi AKP’li yok? Bizler de Genç-Sen’liler olarak elbette ideallere ve görüşlere sahip olmayı önemsiyor, o görüşler etrafında örgütlü mücadele etmenin gereğini üniversitelerimizde ilan ediyoruz. “Asla yalnız yürümeyeceksin” diyoruz ve örgütleniyoruz.

İleri demokrasi ve sansür

Üniversitelerin özerk ve demokratik bir yönetim biçimine sahip olması gerektiğini, üniversitenin toplum için bilim üreten değil de sermayenin yatırım aracı olarak düzenlenmesine güçlü bir muhalefet örgütlüyor olmamız hoşunuza gitmeyebilir. Bu demektir ki, sizden farklı düşünüyoruz. Oysa ileri demokrasilerde farklı görüşlerin kendini ifade edebilmesinin imkanları yaratılmalıdır. Sansür ve yasaklar baskı dönemlerinin en önemli uygulamalarıdır. Tıpkı 12 Eylül’de, 28 Şubat’ta olduğu gibi.

Varsa hükümetin YÖK düzenine karşı alternatif fikirleri çıksın söylesinler ama bizi engellemesinler. Ha eğer “aynı tas, aynı hamam” olacak diyorsanız, buna karşı mücadelemiz de güçlenerek yoluna devam edecek demektir. Özerk demokratik üniversite mücadelesi sürüyor, sürecek: YÖK üniversitelerin başından kovuluncaya dek.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
234AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin