yaklaşımlarÖzkan YıkıcıEksik bilgi olunca, konuları karıştırmak da normaldir – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Eksik bilgi olunca, konuları karıştırmak da normaldir – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Son gelişmeler yeniden gösterdi ki her eksiklik sonuçta yanılmayı veya karıştırılma kolaylığını yaratıyor. Genel sistem bilgilenmesinin çok eksik olması, konuları bütünsel geçmiş le birlikte ele almama sonucu, her kurgu veya yanlışın, kolayca kabulenme koşulu da oluşturduğunu neyazık ki görüyoruz. Ülkelerin konumu, oluşan gerek içsel gerek uluslar arası kurumsalaşma şeklini hiç dikate almadan, güncel algıyla konuların sunulduğuna tanık oluyoruz. Sonuçta demeçler le oluşturulan algıları, sanki olasıymış gibi de öne çıkarırız. Ardından gerçek resmi görmeyerek, algıalr la istenilen tartışma koşuluna saplanırız. Sonuçta da resmi eksenli bu tutum, giderek ayni politik argümanın da terkisine takılmayı da yaratır.

Genelik le Emperyalist kuramı kulanmadan yapılan sistemsel analizler vardır. Ülkeler arası oluşan genel sistemsel yapıları hep ötelemek veya tek hedef gibi başka algıyla sunma sonucu da yanlış kavrayışlar da bolca oluştu. Gerek sistemin, gerek devletlerin sınıfsal analizini hiç yapmadan, demeçler veya güncel haber le yorumlar la sonuçlar da üretilir. Bunlar yetmedi mi: verilen demecin doğruluğunu sorgulamadan doğru kabulenip, banbaşka koşulların da doğruluğuna takılınır. Sonuç ta, birçok gerçek adeta yok sayılarak, sistemin istediği olgular la konuşup, yeniden üretim boyutuna katgı sağlanmış olunur.

Yukarda özetlediğim gerçekleri son günler de bolca yaşıyoruz. Öyle yaşıyoruz ki sanki Türkiye ABD ekseninden çıkıp yeni Rusya Çin itifakına girebilir mi siyasal deyişimi konuşmak zorunda kalıyoruz. Dünyanın bildiği bizim yönetim kesiminin tek başına karar veremeyip Rumlara göre “bunlar görüşemez” dediği, Türkiyenin “bizsiz yapamaz” ikilemi yokmuşcasına duruşlar sergileniyor. Akıncının Türkiyeye gidip sanki kendi net görüşü varmış gibi “ikna etme” gibi algıyla politik tartışma koşulları da yaratılıyor. Ama en temel noktaya gelelim!

Bizlere başta kendine politikacı veya akademisyen denilenler şunu hep ponpalıyorlar! “Dünya her şeyi braktı ve Kıbrıs ta çözüm için uğraş verip beklentiler le doludur” imajı neyazık ki karşılık buldu. ABD başta olmak üzere, kendi seçimlerini, Ortadoğuda bataklığa giren stratejiyi, genel ekonomik krizi aşamama iktisat anlayışını biryana itiyor ve Kıbrısa çözüm getirmek için zorluyormuşcasına algı yaratıldı. Tabi karşılık olarak da adını koymadan ve neyin ne olacağını söylemeden burada da “çözüm” ifadesi konuşulur halle de geldi. Yine klasik “yıl sönü”  beklentisi de yaratılıyor. Olmaz sa olmaz deniliyor. Ama yine herkes normal konuşmada da iki liderin aslında bu güce sahip olmadığını da söyler. Böyle bir gariplik le gidiyoruz.

Konu Kırbrıslılık la kalmıyor! Hat ta Kıbrıs sorununun zamanında batı dünyasının içinde şekilenen konu olduğunu da geneli unutulan bir kamuoyu gerçeğimiz de vardır. Bu yanlışlığı son dönem de Türkiye ekseninde de yaşıyoruz. Oluşan krizlerin Türkiye ye yansıması, darbe girişimi ile yeniden yapılanma sürecin de kulanılan kamuoyu algısı, genel hegemonyada sorunların olup ABD genel krizi yönetememe ile Ortadoğu aşmaz ikileminde oluşu da bazı yanlışların karşılık bulmasını da yaratıyor.

Sanki, Türkiye ile ABD ilişkileri bozulup, Türkiye Rusya ekseni oluşacak imajı yaratılıyor. Türkiye ABD ve genel sistem yapılanması hiç ama hiç düşünülmüyor! Ekonomik İMF gerçeği, Askeri Nato yapısı gibi kuramların sistemsel yapılanması sanki basit kasaba ilişkisi gibi görülüyor. Türkiyenin başta ABD devleti, CİA bağlantıları, Nato içinde ki gerçeği dıştalanarak, basit şekil de ayrışma tartışması yapılıyor. Hem de dün “Ey Rusya” denilip uçağı düşürülüp nedenli kriz yaratıldığı da akılda dururken! Belli ki Emperyalizim, kriz, sınıfsal sermaye hegemonyasının ne olduğu, devletsel bağların uluslararsaı kurumsal üst gerçeği akılda kalmadı. Elbet doğrudur; kriz dönemlerinde kırılmalar olur. Hegemonya bağları ile kriz çelişkileri de oluşur. Görece politik demeçler de verilir! Ancak, oluşan genel bağların öyle bir kişinin lafıyla da yıkılcak kadar da cılız deyildir.

Son Türkiye de yaşananlar ile ABD eksenli konuşulanlar  aslında gerçeklerin de örtülmesine yardımcı oluyor. Kitlesel Anti Amrikancılığın da gazı alınmış olunuyor! Politik aşmaz da kitlelere hedefler konulup içsel denetim de sağlanmış olunuyor. Türkiye ekonomisinin dış sermaye girişine nedenli bağlı olduğu bilinmesine karşın da güçlü içsel ekonomiden söz eden algı bilgisizliği örtmeye yetiyor. Tıpkı Kuzey Kıbrıs ekonomisinin Türkiyeleştiği,  yabancı sermayenin işbirlikcilerin alanlarını devralmasına karşın, koltukcularımız “bizim prokramımız la refah”  demesine benziyor. Halbuki Emperyal tek tip yapının kriz nedeniyle deyişken kutuplar la rekabetleştiği süreci pek de inceleyen de yoktur. Faşizmin batıda göçmen karşıtı ırkçılık la yükselirken, geniş Avrasya coğrafyasında din gericilik le çeşitli otoriter İslami faşizim devlet biçimi olurken, konuları normal koşullar la ele almak mümkün olamaz!

Bakın şu cendereye: Dünya her şeyi braktı ve Kıbrıs ta barış bekliyor. Tabi bu sistemin barış anlayışı veya demokratik süreç anlayışının da dibimiz de bolca yaşandığı günlerden de geçerken bunlar oluyor. Yine Türkiyenin senelerdir yapılanıp şekilendiği Nato, CİA, ABD,, İMF, AB süreci sanki hiç olmamış gibi birden Rus iran eksenine kayıp karşı itifak kurma gibi düşünceler de tutuyor. Oysa dün önce ESAt, Sonra ESET, şimdi ise “acaba” kuşkulu salantılı günlerden geçiyoruz! Önce Rus dosluğu, ardından düşürülen uçak la “EY Rusya” dönemi ve şimdi de “Dostum PUTİN” denklemi çok gerçek yansıtıyor. Böylesi zikzaklı dönem de batıdan doğuya dönüşme kolaycılığı da söylemek, yaşananları hiç anlamamış olacaksınız.

Kısaca; bilgi bilmeden, geneli doğru analiz etmeden ve oluşan yapılanışlar la devlet işleyişleri bilmeden, söylenen söz le sonuca varamayız. Öyle olsa bolca demokratikleşen Ortadoğuda yaşamış olacağız. Kıbrısa onlarca defa “barış” gelmiş olacaktır. Sermaye gerçeği ile yüzleşmedikçe bunları da anlamak mümkün deyildir. Dibimizdeki Türkiye ve Suriye veya karşımızda ki Lipya bize çok gerçekler haykırıyor. Ama şu çıkar var ya; işte o  bize gerçekleri görmemizi engeliyor. Bukadar la kalmıyor; onlar gibi düşünüp tartışmamızı da oluşturuyor. Hiçbir şey deyişmeden barışmanın inancı neyazık ki sistemi koruma adına yerleşti. Ufak algılı demeçer le adeta moral alıp olanı görmeme sonucuna da kolayca geliriz. İşte bu sonuç ta bilgisizlik nedeniyle karıştırıp, yanlış savunulma koşul da oluşur. Ozaman da sanki Amerika hem barış isteyen, hem de ayrılacağız ikileminde ayni politik düzlem de konuşulur.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
240AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin