yaklaşımlarÖzkan YıkıcıHatırlatmak mı gerekir? - Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Hatırlatmak mı gerekir? – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Dünya bir yandan Ukrayna savaşı ile gelen sert politik tutumları okumaya çalışırken, girilen ekonomik finansman bunalımından çıkamamanın çaresizliğini de yüklenerek yaşamaya devam ederken; K. Kıbrıs bunların üstüne kendi sömürgesel ilhak yapısının da gerçeklerini yüzüne vurulan tokat gibi tekrardan acısıyla yaşamak zorunda kalıyor. Gerçekten, Özellikle AKP dönemindeki 18 yılıyla yeni tek adam dönemindeki Türkiyenin K. Kıbrısın ilhaklaşma koşulalrını geliştirme hamlelerinin de olduğunu resmen yaşadık. Fakat, herzamanki ki gibi de anlamak istemeden çıkara bakarak geçiştireceğimizi sandık. Öyle olmadığı daha 22 Ocak Afrika gazetesi saldırılarıyla tam aksine yeni döneme geçildiğinin işaretleri verildi. Devamında Tatarın nasıl seçildiği, UBP kurultayına dek uzayan müdahaleler, Kutretli hazretin kullanımıyla Dörtlü hükümet bozulma adımları birer birer bize yeni Türkiye rejiminin Kıbrıs ayağının da mesajını veriyordu. Anlamak istenmedi. İşbirlikçilik kar rant tatlısı oldukça iyi geliyordu. Hakaret de dıştan içeleşmeye dek gelenler geliyordu. Yetkiler resmen protokol ile elden alınıyor. Türkiyeye girişlerde bazı kişilere yasaklar konuldu. Bunlar pek de önemsenmedi. Bize dokunulmayacak denip aslında muhaliflere dokunulması da hoşa gidiyordu. En son hamelerde UBP resmen rezil edildi. Kurultay hiçeleşmelerden tutun köpürtme başkana dek ne çirkin durum varsa kulanıldı.

Bu arada kirli sermaye hareketleri de cinayetler ve çatışmalarla gün ışığına yeni sömürgesel yasa dışılıkları aydınlatıyordu. EN son Falyalı cinayeti K. Kıbrısın gerçek ama konuşturulmayan yüzünü açığa vurdu. Tüm bunlar K. Kıbrısta ne Türkiye gerçeğini nede yarınların ne olduğu koşullara dokunulmama bakışını etkilemedi. Tam aksi son rezaletdeki gibi ataanıp da hemen sonra makamdan alınan kişinin ses çıkarmayıp bu tutumu kabullenmesiyle yaşandı. Hele de ayni gelişmede Türkiye gerçeği nedense hep örtülmek istendi. Kimisi sustu, kimisi de krevat takıp hükümeti suçlar ironisini yaptı. Hele de dün hükümet bozmada Türkiyeye yardımcı olan kişilerin, bu gelişmede acayip konuşmaları, teslimiyet ile lafazanlığın kirli dilinin de esirleşmesini yansıtıyordu.

Dünya Ukrayna savaşı ve ekonomik bunalımı tartışıyor. Yükselen eflsyon ile gıda krizine enerji de eklendi. K. Kıbrıs Ukraynayı bir yana itersek, öteki gerçekleri zamlarla, gıda sıkıntı işaretleriyle yaşıyor. Bir farkla, sömürgesel teslimiyet gerçekleriyle. Nitekim, sömürgesel öyle bir kısgaç oluşturuldu ki işkal hukuku dahi nete yoktur. Bu şartlarda yeni makam Türkiye müdahalesi ise işi çığrından çıkardı. Seçilmemiş ve oldukça işbirlikçi şahin olan Tahhhsini ile de dışişleri diye dayatı. Gönderilen davetiyeye de eklenince, Buradaki teslimciler hemen adını kkabine değişim le yapıverdiler. Hem de rezaletin daniskasını aratmayacak şekilde. Sömürgeciliğin Türkiyenin yeni rejim versyonundan birisi daha yüzümüze vurdu. Bunların devamı da geleceği kesin. Hepsinin adeta tutsaklık zincirinin olduğu kesin. Tatarın makama gelirken nelerin silindiği, Sucuoğluyla alakalı tutumlar, Tahsinin neden seçilme sorusuna hemen içte yaptıkları akla gelince, tam bir ilhaklaşma dönüşümdeki Türkiye rejiminin yaklaşımının resmi karşımıza geliyor. Sokakta herkes bilirken, Oğuzhanın Maraş fetih ruhiyesiyken daha makamı anlamadan koltuktan düşürülmesindeki sesizliği, işbirlikçilikte teslim oldukça nerelere gelineceğinin de somut örneğidir.

Sömürge olmayı konuşmayalım dendi, sanki ile iç işlerimize bakalım tatlı yalan politiği yazıldı. Bunu en iyi yazan Mustafa Akıncıya da nelerin yapıldığı da ortada. Ama, hala bağımsızlık, demokras, hoşgörülü, eşit iki devletli, örnek alınacak tutumlar gibi birçok lafazanlıkla biz kendimizi övüp klamaya devam edilim. Hala Türkiyenin hem sömürgeleşme gerçeği, hem de fırsat  oldukça ilhaklaşma sürecinin hızlanma hamlelerini yok sayarak gerçeğe ulaşacağımıza inanalım. Ta Kıbrıs başlangıcından yalanları hep kabulendik. TMT kuruluş tarihini dahi türkiyenin etkin olma gününe getirdik. Ziya Rıskının kazandığı seçimi çaldırtık. Zeka beyden, Doktor Küçük, Ahmet Berberoğluna de kimlerin nseçimden çekilme gerçeğini kafamızdan sildik. Hepsini biryana brakalım: Ersin Tatar hikayesi Sanki gelinen aşamanın resminin çekimiydi. UBP ise kendini zafer çığlığına takarken, silikleşip makamcısını dahi koruyamayan parti haline getirildi. Ama, hala pişkin pişkin tüm ahlaksızlıkları yutuyoruz. Türkiye kamuoyuna da kendi medyası son gelişmedeki gibi olanları hiç yansıtmama moderinliğine devam deniliyor. Ozaman, son resmen rezalet kelimesini de hafif brakan Tahsin oyunu K. KIbrısın nereye geldiğinin aynasıdır. Hele de Türkiyenin Ersinden Tahsine yaptığı işbirlikçi seçkilerinin, nasıl bir K. Kıbrıs istediği de yeniden ortaya serildi. Gerisi buradaki insana kaldı. Hala Türkiyesiz Kıbrıs konuşmanın faciyasından kurtlmadıkça işler yoluna girmez.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
216AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin