yaklaşımlarÖzkan YıkıcıBelirsizliklerle savrulurken – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Belirsizliklerle savrulurken – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Kendim, yaşadığım K. Kıbrısı yorumlamasam, oldukça şaşkınlıklar yaşayacaktım. Tersi, anormallikleri normal kabullenip sistemle uyuşup, bende faydalanıp “maraziler veya abartı başarılarla” kimliğimi geliştirecektim. Bir ülke düşünün ki birkaç sömürge şeklini yaşıyor. Üstelik, sosyolojik olarak da nifusu ancak kalabalıkla sınırlı ortak paydada ancak açıklama durumudasınız. Yeni Sömürgecilik, işkal altı ilhaklaşma kurumsallaşması, sosyolojik olarak yeniden dış taşınmacılıkla nifus yoğunluğu olan ve buna yönelik kurumsallaşmadan başlayıp, yaşam şekline dek oluşan kültürleşme politiğinin içinde bulunuyorsunuz. Normal sayıp, buna ilhaklaşmanın adımını “kurtarılma” diye siyasallaştırılan, sorgulamadan oluşan bağımlılık ile işkalin ganimet tipini yaşayarak oluşan yapısal yaşamda yaşıyorsunuz. Bağımlılık ile genel sömürgeleşme ikileminde kendinizi ifade ediyorsunuz. Kurumlarınız direk dış atamalı ve koordinasyon kontrolü siyasal idareniz veya ekonomizde gayri nizami kuralların işledği  gerçeğindesiniz. Ekonominin en basit aynası, çok yönlü para birimlerinin kulanımı, yasadışı kurumsallaşma paylaşım yapılarla yaşanılmasıdır. Üstelik, bunlara dokunulmazlık da yerleştiriliyor. Siyasileriniz ise abartılı ve cihaletin işbirlikçi onursuz derecedeki tesmimiyetciliğini haykırıyor. Birisi kendini aKdenizde oyuncu ilan ederken, ötekisi sanki TC askeri gücüne emir verecekmişçesine tehtitler yağdırılıyor. Bunlar normalleştirilip, demokrasi örtüsü konulup yaşama sürülmektedir. Son günlerin yaşananları, neyazık ki bunun yeniden sistemsel üretilmiş şeklidir.***

Dünyanın birçok ülkesi gibi burada da Korona salgını süreci yaşanıyor. Brakın ortak tetbiri, makamcılarımızın bir dediğinin ötekini tutmayan, hat ta en baştaki, ayni demeçte birbiriyle çelişen açıklamalar yapıp durdu. Fakat, şans denilen ve dış yakın çevrelerin kararıyla Korona burada biraz etkisiz geçince de bu yanlışların aktörleri, abartılı gösterişle de “ödül”  istediler. Üstelik, sıkılmadan, “biz gereken tetbileri aldık” demektedirler. Halbuki, brakın tetbiri, örneğin Korona salgını başlangıcında seçim nedeniyle de partizanca istihtamlar yapıldı! Tıpkı şimdiki gibi… Hiçbir istihtam Korona nedeniyle salgınla mücadele birimelrine yapılmadı. Aynen şimdi de gerçekleşti. Seçim yasakları öncesi ikiyüz kişi partili hanedan ilşkiyle işe alınır. Bunlar ihtiyaç veya eksik duyulan hiçbir yere de alınmadı. Ama, makamcılarımız tek ortak oldukları dil ile “biz Koronayı başarıyla yönetik” ödülüne talip oluyorlar!*****

Son günlerde bunun yeniden sancısını yaşıyoruz. Okullar açılıyor. Sıkılmadan, tüm sırıtan eksikliklere ve alınmayan kararlara rağmen, sıkılmadan makamcı “her şey tamam” deme yalanını gayet münasip şekilde söylüyor! Etrafta durmadan yeni salgın haberleri uçuşuyor. Halbuki resmi rakamlara bakarsanız, fazla telaşlanacak bir şey olmadığının işaretidir. Fakat, sistemden pay isterken savunan insanlar, nedense bu rakamlara da güvenmiyorlar. Hele de resmi rakamlarda uçaktan gelenlerin denizden gelenlere göre çok daha fazla pozitifi çıkarken, sırf karar alma adına tersini söyleme gerçeği, resmen birkaç yalaka dışında herkesin günvesizliğini artırdı. Ama, iş politik duruma gelince “özgür ve demokrasi” denilir ve ruma durmadan veriştirilir. Siyasi eşitlik istenir. Türkiyeye de dokunulmaz. Hep “sayesinde” kelimesiyle başlanır……

Makamcılar ekonomi konusunda fazla kötümser olmazken, ama karar da açıklayamazlarken, TC bağımlılığı net olup oradan yönetilen buradaki “merkez bankası başkanı” da koroya eklenir. Bize öneriler yapar. Aslında, öneriler deyil de bilinen paketlerin veya dayatmaların tekararıdır. Orada doğrudürüs bir gazeteci olsa, ona hemen şunu sorar: Sizin bağımlı olup buraya görevlendiren TC Merkez bankası özgür mü? Devamında da Türkiyedeki Merkez bankası merkezli soruları da tekrarlar. Geneli açıklama adına da “eflasyon yüksek ken fayizler indirilirmi” diye de ironik soru da sorulur. Ama, biz özellikle TC direk bağımlı kurumların yetkilileri konuşunca, içinden kendimize benzeyen sözlerle hemen kamuya saldırıp esruman çalmayı severiz. Gerçekten, Merkez Bankası başkanının önerileri cidi olsa hemen şunu yapıştırırım: saydığınız önerileri dünya uyguladığı için bugünün genel ekonomik çıkılamayan krizi yaşıyoruz. İkincisi, savunduğunuz ve önerdiğiniz görüşlerin başarı öyküsü de yok. Ama, maaşınızın önemli kısmını biz ödüyoruz deyişi, hemen olayı anlamadan kamuya hazır saldırganlara da kurşun veriyor…..

Paket ve merkez bankası başkanı ayni telden çalıyor. Ozaman, aynisini Türkiyede senelerce uygulayıp günümüz ekonomik sonucuyla kıyaslasalar: Fakat, burada “aman dokunma” çizgisi bıçak gibi keskindir. Bu söylenmez. Adamın müdahalesi ile yanlışını adeta havada kapacak çok işbirlikçi hazır kesimler vardır. Hele de kamuya saldırıp ama kamunun elit kesimi veya avantalı pay alanları öteleme düşüncemiz hala belirleyici. Örnek mi hala belirli elit kesime emeklilikte dahi tahsisat verilme yanlışı seslendirilmiyor. Çalışmadan ek mesayilerle normal maaşa eklenip yüksek emekli olma kuralına da hak denilmektedir. Tabi, Merkez bankası kamu küçülsün derken, destekledikleri şimdiki koltukçuların hanedan tipi istihtamlarına da dokunmaması tuhaf gelmiyor mu?

Yazının başlığı “belirsizlikte savruluyoruz” gibi bir anlamdı. Korona gerçeğimiz, mrkez bankasının başkanının açıklaması ve Türkiye gerçeği, elçiliğin yemekleri ve Ankaraya giden yolcular hikayeleri net dururken, hala Maraşı ehtetmek, buradakilerin adet yerini bulsun ve mesaj adına cami masalları ve tüm bunlarla birilerinin kazanması elbet önemli gerçeğimizin ta kendisidir. Ozaman şu sözler çok boş kalır: “diplomasiyle çözmek, masaya oturmak,çözüm istemek, anavatanıın izinde, KKTC devletinin eggemenliği” bana pek anlamlı gelmiyor. Diplomasi veya masa hangi içeriklerle olacağı siyasal hedef konulmadıkça, sadece sert ve baskının yumuşak resmi dilinin ötesine geçemeyecektir. Şimdi en anlamsız ve bahaneli kandırma sözler, “ddiplomasiyle çözmek, kendi evimizi temizlemek, irademiz bizimdir, barış istiyoruz” hepsinin altı boş. Hele de ayni resmi idolojiyi tekrarlayacak sa başka sonuç da çıkmaz. Son diplomasi ve masa hikayeleri hep bunları haykırıyor.

Kısaca, K. Kıbrıs kendi gerçeğini yaşıyor. Varsın Göbeleşen ve teslimiyetin sihiri ile bunu yok sayalım. Deyişen bir şey olmaz. Hani başarı Korona denildi: neler oluyor?

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
234AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin