yaklaşımlarÖzkan YıkıcıBu kaçışlar, nereye kadar sürecek? – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Bu kaçışlar, nereye kadar sürecek? – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Hala yaşananları görmezden devam denilsin. BRT kurumu her haberinde bize Ersin Şov sunup sanki normal halmiş gibi de hükümet kurma temaslarını anlatıp haberleri noktalasın. Bir de haber sonuna Korona salgını rrakamlarını eklemesini de unutmayalım. Benzer tutum tüm denecek bir veya iki yayın dışında medyanın hali bu . Siyasi partiler birkaçı hariç yaşanan yakın müdahala gerçeklerini artık bellekten siliyor. Normalmış gibi yeni sıçranan koşullara devama geldiler. Krevaatlar takılıp partilr ziyaret edilip yeni hükümet denilmeye çalışılınıyor. Böylelikle yayılan doğru yanlış kıyası dahi yapılamayan dedikodularla da gündem doldurtuluyor. Oysa, sadece kaybettirenleri deyil, müdahalelerle koltuk tatdına ulaşan UBP dahi şimdi bunun sarsıntılarıyla kararsızccasına başkanına dahi karar vermekte zorlanıyor. Sadece Ersin Tatar saraya varıp bildik kendini gündeme taşımaya devam ediyor. Lüks araba siparişi veya saray sahaiplenme yeni rüyalarıyla veriştiriyor, yağ çekene de ne dediği dahi belli olmayan sözlerle atıp tutuyor. Kanun  hak diyor da en başta kendi sanki başbakanmış gibi işe almaları yapma kanunsuzluğunu dahi pişkinlikle yapmaktan da geri durmuyor. Ama, başta dünyaya hak ve adalet çağrısı, eşit egemenlik gibi kendisinin de anlamını gerçekten bilmediği seçenek cümlelerini havada uçurtuyor. Fakat, hala yaşanan ve son seçimlerde iyice üst derecedeki deprem etkisi göstergeli müdahaleleri hala konuşmama, kimin yaptığını söylememe görmezliği devam etmektedir.

Halbuki daha tehlikelisi de geliyor. Aynen, birilerinin gelmekte olan yeni kasırgayı anlatır gibidir bu geliş. Türkiyesizlik vurguları yapılırken, nedense son Türkiye hem de devlet içi durumlar şimdilik hiç konuşulma yanlısı deyildir. Erdoğan 45 yıllık dava arkadaşını resmen defterden siliyor. Eskiden beri bilinen ve adı hem ülkücü hem de mafya çetesi olan Çakıcı muhalefet liderini tehtit ediyor. Sonra iktidarın küçük ortadğı eski yol arkadaşına sahip çıkarak CHP başkanına daha sert açıklama yapıyor. Dokunulmazlığının kaldırılmasını sert sözlerle ifade ediyor. İsterseniz sokaktaki ödenmeyen tazmibnatları veya ücretleri için haklarını isteyen işçilere patron deyil jandarmanın gücüyle karşılaşmasını da ekleyelim.****

Gelişmeler ardarda geliyor. K. Kıbrısta giderek yetkiler Türkiyenin direk eline geçiyor. Maraş gibi kapalı yerler ise Konya belediyesinin uhtesine devredilmeye başlandı. İçte ise UBP dahi karına olan müdahalelerle senelerce hüküemt olurken, şimdi de saraya Tatarı gönderirken, ayni müdahale şekliyle başkanını dahi seçememe dağınıklığına dek gelmenin de şaşkınlığında debeleniyor. Öteki partilere diyecek söz yok. Zaten buna alışkındırlar. Koltukta olmak için verdikleri tavizler de herkesin malumudur. Siyasetlerini ret ederek, teslim olmalarına karşın tektük durumlar dışında “rumculukla” suçlanmaktan kurtulamadılar.****

Görünüm bu. Görmezlikten gelmek de tutumun ta kendisi. Konuyu daha da genişletilmeden önce iki konuya daha dokunacam: bugün Kadınlara şidet günü. Önemli gün. Birçok kadın örgütü demeçler patlatı. Ancak şu basit tanımlamalara girmekten de kaçınıldı. Örneğin günün ilan edilme kıvılcımının, “Dominikteki 3  aktivis kadının direnmeleri ve faşist yönetimin onları katletmesi nedeniyle ilan edilmesi” bilgileri pek de dile düşmedi. İkinci konu, artan kadın cinayetleri tecavüzlerinin ayni zamanda, sosyal gericileşme ve siyasetin faşistleşme ve otoriteleşmesiyle tırmandığı konum da vurgulanmadı. Basit erkek kadın cinsiyetindeki fiziki güçle yetinildi. Üstelik, tecavüz olaylarındaa sınıfsal farklılık ve ticarileşme sektörleşmeye de dokunulmadı.

Bence önemli bir not da şu: tam da kadına şidet gününde Cumartesi anelerinin bazılarının tutuklandığı haberi de ilgi görmedi. Oysa, evlatlarını arayan anallaerın durumu da kadın olgusu için önemli sorun halindedir. Nedense her konuda olduğu gibi kadın konusunda da siyasal kültür, yapısal baskı ve devlet uygulamaları hiç konuşulmak istenmez. Buda gözden ısrarla kaçırılaan öteki gerçeklerdir.****

Gelelim, bizde nedense pek haber deyeri olmayan ama Türkiye gerçeğimiz nedeniyle oldukça önemli iki konuyu deşmeye. Alayadin Çakıcı gibi kesim epey zamandır biliniyor. Mafya diyenler yanında özellikle ülkücü çevre ce bu kesim kendi arkadaşları, davalıları olarak savunulur. Nitekim, Çakıcı hapisteyken, onun afedilmesi için MHP başkanının baskısıyla af kanunu çıkarıldı. Adı dahi konmadan düzenleme infaz şeklinde isimlendirildi. Elbet Çakıcının hem de muhalefet lideri Kılıçtaoğluna söyledikleri yenilir yutulur deyil. Devlet tepki dahi koymadı. Yargı sesiz kalmaya çalıştı. Tepki üzerine de “soruşturma” kelimesiyle yetinildi. mHP başkanı ise klasik faşist duruşuyla resmen dilini de sivrilti. Dediklerini yazsam, suç dahi olur.

İkinci sahne yine Arınçla açıldı. Herkes şunu baştan kabulendi: Erdoğandan habersiz açıklama yapmıyordu. Arınç hukuk ve yasalık üzerine sözler söyledi. Kavala ve Demirtaşı örnekleştirdi. Hemen yine klasik MHP lideri yine sivri diliyle saldırdı. “Daava arkadaşını korudu”! Biraz sesizlikten sonra, devlet içi itifak sonucu Erdoğan 45 yıllık dava arkadaşını eleştirdi. Dayanamayan arınç da istifa etti.

Konuyu dileyen medyadan inceleme şansı var. Buradan bizim işbirlikçilere ders: Hep güvendiğiniz TC kesimi, bir gün gelir sizi de böyle savurur. Denktaştan başlayıp, Eroğluna zaman zaman tekrarlanan, teslim olup acenteliği kabullenen Mehmedali efendi ve Akıncının tüm çabasına rağmen, başlarına gelenler hala akılda. Tabi ilk dersi almayanlar, bu davranışa uğrayanlar olduğu da kesin….

Şimdi Türkiyecilikle herkesi suçlayan UBP ayni girdapta debeleniyor. Arınç olayı bu nedenle özellikle işbrilikcilere iyi bir uyarıdır. Bir de şu tekrarlandı: Demokrasi, Hukuk ve yasa denilişie baklımamalı: pratiğe ve uygulamalara göz atılmalıdır. Erdoğanın hukuk reforumu derken, Arıncı ileri sürerken, sonradan Arıncın başına  gelen ibretliktir. Hele Kılıçtaroğlu sıra ona gelene dek başta HDP karşı yapılan saldırılara sesiz  kaldı. Şimdi sıra ona gelince de hala HDP ile görüşmeme duruşunda olması da travmatikdir.

Son bir durum: Almanya, Fransa, Avusturya…bu ülkelerde ülkü ocaklarının yasaklanması konuşuluyor. Özellikle ırkçı tutumlarına göz yuman bu gibi ülkeler, şimdi oluşan koşullar nedeniyle artık iyice karar alma aşamasına geldi. Aynisi bizde de geçerliyken, bu örgütlerle kolkola girip linçli kucaklaşmalar da paradoksaldır.

Görmezlik ve gerçekler, böylesi hortumlaşan siyaset altında yıkımlarla yerlebir etmeye devam ediliyor.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
233AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin