yaklaşımlarÖzkan YıkıcıKıbrıs anımsatmalarından dünya güncesine kısa bir dolaşım – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Kıbrıs anımsatmalarından dünya güncesine kısa bir dolaşım – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Zaman zaman kimilerine anlamsız gelse de önemli basit gelecek etekrarları anımsatmak iyi gelir. Özelikle Kıbrıs denilince ansızın girilen cendere içinde ufak ama önemli gerçekler hep unutulur. Kıbrısı normal ülke, kendi iç dinamiklerimizin güçlü, karar vermenin yetkisinin burada olduğu düşünerek “bilim, yorum ve gelecek” konuşulur! Yeniden bazı anımsatmalar ile bu yanlışı aktaralım: Atmışa gelinirken herkesin temel “olmaz sa olmazı” olan politik “kırmızı çizgileri” vardı! Bizlere de “Taksim tezi” olmazsa olmazdı! Hatta kitlesel beklenti öylesine oluşturuldu ki haritalar dahi evlere asılıyordu. Derken bir sabah ansızın karşımıza “Kıbrıs Cumhuriyeti” geldi! İnanılmadığı halde oda alkışlandı… Yetmişler ise başka bir paradoks yaşanıyordu: iki toplum arası en yumuşak dönem geçilirken; görüşmeler belirli sonuca doğru gelinirken; birden* dış müdahaleler le üstelik “adanın garantörü” olan ülkeler ce önce darbe sonra müdahale ile resmen ikiye ayrılma dönemi oluşturuldu!…

Gelelim Doksanlara; tam da AB üyelik yolu açılırken; Türkiye ile AB Gümrük birliği anlaşması ile Kıbrısın da üyelik yolunu açarken; Kıbrıs yavaş yavaş Avrupa rüzgarına yel olarak konulurken; imzalanan anlaşmalar ile Uluslararsı hukukun artık geçerli yargı haline geldiği 1994 yılından söz ediyorum! Sanki tüm bunlar yokmuş gibi de bizim “meclisten” önemli yasalar peşpeşe geçirildi. “İTM yasası, KDV, bileşik fayiz” gibi tersdüz uygulamalı kanunlar yapıldı. Daha tarihsel gerçek ile: Yasaları CTP ilk koltuk paylaşımlı sürecin önemli politik kararları oldu! Yine tuhaflık; ayni süreç içinde Uluslararsı kararlar peşpeşe gelmeye başlanan dönemdir. Tabi “kaçak işçiliği” yazmak gereklimi?

Gelelim ikibinlere; sınırlardan güneye geçme yasakları ayuka çıkarken, hatta konu mahkemelere taşınırken; kaçakcıların sınırlardan sarmaşdolaş işbirlikci kazançları artarken; koltukcular bunun savunusunu “milli koruma zırhı” ile savunurken; birden esen rüzgar ile kapılar açıldı! Hemen ANNAN denilen plan geldi. Sonrası malum: Hep “barış çözüm” denilirken de Türkiyenin AB süreci sıçraması, Kıbrısın üyeliği ile sonuçta tüm ulusaarası kararlara ters gelen ikinci ganimet paylaşım dönemi başladı. Şimdi ise yine ikide bir “çözüm” deniliyor! Annan planı dönemi AB ekseni ile tartışılırken; şimdi bilinen ve senelerdir uygulamaya geçilmekten kaçınılan doğal gaza bağlanıyor. En garibi ise iç dinamiklerin hiçseleşmenin yoğun olduğu, liderlerin en silik, nen politik düşüncesi olmayan dönemde bu laflar ile ilişkiler konuşturulmaya çalışılınıyor! Tabi içsel dinamik eksikliği sonucu da “Türkiyeden geçecek boru hatları, Amerikanın çıkarına uygunluk; bulunan zenginliğin oranı” ile olay algılatılıp doğru tartışma olarak kabulendirilmesinden dolayadır. Baydının ziyareti veya ufak demecin temenisi dahi “çarpıcı açıklama” olarak kolayca yuturuluyor.*****

Listeyi daha artırmak mümkün. Burda eskiden beri Kıbrısı konuşurken; sistemin bir parçası olduğu, diyer konualrdan farklı olarak, oluşan çoğu sorunun nedeni sömürgeleşme ile iç dinamik eksikliği olduğunun unutulmasıdır. Nedense şu basit yalan hep tutuyor: “iki toplum lideri çözecek”! Şimdiki anlamı ile “Eroğlu irade gösterip Kıbrıs sorununu çözecek liderlerden” birisi! Kıbrıs doğal gazının sahibini ve geçecek yıolu Eroğlu belirleyecek! Giremediği Maraşın verişini tartışacak! Konu parçaları yan yana koyulunca ne güzel resim çıkar; değil mi! Hele “biz isteriz ama onlar istemez; Uluslar arası kararlara göre” sözleri çok yalan tatlısı oluyor! Kıbrısın kendi gerçeklerini hep unutarak; sonra tam da karşılaşınca banbaşka olguları yeniden alkışlayan bir ruhiye halimiz oluştu. Dün Annan planı yıkımdır diyerek hayır verenler; şimdi onlar değilmiş gibi de “biz evet dedik; onlar hayır” savunusu gibi tuhaf uyumsuz düşüncelerin çıkarcı paydaşlığı ile konuşur dururuz.

Bunları neden anlatım: Çünkü; gelen CON Baydın ile ayni hataları tekrar tekrar yaşadık. Özelikle adını “akademisyen, politikacı” koyan kesimlerin şu gerçekleri görmezlik durumunu hayranlıkla dinlemek zorunda kaldım. Çünkü dinleyerek yazmak da gerekir. “Ortadoğu gelişmeleri ile oluşan uygun koşullar; Adamızın denizinde bulunan doğal gazlar; Ukrayna enerji krizi ile Rusyaya karşı tavır nedeni ile artan ihdiyaç sonucu Kıbrıs da çözümü istiyorlar”! Ne şaheser yorumlar değil mi! Bizim ezberci yalaka bilmez kesimimiz dışında herkes bilir ki Ortadoğu projesi yolunda değil; tamda bataklığa saplandığı tesbitleri vardır. Hatta bizim yalakalı yorumcuların görmezden geldiği Türkiye gerçeği de vardır! Ortadoğunun merkezi gücü…. Dediğim gibi; Özelikle Suriye ülkesinde proje bataklığa girdi ve saplandı; Türkiye modeli olan “siaysal islma” olayı da tıkanıp parçalandı. Amerikan bölgesel hegemonya gerilmesinden söz ediliyor. İsrail eksenli yeni enerji havzası pazarlığından yeni bölgesel itifak sarsıntıları yaşanıyor. Hele şu palavra artık miğde bulandırmaktan dahi öteye geçti; “Enerjinin dayatması ile çözüm olma”! Özelikle enerji havzlarınının hangisine refah ve barış getirdiği artık bolca kanıtlarla dünyamız doldu taştı. Ama koltuk sevdası ve gelecek pay beklentisi hala ayni tuhaf ezberi herkese konuşturtuyor….

Konu dünyaya doğru açılırken de bazı gelişmeleri özetleyelim: Gerçi bizim erkan hala AKP olma yarışı ile saçmalamaya devam ediyor! “Çözümü” de Türkiyeden boru geçirme; Maraş olayında TOKİ payının durumuna takılıp ezber tekrarlıyorlar. Bakın hemen Türkiyeye girelim; Erdoğan Soma katliyamını “fitretinden” yaparak; Polisin daha fazla öldürtme nefretini meydanlarda yağarken; birden onu ençok öven Avrupalılara olayları ihale etmeye çıktı. Kılıcını çekip Almanyaya seçim startını verirken; herkesin karşı çıkmasına karşın ırak hükümetinin izni olmadan Kürt Petrolunu satmaya başladı! Aslında ırak Kürt petrol hamlesi salt tek olgu değildir. Bakın AKP ırak Kürt Petrolunu satarken neler birlikte taşlanıyordu. Barzani önce Rohova Kütlerine hendek savaşı ile ayrıştırma fitilini çoktan çekti. Irak hükümetine karşı Türkiye destekli tavırlar koydu. Enson PKK yanlısı Erbilde olan ofisleri bastı ve Mahrur kanpını ablukaya aldı. Yeni bir AKP Barzani itifakı Ortadoğu coğrafyasında kriz yaratarak gelişiyor! Başta Amrika özelikle petrol ihraç etme ve alınan gelirin “Halk Bankasına” yatırılmasına hemen tepki verdi. Halk Bankı bilirsiniz! Son yolsuzluk sgandalarını anımsayın, yeter!

Bunları boşverin; ne diyor bizim şaheser Akademisyenlerimiz: “Ortadoğuda gelişen koşulalr, Kıbrısa da yansıyarak, çözümü dayatıyor”! Bunları bilerek “çözüm” bekleyelim! Acaba Eroğlu veya öteki görüşmeci etiketini kulananlar; bölgesel dengeyi olumlu olarak söyleyenler; sadece yukarda özetlediğim basit yeni itifak durumunu tam biliyorlar mı* Yoksa tıpkı Suriye gelişmelerinde ki gibi “Türkiye Suriye politikasını çok iyi idare ediyor” ezberinin takıntısına devam mı ediyorlar! Ama dilin kemiği ve yalakanın sorgulanması yoktur….

Hafta sonu yazıyı yazarken; etrafımız seçimlerle doldu. Bunların önemli siyasal sonuçlarını önümüzdeki yazılrda ihdiyaç duyulursa yazacam. AB parlemento seçimleri oluyor. Türk adaylarının da katıldığı, AB yurtaşlarının oy kulanacağı bir olgu olarak yaşanıyor. Ab seçimlerinin beklenen siaysal tartışma olgusu ise yaşanan ekonomik krizin kitlesel etkisinin nasıl yansıyacağı merağı vardır. AB içinde ırkçılığın yeni gücü, krizin yönelişlerive kitlesel ilginin çeşitli bakışlarla sorgulanacağı bir seçimdir…

Birde önemli kiriz ve rekabet ülkesi Ukrayna seçimleri vardır. Baştan beri seçimin kendisi kuşkulu! Seçim değil de sonucu ile atılacak adımların yaratılacak zemini önemlidir. Nasıl Ukrayna olayının güç dengesinden diplamatik veya yumuşatma gelip gelmeme durumu beklentisi vardır. Yunanistan ise yerel seçimlerini de yapıyor. Özelikle kurulan sol itifakın hakikaten güçlenme veya gerileme moduna girme ikilemi; sol kesimce Yunanistan seçimleri önemlidir. Krizin yaşanan tortuları ile kitlesel eylimlerin nedenli etkilendiğini Yunanistan Yerel seçimleri ile yorumlamak oldukça önemlidir.

Bir dip not: Hindistan seçimlerini milliyetci Hindu partisi kazandı! Bu konunun etkileri eyer denilen prokram gibi uygulanır ise dünyaya mutlaka etkileri olacaktır! Son önemli bir bilgi: Nuri Bilge ceylanın “Kış Uykusu” filimi Kan film fesdivalinde Palmiye öldülü aldı. Ceylan ödülünü “Gezi parkı ile Somada ölenlere hediye etti! Somadan bir notla yazımı Tamanlayım: Herşey iyi dendi: “Denetimler tamam; güvenceler tamam; tüm tetbirler alındı” yine de kaza oldu! Kaza sonrası ise devletin ve şirketin tüm “bütün tetbirler alındı” ifadleri yerine; hiçbiri yapılmadı; hepsi eksik çıktı! Dahası; geçen yıl önemli teşvikler de verildi. Şirketin en iyi olma övgüleri yapıldı. Nebakımdan mı! Yapılan karlar sonucu! Hoş geldin Neoliebral gerçek! Hoş geldin eskiden bunları en sert eleştirip, şimdi bunarlı bizim ülkemizde popilizim şovu ile savunan şahsiyetli kişiler! Buyrun bundan yakın!

 

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
216AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin