yaklaşımlarYılmaz ParlanTC’NİN MARAŞ SENDROMU! - Yılmaz Parlan
yazarın tüm yazıları:

TC’NİN MARAŞ SENDROMU! – Yılmaz Parlan

Yeniçağ podcastını dinleyin

YKP’nin kalıcı barış için yıllardır sürdürdüğü kampanya “Maraş’ın yasal sahiplerine iadesi” ve Mağusa İnisiyatifi’nin “Maraş’ın BM yönetiminde yasal sahiplerine iade edilip derhal açılması”nı talep etmesi Cumartesi yaşanan bir olayla neden acilen sahiplerine iade edilip açılması gerektiğini bir kez daha ortaya koydu.

Maraş’ta evi olan eski AP milletvekili Matsis’in, yanına sivil inisiyatiften yine başka bir Maraş göçmeni olan Loizos’u da alarak AP üyeleri ile birlikte Maraş’taki evini göstermek istemeleri, akabinde de “sözde” yasak bölgeyi ihlal ederek topluca tutuklanmaları bir krize neden olmuş ve Maraş’ın bir kez daha tüm çıplaklığı ile gündeme gelmesini sağlamıştır. Tutuklananlar arasında AP üyelerinin de olması zaten limoni olan AB-TC ilişkilerini bir kez daha germiş, AB’nin devreye girmesi ile milletvekilleri serbest bırakılmış, ama AP üyeleri arkadaşları serbest bırakılmadığı takdirde Karakoldan çıkmayacaklarını belirterek, yaşanan olaylar neticesinde Matsis ve Loizos aynı gece rahatsızlanarak Mağusa Devlet Hastanesi’ne kaldırılmışlardır.

 

Ganimetin elden gideceğini görmek mevcut rejime acı veriyor…

Pazar sabahı, KTÖS Genel Sekreteri Şener Elcil’le birlikte son durumu yerinde görmek için hastaneye gittik. Her iki tutuklu da yatakta olup serum almaktaydılar. Hemen karşılarına da polis dikmişlerdi. Hani polisler kapıdan dışarıda dursa anlayacaktım da, yatağın başucunda beklemeleri çok garip ve psikolojik bir baskı unsuru oluşturuyordu. AP’nin vekilleri de tutukluları yalnız bırakmamış, dayanışma gösterisinde bulunmak için oradaydılar. AB, vatandaşlarına sahip çıkıyordu kardeşim; yok öyle laga luga! Derken Sağlık Bakanı Ahmet Kaşif de gelmiş, durum hakkında bilgi almaya çalışıyordu. “Arkadaşlar sorun yaratmasalar bu durumlar olmazdı” dedi milli Sağlık Bakanım. Elcil’in yanıtı şöyle oldu: O zaman dikenli telleri kaldırın”. Matsis’i hasta yatağında bir kare fotoğraf alayım derken olay çıktı, deyim yerindeyse çıngar koptu. AP üyesi dahil herkes dışarı çıkarıldı, fotoğraf çekmek yasak diyerek çektiğim kareye el koydular. İşte Türk demokrasisi… Masum bir fotoğrafa bile tahammül yok. Halbuki o fotoğrafçığı ne güzel burada bu yazıyla okurlarımla paylaşmaktan başka bir niyetim yoktu. Bu noktada bir şey söylemeliyim işte: Türk hariciyesini ve demokrasisini bu korku bitirecek! Dünya, Japonya’daki tsunami felaketini evinde naklen canlı yayından izlerken, onlar hasta bir adamın resminin çekilmesine bile tahammül edemiyor. Oradaki polisin yüzündeki korku ifadesi ve kullandığı cümle her şeyi ifade ediyordu: “Başımız belaya girer”. Bu korku, aynı zamanda Maraş’la ilgili ipuçlarını da veriyordu. Maraş, avuçlarının içerisinden kaymak üzereydi ve Pandora’nın kutusu açılmıştı. Ahizenin diğer ucundaki amir efendi yanımızdaki polise talimatlar yağdırıyor, “Bu fotoğraf mutlaka imha edilmeli, hemen müdahale edin” diye bağırıyordu. Hastane bir anda cezaevine dönüşmüş, üstelik bunların AP üyesinin önünde yapılması da ne kadar diplomasiden uzak olduklarını gösteriyordu. Maraş, er veya geç yasal sahiplerine iade edilecek, yıllarca evine gidemeyen, acı çeken insanların ıstıraplarına son verilecekti. Ganimetin elden gideceğini görmek, mevcut rejime acı veriyordu. Boşuna mı üretilmişti o meşhur slogan: “Maraş namustur, veren namussuz!” Sadece bu olaydaki korku bile AB’ye üye olma iddiasındaki bir ülkenin, üyelik müracaatının samimi olmadığını gösteriyor, kendini ele veriyordu.

 

“Maraş bütünlüklü çözümün parçasıdır” masalı yalelli türküsüne döndü

Kendini ele veren başkaları da vardı tabii ki: Kıbrıs Türk basını… Manşetler “Rumların oyunu” diye çıkmıştı. Yani Maraş’ın AB gündemine alınmasına neredeyse itiraz etmeyen kalmamıştı. Çünkü konunun dünya kamuoyunun  gündemine gelmesi nedense ganimetçi zihniyeti bir yerinden benimsemiş hemen herkesi rahatsız ediyordu.. Dikkat çekici manşetlerden biri ise seçimlerde bizi “Bir Evet’le dünyaya bağlayacak” olan Mehmet Ali Talat’ın parti gazetesi YENİDÜZEN’den geldi: “Maraş Oyunu”. Artık hiçbir şey saklanacak durumda değildi. Yeni dünya düzenindeki şeffaf siyaset, kirli çamaşırları iste böyle bir şekilde ortaya seriyor. Zaten Talat da AS TV’de bir kaç gün önce yaptığı açıklamada “AB’ye güvenmediğini” açıkça söyleyerek AKP ile aynı deliğe işediğini ve ona bağlılığını teyit ediyor. Mağusa İnisiyatifi’nin konuyu kamuoyunun gündemine taşımasına da o günlerde itiraz eden Sn. Talat, partiye talimatlar göndermiş, buna itiraz etmiş ve gerekçesini de şöyle koymuştu: “Maraş bütünlüklü çözümün parçasıdır.” Yıllarca Kıbrıslı Türkleri bu masallarla uyuttular ama masalların da bir sonu olduğunu unuttular. Haçana bir be ama! Bu noktada dikkat edilmesi gereken husus, Talat’ın AKP ile paralel söylemlerde ve eylemlerde bulunarak toplumu AB’den soğutma politikası uyguladığıdır. Talat’ı AB dostu gibi algılayan AB’li körü körüne Talat hayranlarına ithaf olunur.

 

74 sonrası askerle korunan kent, onca “önlem”e rağmen yağmalanmış ve talan edilmiştir!

Pazartesi yapılan duruşmada tutuklanan eski AP vekili Matsis ile tanınmış simalardan Loizos, duruşmada Maraş’a izinsiz girdikleri için 200 TL para cezasına çarptırıldılar. Yani siz buna “Meşhur Türk otoritesini sınamanın ve sarsmanın bedeli bu kadarcık mı?” diyebilirsiniz. Düşünüyorum da, Türk tarafının Maraş için gösterdiği tepki korkunun bir yansımasıdır. Maraş’ın iadesi ile birlikte, 74 sonrası askerle korunan kentin onca “önlem”e rağmen yağmalanması ve talan edilmesinin bütün çıplaklığıyla su yüzüne çıkacak olmasıdır. Özetlemek gerekirse, Maraş konusu Kıbrıs sorununun mihenk taşı olmaya devam edecek. Kentin bölünmüşlüğüne son verilmesiyle birlikte on binlerce insana istihdam sağlanacağı, milyonlarca turistin Mağusa bölgesine akacağı, ticarette çarkların yeniden canlanarak fırıl fırıl döneceği  gözden kaçırılmamalıdır. İşte budur Türk otoritesini ürküten! Kıbrıslı Türklerin para kazanıp ekonomik özgürlüğüne kavuşması, Rumlarla birlikte işbirliği yaparak sarsılan güveni yeniden inşa etmesi, ortak geleceğini planlamaya başlaması ve bunu bütünlüklü çözümün anahtarı olarak kullanması ihtimali Ankara’yı ciddi şekilde ürkütmektedir. Bu yüzden emir erlerini öne sürmekte “bütünlüklü çözüm olmadan Maraş olmaz” masallarını anlattırmakta ve bizleri kış uykusunda tutmaya devam etmektedir; da nereye kadar be Anacığım???

 

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
217AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin