yaklaşımlarÖzkan YıkıcıDÜNYADA YAŞIYORUM VE KIBRIS ADASINDA BULUNMAKTAYIM - Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

DÜNYADA YAŞIYORUM VE KIBRIS ADASINDA BULUNMAKTAYIM – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Kendimi hiç kandırmıyorum: Dünya denilen gezegende yaşıyorum. Bulunduğum coğrafyanın adı da Kıbrıs adası olmaktadır. Dünyanın yaşadığı sistemin adı da Kapitalist adıyla isimlendirilmektedir. Bu basit bilgiler ne kadar göz ardı edilirse edilsin fark etmez. Yine yaşadığımız dünyanın siyasal nedenlerle oluşan gerçekler vardır. Bunlar Ekonomi ve Siyaset olarak gelenekselleşerek kendimize direk etki etmektedir. Yönetilmekteyiz, değerlerimiz oluşmaktadır ve yaşamımız biçimlenmektedir. Bunları bilmesek bahanesi dahi kendimizi kurtaramaz. Bu kısgaçların arasında sıkıştıkça bedelini ve fırsatını alarak devam ediyoruz. Başka algılar ve ötekiler olsa da yaşamın kendisi değişmez. Dünyalı, kapitalist ve Kıbrıs bileşkesi bizim yolumuzda akıp giden çerçeve oluyor.

Daha biraz deşersek hemen bazıları irkilecek: Nasıl ki girişte koyduğum basit olguları dahi yeri geldiğinde belekten silikleştirip onlarsız davranıyorsa, yine şimdi anlatacaklarımı da anlamama lüksü vardır. Dünyada yaşarken ve sistem adı Kapitalist ve onun üst aşaması Emperyalist dönemin Neoliberalist döngüsünde sıkışırken daha ilk adımdan şu Emperyalist kelimesi ille de belekten yok edilerek yokmuşçasına düşünmemiz gerekiyormuş. Bunlar bilinmeden de kolay yutturmacalar olacaktır. Örneğin dinin siyasalaşıp sermaye karı için kulanım reçetesi hiç bilinmeyecek veya tam aksi çok mükemmel anlayışla mutluluk ilacı olacaktır. Yine Serbest piyasacı gibi düşünmeli veya ezberleyerek tekrarlanmalı ki sistem onca çürümüşlerle devam etsin. Sora olaylar sarsma noktasına gelince de başka telden çalacaksınız. Psikologlar çıkacak ve direk siyasetin etkisiyle olan davranışları kimlik bozukluklarla size uzun nutuklarla yutturup beyinsel şok tedavi yapacaktır. Olmadı, etrafınızdaki olayları bir dinci, etnik ırkçı veya olmadı ilgisiz “bana neci”  olarak kavrayacaksınız. O zaman sisten devam edip ufak bir azınlık milyarlara milyar katıp trilyonlara ulaşırken de siz açlık ekseninden şükreden müminler gibi kalacaksınız.

Uzun analizlere ve teorisel anlatımlara hiç ihtiyaç yoktur. Yeter ki yaşadığınızla birlikte anlayın yeter. Bakın sıcaklar anormal kavuracak şekle geldi. Yağışlar dengesiz ve anormalleşen iklimsel konuma geldi. Bunu aslında size bilimciler veya siyasetçiler anlatmasına ihtiyaç yoktur. Siz yaşıyorsunuz. Adını kolayca iklim bozulması olarak korsunuz. Sadece biraz sorgularsanız nasıl sermaye kar çılgınlığı sonucu bu derecelere ulaştığınızı anlarsınız. Hele milyon dolarlık bilim adamlarını ve onca egemen gücüne sahip siyasetçilerin kandırma anlatımlarında takılıp kalırsınız. O zaman da karşınıza şu söyletilmekten kaçınılan kavram gelir: “Emperyalist sistemin sömürü gerçeği”.

Yine araştırmaya hiç gerek yoktur: Son Norveç’te olduğu gibi birileri çıkar ve korkunç katliam yapar. Daha önceleri yine insani değerleriyle övülen Hollanda veya başka ülkelerde basit şekler yaşandı. Bakarsınız genelde Avrupada yumuşatılmış şekliyle Aşırı sağ ama gerçeği Faşist partiler oldukça halk desteği ile parlamentolarda önemli güç haline geldi. Biraz daha yakına gelelim: Çünkü şimdi Norveç olayı oldu ya herkes insancıl kesildi. Sivas’ta katledilen aydınları hatırlayın: Nasıl kitleleri sokağa dökerek ve otelde cayır cayır acımadan göz göre göre yakılan aydınları daha dün andık. Biraz daha geriye giderken yakılan sinemalardaki öldürülen insanları kurulan demokratik dernekleri din düşmanı diye “yallah bismillah” ile nasıl saldırıldığı bombalandığı daha dün gibi aklımızda. Hele son dönemde İslamcılık ve Hıristiyancılık siyaset içinde oldukça yer aldı. Bilmem daha ne kadar sayalım: Hele de dinin otoriter devlet gücü ollunca insanları nasıl kısgaca aldığı ve acımasız olduğu çok yakınımızda örnekleri çok. Ancak kimse sorgulamaz: Neden din ve ırkçılık siyasete böylesine enjekte ediliyor? Dahası sistem buna niçin yöneldi. Hatta başkasının ırkçılığını suçlarken kendi dindar siyaset ve ırkçılığına da prim veriyor? Bunları Kıbrıs adasında çok iyi yakalarız.

Emperyalist anlayışı, Faşizmi ve bunun yönetsel devlet biçiminden ideolojik aygıtlarına dek varan bilgileri bilmezseniz hiç anlayamazsınız. Günümüze taşımak isterseniz de yine karşımızda Neoliberlist anlayış ve emperyalist gerçek çıkar. Kültürler çatışması, ve piyasa egemenliği size tüm sorulara yanıt verecek bol zengin olgulara örneklere sahiptir. Dini düşmanlık ve ırkçılıkla egemen olma daha geneli yeni dönemle dinin makro düzeyli ideolojikleşerek mikro düzeydeki etnik ulusalcılık yeni Faşizm biçimi karşımızda duruyor. Hem ötekileştirerek herkesi karşıt görme ve ırk din olgularla bakış ile kendini bu değerlerle mutlu sayma ikilemleri oluşuyor. O zaman da karşıta küfür etme ve onunla olmama davranışları gayet normal olur. Bakın sadece internet sitelerine en basit yurttaş dahi din ırkla bakınca nasıl dili değişiyor ve ötekileştirdiğine neler söylüyor.

Yine yazalım: Kapitalist sistemi unutmazsak ve son yıllardaki daldan dala sıçrayan ekonomik kriz gerçeğinden kopmazsak, şu ısınan havalarda döviz dalgalanmasını da anlayamayız. Hele de parası olmayan, Merkez bankası dahi kendinin sözü geçmediği ekonomik bilgisi ezberi ve yalakalı duruşla olan ülkemizde kolayca kavranmaz. Bakın garip çelişkiye: Türkiye ekonomisi Y.11 büyüdü. Amerikan sermaye içi çelişkiler öylesine artı ki nerde ise maaşlar ödenemeyecek durumda. AB artık her gün yeni bir krizle uyandırıyor. Buna karşın bu koşullarda en iyi ekonomi göstergeli Türkiye’nin para birimi bir anda düşüyor. Normal ekonomilerde olmayacak patlama oluyorsa zaten tek yanıtı vardır. Kriz yaşanıyor. Tabi her kuramda olduğu gibi verilen büyüme rakamlarının da ne kadar doğru analiz edildiği veya ölçekleri doğrumu soruları da bir yanda sırıtıyor.

Yukarda kısaca sıraladıklarımızı adeta içimizde hissederek yaşıyoruz. Yakan sıcakta kaynıyoruz: Din ve ırkçılık bakışları beynimizi kuşattı: İstemesek dahi zaman zaman bu değerlerle davranışlar yapıyoruz. Ekonomideki kriz gerçeği resmen döviz dalgalanmasıyla bize mesaj verdi. Kuzey Kıbrıs gerçeği ile de hem bilmeme hem de hiçbir tavır koyamama durumlarla yüzleşiyoruz. Tüm bunlar yaşanırken de ne milyonluk dolarlı bilim adamları nede halkına en acımasız saldırıları yapan egemen siyasetçilere güven olmuyor. Bu sistemin adı Kapitalist, günümüz kimliği Neoliberalist ve uygulattıkları ideolojik çerçeve de tekelci burjuvazinin din ırk kuşatma ideolojisi olmaktadır. Biz daha bunları anlatmada zorlanırken sistem en kötü ve tıkanmış durumunda dahi kendine fırsat yaratma peşinde. Adını kemer sıkma koyuyor, dinsel ırksal güçlenerek egemen devamında tetikleme yapmaktadır. Dünyamız böyle: Norveç’teki katliam, parasal dalgalanmalar, kemer sıkmalar, dinsel tabularla siyaset şekillendirmeler hepsi bir genel siyasetin ayakları oluyor. Hele de Erdoğan’ın burada esip gürlemesi, bizdekilerin tarihsel yalaka davranışları ve protestonun ufağından dayak yiyen sendikacılar gerçekleri çok anlatımı olan resmi yansıtıyor. Emperyalist, Neoliberalist, faşist ve bunların örtüldüğü din ırk ideolojileri. Tüm bunlar da sermayenin egemenliği için genel sistem devamı için olmaktadır. Unutmayın telefonların dinlenmesinde tutun yediğiniz biber gazının “Orantılı mı? Orantısız mı?” tartışması size yaptırılan garip insan döngüsünden siyasal çıkarda oynuyoruz.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
216AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin