yaklaşımlarÖzkan YıkıcıCumartesi mayıs semptomları - Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Cumartesi mayıs semptomları – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Ülkemiz talimatlı süreçle hiçeleşme politik çizgisine hızla düşerken, yine Türkiyeleşme adına taklitler deneyimleri de uygulanmaya çalışılınıyor. Özellikle Cuma geceli kararların cumartesi sabahı açıklanma şekli, giderek tutulmaya çalışılınıyor. Cumartesinin tatile gelmesi nedeniyle de konuların daha öfkeli algılanmasını da engelediği düşüncesi yaygınlaşıyor. Pazertesine dek gazın alınıp düşünüleceği fantazisi aslında hayat karşısında karşılık bulması da burukluk oluşturuyor. Tatil öncesi önemli kararların verilmesi, yasaların çıkarılması tutumu gidrek derinleşen sorunlar karşısında seçenek olarak geliştiriliyor. 19 Mayıs tatili nedeniyle öncesindeki oldukça yıkımlı güven oylamasının yapılması ve peşinden donuklaşan tatil süreci veya dün alınan kararların geceyarısı yayınlatırılarak Cumartesi sabahı tatil havasında gerekenden daha az önemsenme gerçeği de peşinden geldi. Bu, yukarda tekrarladığım Türkiyeleşme şeklinin taklit etme seçeneğinin yapılma istencidir. Nitekim, Türkiye de son dönemlerde bayram veya hafta tatili öncesi önemli zamları ve bazı siyasal kararları açıklayarak, yüksek tepkinin donuklaşan yaşamda daha az gelmesini sağlamaya çalışmaktadır. Cumartesi sabahı uyanırken, aslında epey zamandır beklenen, düşününce içeriği tahminden öte bilinen paket açıklandı. Ama bukardarla kalınmadı, resmen faşist sürecin yasalar açısından üçtenesi de meclise sunuldu. Bunların yanında bir kişi daha Türkiye kapılarından sokulmayarak gerekçesi açıklanmadan geri gönderilme olayı da haber akımına düştü. Bukadar ağır yük ve donuklaşarak tatil havasına giren insanlar ilişkisinde yeni sentomnlar nem oranının yükselmesini de getirdi….

Konu net: Türkiyeleşme gerçeği direk hayatın her alanında yaşandı. Sadece son birkaç haftada yapılan hükümet kurmaktan, parti içi kararlarına varan net müdahaleler, seçilen makamcıların siyasal durumları, parlementodan apartopar güven oyu geçişi ve sonrası paket açıklaması ile yeni yasalarla karşılaşmalar, peşpeşe sıralandı. Herkes Türkiye gerçeğini biliyor. Kimi kabulleniyor, kimi susuyor, kimi etrafında dolanarak hala hiçeleşen iç dinamiklere rağmen hükümet sınırıyla yetinirken, bazıları da atresi doğru yere işaret ediyordu. Bu kamuoyu gerçeği Çarşanba günü tekrardan yaşandı. Müdahalelerle kurdurtulan, rezil olmalara karşın alkışlayan koltuk hesabı, sonuçta tepkilerle de karşılaştı. Müdahale etmeler, neden ilgili kişilerin ısrrarla seçilişi, parti başkanı dahi saatlik demeç yalanına düşmesi pek fazla sorgulanmazken, işkal yazılı pankart belirli çevrelerce oldukça sert ifadelerle küfürleştirildi. Kendilerine yapılana laf diyemeyenler, kendilerine yapılma şeklinin işkal sonucu olduğunu söyleyenlere hamasi saldırıyla karşılık verildi. Bir kesim de hala işkali konuşmamakta direnirken, bir kesim de teslimiyetini örtme adına “ben bu konuda konuşmak istemiyuorum” diyordu. Böylesi bir Çarşanba sonrasi tatil gününe girerken yaşandı.

Birçok sgandalların simgesi olup soruşturmaları ya kapatılan veya devam etirilmeyen baş makamcı ise yeni hapisaneyi ziyaret edip yakında açılacağının müjdesini verdi. Okul veya ahstahane değil, hapisane müjdesi verdi. Birileri artık hapis dönemine hazır olsun mesajıydı. Ama öylesine bir tatile ve politik donukşaşma günlere girildi ki meclis kendi güvenoyu kutlamasını purolarla yapamadı! Yücelikte bir eksiklik kalıyordu.

Bayram tatiliyle hafta sonunu birleştirmek isteyenler fırsatları kulanırken, yeni gelecek fırtınanın da umurlarında değildi. Cuma günü tam da mubareklik kararların doğrum günü gibiydi. Maayısın puslu havası sıcakla karmakarışık dalgalanırken, esen zaman zaman rüzgar Ankara paketinin de her an  gündeme gelecek duygularını kabartıyordu. Cuma gecesi birçok insan rahat yattı. Nede olsa Cumartesi tatildi ve briaz daha uykuyu seven için tam da bulunacak gündü. Ama, sabah teelvizyonu açan, bazı gazeteleri okuyanlar irkildi. Paketin kabul yanında içeriği de açıklandı. Ayrıca müjde gibi baskıcı 3  yasa da meclise doğru yola çıktı. Türkiyeyi bilen ve senelerdir AKP uygulamaların nedemek oluşunun sahibi insanlar buradaki karşılığını da anlıyordu. Hele de saraydaki kişiye söylediğiniz değil de onun kavrama duygusuyla kolayca suçlanıp hapse girme dönemine gelindiğinin kanıtıydı. Sanırım, Türkiyeyi biraz izleyenler Eerdoğanın onbinlerce insanı nasıl suçladığı tutumu herşeği gelecek açısından açıklamaya yetiyordu.

Cumartesi tatildi. Daha doğrusu devlet çalışanlar için tatil. Kafalarını dinlemek istiyordu. Ama, böylesi peşpeşe düşen bonbaların birden yorumlama kapasitesi de pek yok. Ama, Türkiyeye dokunmadan sorunu aktarmak daha bir zor hale geldi. Üstelik paketle artık K. Kıbrıs makamcıların muhatabı buradaki elçilik memurları olduğu gerçeği de gemenlik yetkilerinin nerelre daraltıldığının da kendisidir. Belli ki Türkiye fırsatı deyerlendirme adına koşulları iyice kökleştiriyor. Boşuna Maraş konulmadı. Birileri diyecek ki “ama B.M. kararları var”! Bunların nasıl silikleştirildiği anlaşılmadıysa benim yazacak cümlem kalmadı. Zaten konu şurdan dolayı net: bir ülke paketle ekonomik ve siyasal dayatma yapıyor da biz buna iki traflı imzalanan paket diyerek kendimizi kandırmaya devam ediyoruz. Paketle net ifadeler konulup bağımlı ilişkileri veya hangi derecedeki eşitlikler konuluyor. Bunlar yetmiyorsa, buraya akıl veren AKP, Türkiyeyi ne hale getirdiğini de bilmeden konuşursak, ozaman nereden başlamalı sorusu da silik kalır. Zaten günümüze bakarsak Türkiye krizlerle debeleşirken, sistemle de ilişkileri kendini kurtarma amaçlı arayışlar içinde de oluyor. Orada yapılan özeleştirmelerle veya yap, işlet devretlerin ne olduğu ortadayken, ilacı içirilen ölürken ayni ilacın yeniden bizi içirilmesinin tedavi olmadığı deneğimine dahi dikat etmiyoruz. Ama, önceki yazılarımda da belirtiğim gibi, tüm gerçeği şu noktada yakalamak kolaydır: son müdahalelerle kimler koltuğa getirildi? Boşuna değil.

Belli ki pazartesiye dek tartışma pek fazla olmayacak. Muhalif medya da tatile girdi. Sendikalar ise önce olanı anlamaya ve özellikle sistem içi kalmakla övünenler anlamamaya ve kendini yeniden kurtarma arayışına girecekleri kesin. Net olan, hala K. Kıbrıstaki Türkiye gerçeklerini konuşma aşamasına dahi gelmememizdir. Gerçeklerden kaçtıkça daha kesici şekliyle yüzümüze vurmaya devam edilecektir. Bir işkal kelimesiyle işbrilikciler ayağa kalkıp hat ta yargıya yol alırken, biz kendi gerçeklerimizin söylenip söylenmediği zamanını tartışmaya devam edelim!

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
211AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin