yaklaşımlarÖzkan Yıkıcıİlanıyla günümüze gelen kktc gerçeği – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

İlanıyla günümüze gelen kktc gerçeği – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Kaç Kuzey Kıbrısta yaşayan kişi, hem KKTC ilan şeklini, hem de günümüzde yapılan referandumlarla öteki bağımsızlık tartışmasını kıyaslayarak birlikte yapıyor? Sanırım sıfıra yakın. Bu kıyas dahi, nedenli KKTC yapısının konuşulan şekliyle nedenli doğru olduğunu yakalamak yetip artıyor. Ben bu kıyası yapacak değilim. Hele de bolca bağımsızlık denilirken, tüm organların salt dağıtımla sınırlandığı pratik yaşama da değinmeyecem! Üstelik, kulanılan kuram ile gerçeklerle karşılaştırma da yapmayacam. Sadece, unutan veya bilmeyen yeni nesil için, yeniden Yakın tarih filimini sarıp, özetle yazacam…..

Kıbrıs 74 yılından itibaren, sıcak mevsiminde, Ağustos ortasında resmen askeri güçlerle ikiye ayrıldı. Akabinde nifus değişimi ile madalyon ikileşti. Kuzey KIbrısa salt güney Kıbrıstan değil, Kuzeydeki Türkiyeden de nifus taşınarak, yeni bir yapılanma sürecine girildi. Adına nederseniz değin! Sonrasında herkes bilip konuşuyordu ki “tabi resmi söylemlerde pek değil” amaç, artık Taksim tezinin tamamlanıp, Türkiye ile bütünleşmekti! Fakat, söylemde, yeni koşulların kanıtsanıp, hedef fırsatı kulanılackak zamana dek örtmek ve nifus defektosuyla yeni yapılanmanın şekilenmesiydi… Bunu en net Dektaş söylemekten kaçınmıyordu!

Yine biliniyordu ki yavaş yavaş adınmlar atılıp, Bağımsızlıkla taşlanıp, fırsat olunca değişik şekillerle Türkiye bütünleşmesi yolunda gidilecekti. Nitekim; 1979 Yılında Denktaş Kipriyano anlaşma ilkeleri yapılırken, Kuzey kıbrısta yönetimle direk alakalı örgütler “bağımsızlık ilanı” probagandasına başladılar. İlk paradoks böylesine net çizgilerle yansıdı. Elbet, Birleşik, bağımsız kIbrısı savunan sosyalistler hemen tepki verdiler. Bağımsızlığın bağımsızlık değil de Türkiye bağlanması olduğunu söylediler. Halk.der bu yıl önemli bildirilerle konuyu halka açıkladı. Türkiyedeki devrimci Gurup öğrenci hareketi de özellikle Ankara ağırlıklı duvar gazeteleri ile Türkiye kamuoyuna olayın özünü anlatma çabasına girdi…..

Burada önemli sosyolojik ve siyasal koşula değinmek gerekir: Kuzey Kıbrıs 74 sonrası yeniden yapılanma sürecine girdi. Resmi yapı yeni koşullarla kendine has amaçlı üst örgütlenme sürecine girdi. Teşkilat döneminden sivil görünümlü üst yapılı yönetim şekline geçişe girdi. Ganimet tipi paylaşımla da yeni güdük işbirlikci burjuvasını da oluşturma adımları atıldı. Oluşan yeni yapıda sol değişken yapılar da sosyal muhalefet ekseninde cılız olsa da ilk defa oluşma dönemine girdi. Ganimet paylaşımlı teşkilatın devlet görünüme girilen süreçte, oluşan boşluk sonucu sosyal muhalefet olguları da oluştu. Bundandır ki sol söylemler de karşılık buluyordu. Her iki eksen de 1981 yılına dek karşılıklı yapılanma ile gelişti. İlgili tarih ise önemli! Sosyal muhalefet yükseliş ile parlementoda teşkilatcı kesim resmen seçimi kaybeder, başkanlık seçimi ise çoğu kesime göre “çalınan oylarla” ancak denktaşa kazandırıldı! Ancak, muhalefet kazançlı partilerin kazanan adaylarının birkısmı aslında merkezi köstebek olması veya muhalefet ivmesine karşın teslimiyetcvci işbirlikci olması sonucu, oyların yükseltiği dalga teslime hemen başladı. Buna, direk Türkiye müdahalesi ile siyasal kesimlerin direnememesi sonucu da sosyal muhalefet dalgası hemen geriledi. Halkın tepkilerine karşın, seçilen parti yetkilileri bunu değerlendiremediler.

Başka bir nokta da Türkiye hamleleri ile yukarda belirtilen zafiyetler hemen ortaya çıktı. Türkiye dayatmalı UBP TKP kualisyonu TKP içinde kırılmalara neden oldu. Bu kendine sol diye anılan çevrelerde de oluştu. Bu kırılma giderek bağımsızlık algısına dek yansıdı. Öğretmen sendika çevreleri ısrarla UBP birlikteliğe ışık yakarken, öteki sol belirli kesimler ise bunun teslimyet olduğunu söyledi. Sonuçta, solda ikilemler ile TKP sosyal muhalefet partisi olma özeliğini kaybeder. Gerçi UBP ile kualisyon olmadı. Başka dolaplarla UBP hükümet koltuklarına oturur. Denktaş 81 fartasını Türkiye müdahalesi ile atlatır. Gerileyen sosyal muhalefet ile Türkiyedeki 12 Eylül darbe müdahaleleri ise Denktaş eksenine Bağımsızlıkla Türkiyeleşme politikasına hız vermelerine neden oldu.

Sosyal muhalefetin simgeleştiği TKP kendi içinde parçalanırken, seçilen bazı kesimler, işaretlerle partilerini terk etiler. Böylece, halkın da umudunu kırarak sosyal muhalefeti geriletirdiler. İnsiyatif artıkça, Bağımsızlık talebi yoğunlaştı. Öğretmen sendikası ile bazı öteki solcular ise sanki direk bağımsızlık olacağına inanıp bunu savundular. Belirli kesim ise resmi iyi görüp, amacın Kıbrıstan uzaklaşıp Türkiyeye bağlanmak olduğunu anlatmaya uğraştılar. 15 Kasım günü tam da fırsatın oluşup algılarla birilerini de kandırmanın tam zamanı oldu. Görünürde Türkiyesiz olduğu imajı için koşullar uygunlaştı. Çünkü, Türkiyede seçimelr yapıldı ve Turgut Özal kazandı. Tam geçiş dönemiyken, belirli kamuoyuna olayı Denktaşa yıkıp Türkiyesiz olduğu probaganda zemini yaratıyordu. Böylece yapıldı ve özellikle Türkiyeli belirli sol kesimler bunu yutuverdi!

İlginç olan; ilandan bir gün önce mecliste muhalif TKP ve CTP vekiler yürüyüş yapıp olaya karşı olduklarını vurguladılar. Birçok yerde bildiriler dağıtıldı. Fakat, tüm yapılan ve söylenene karşın, 15 Kasım günü tüm vekiler teslim olup ilanı kabulendi. Soruları ilginçti! “Türkiyenin elçisinin haberi varmı”! CTP yine de parti meclisini toplayıp onaylatırken, TKP sol tepkileri de düşünberek kendi meclisine dahi sormadı! Ertesi gün uyanan ahali, ilan edilen KKTC ile tüm parlementerlerin kabul etmesi ile uyandı!

Bu durum salt yenilgi veya başarısızlık değildi! Ayni zamanda adına sol denilen partilerin, teslimiyet sonrası sisteme daha da yapışarak sağlaşmasının da önemli adımı oldu. Daha sonra hazırlanan anayasa olayı ile CTP karşı çıkar. TKP ile tüm eleştirilere karşın evet yönünde karar alır. En önemli balans ise Öretmen sendikası ekseninde oldu. Başta Arif Hoca 15 Kasım öncesi bağımsızlığı savunup Türkiye karşısında olması gerektiğini eklerken; Bunun böyle olmadığını anlayınca da öteki tarafa geçip KKTC yapılanmasına direnç gösterme yoluna girdiler. Nitekim, Anayasa referandumunda hayır cepesinde CTP ile buluştular. Bu arada TKP içindeki sol kanatın önemli kesimleri de parti kararına karşın hayır cepesine eklendi. Sonuçta hayır oyları Y.33 oldu. Ayrıca, pek söylenmek istenmeyen Y.3 yakın oy da boş olarak kulanıldı ki bunlar da değişik sosyalist gurupların tepkileriydi….

KKTC ilanı ile Türkiyeleşme hızla tırmanırken, muhalefet ekseninde de hem kayışlar, hem de güç devşirmesi oldu. TKP ana muhalefet konumundan çıkıp yerine CTP oturdu. Anayasa referandumu ile TKP ikinci kaybetme politik yenilgisine oturdu. Sonradan kurulan UBP TKP hükümeti, Özalın yeni paketleri ile bozulan hükümet süreci ise TKP içinde yeni bir bölünme kırılmasını da getirdi. Akıncı öne çıkıp, sol kanatı resmen partiden ihraç yaptı. Daha sağda oturan ve adını “KKTC yaşatması” olarak konulan sistemle daha bir saydamlaşan çizgisine oturdu. Bunun en net yansıması ise KTAMS seçiminde oluşan listelerde demokrat memur hareketinin bildirgesinde “Emperyalizme göbekten bağlı” ifadesini TKP ve CTP çevreleri kulanıp, bunun Türkiye suçlaması olduğunu vurgulayıp saldırılara geçtiler. Böylesi başka adım ise CTP TKP ortak mitinginde slogan seçiminde ürkütmeme adına epey faşizme karşı olan sloganlar dahi atırılmadı!

Bu teslimiyet Doksan yılında DMP oluşumu ile daha da netleşti. Artık her şey tamamdı. Sonradan CTP hükümet dönemindeki İTM yasasıyla koçan verme, KDV yasası ve Bileşik fayiz gelişi ve UBP TKP dönemindeki yeni paket dönemine onay verişle artık halkın gözünde “hepsi aynidir sonucu da kökleşti.

Herkes resmi olmayan sohbetlerde bağımsızlığın olmadığını kabul eder. Hedefin tıpkı ilan gibi oluştuğu zaman da Türkiyeye bağlanmak konusunda da olduğunu kabulenir. Fakat iş bunu resmi ağza koymak sa oldukça imkansızdır. Değişen nifus ve yeni koşul sonucu herkes değişimi kendi gelip dağıtma ile sınırladı.

Size, yeniden ufak bir KKTC anımsatması yazdım. Bu içeriğe sizin de ekleyeceğiniz çok olay vardır. Fakat, teslim ola ola ve yapılanması sürdükçe, fırsatla kazanmak veya direnmenin anlamsız olduğu inancı, inanılmazların da olduğu dönemden geçiyoruz. Sistemi ve onun partielrini keskin şekilde eleştirenlerin ansızın onların adayı, siyasal sözcüleri ve ülkenin daha da teslim olmasını savunmalarına artık karşılaşmak sürpriz gelmiyor. İnanmayanlar, son parti listelerine baktıkça “budamı” dedikleri daha dün bu partielri keskin şekilde eleştirenlere karşılaşacaktır. Bu doğal da karşılanacaktır. Ne diyorlar: teslim ola ola artık dünleri günün çıkarına göre yeniden şekilenip bellek kaybına güveneceklerdir.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
215AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin