yaklaşımlarAlpay DurduranDevlet yasayla değil mevzuatla yönetilir – Alpay Durduran
yazarın tüm yazıları:

Devlet yasayla değil mevzuatla yönetilir – Alpay Durduran

Yeniçağ podcastını dinleyin

durduran2Konuşanlar, hemen hepsi, sözü yasal boşluktan bahseder. Yanlış değil ama arkasından yasal değişiklik gerek dediği için ve meclis gönderilmek üzere dediği için yanıltıcı olurlar.

Yasal demek yasayla ilgili demektir. Onun için yasada bir eksiklik olduğunu gördüklerini sanmamalıyız. Yasaya bakmamışlardır. Yoksa neden meclise havale etsinler? Yasal düzenlemede yanlışlık da değil eksiklik söz konusudur çünkü ayni anda yasanın emrettiği tüzük ve yönetmeliklerin çıkarılmadığını söylerler. Yasa yapıldığında yapılacak işlemlerin uygulamasını açıklamak, görevlileri ve gözetimcileri belirlemek için genel bir yetki verilir. “Bu yasanın daha iyi çalışması için gerenler için tüzük ve yönetmelik veya yalnız tüzük yapmaya bakanlar kurulu görevlidir” denilir.

Bu ifade anayasa mahkemesi tarafından reddedilmiş bulunuyor. Anayasa mahkemesi yetki devri olan tüzük yapmanın açık olması gerektiğini belirterek, bir yetkinin yetkiyi verenin yani meclisin iznine tabi olmasını gerekçe göstererek anayasaya aykırı olduğunu söylemiştir.

Anayasaya aykırılık mecliste hiç anımsanmamakta ve bildiğim kadar uyarlar yapan meclis hukukçuları da umursanmamaktadır.

Yani anayasaya aykırı olsa da tüzük yapma görevi olan hükümet meclisin isteğini yerine getirmemektedir ama aslında yasa tasarısını hazırlayan da odur. Hükümetten gelmeyen bir yasa taslağı (önerisi) değil reddedilmek görüştürülmez bile… Ara sıra geçen olsa onların da ayni konuda gelen bir hükümet taslağıyla uyuşması nedeniyledir.

Yasalardan umut bekleyen konuşmacı bunları dikkate almaz. Ama gene de konuşmasının başka yerinde uygulanmayan yasadan bahseder. Yani bilir ki yasa varmış yokmuş umursayan bir meclis yoktur.

İşin aslı ise eksik yasa değildir. Yasa boldur ama uygulamaya özen gösteren yoktur. Yasayı yapan meclis de uygulanıyorlar mı diye merak etmez. Bir sürekli komite kurayım da uygulanıyorlar mı bakayım ve hatta nasıl uygulanıyorlar, tüzükler yasaya uygun mu, yönetmelikler tüzüklere uygun mu diye incelemeye alayım demez. Çalışan hiçbir devlette böyle meraksız meclis olmaz. İngiltere’de yalnız tüzükler değil tüm bakanlar kurulu kararları meclis denetimine sunulur ve meclis kararı yetki veriyor mu denetiminden geçirilir. Yetki yoksa bakanlar kurulu karar alamaz. Acele varsa meclis acilliğine göre karar verir.

İşin diğer aslı da hiçbir çalışan devlette işler yasalarla yürümez. Yasalara uygun tüzük, yönetmelik ve iştanımlarıyla yürür. Her görevlinin eline yazılı olarak ne iş yapacağı anlayabileceği ayrıntıda iştanımı verilir ve her yaptığı işi yazması istenir. Her kaydın saklanma yeri ve süresi de belirtilir ve kimin denetleyeceği de belirtilir.

Hastaneyi su bastı ve hastaların kayıtları mahvoldu. Bu haber hasta haklarının ihlal edildiğini ve o günden sonra hastaların sağlıklı teşhisinin yapılamayacağını anlamış olduk. Gık çıkmadı. Çünkü zaten yoktu. Baştan savma ve günü geçirme kabilinden kayıt tutulduğu için kayıtlara önem veren yoktur. Hekim ki bu kayıtların ne kadar önemli olduğunu bilir, bizden bu kadar der gibi sustular.

Birçok kez hekime baş ağrısı ile şikâyet eden bir kişiye kayıtlar olsaydı “bir de bakalım anevrizma var mı” diye yaşam kurtaracak bir müdahale yapılırdı. Onu kaybettik.

Şimdi öldürülen doğmamış bebekleri konuşuyoruz. Tabipler odası başkanı kayıt tutulmaz dedi. Ama ondan önce özel hastaneler yasasına göre kayıt zorunluluğundan bahsetmişti. Daha sonra ise mecliste kurulacak komitenin tüm sağlık yasalarını ele almak için adım atıldığını ekledi. Nasıl olacak da yenilendiler diye umutlanacağız ve bundan kelli kayıt bulacağız!

Ülkemizi Türkiye’de kısıtlanan işleri yapmak için fırsat olarak görenler, işe tüp bebekle başlamışlardı. Bir hekimin yolu ta Ürdün’e kadar uzandı ve ceza çekti. Şimdi de Türkiye’de kısıtlanan kürtaj ve tüp bebek yuvası kurdular. Bahane hazır: Oralarda kültü ve din dolayısıyla kısıtlama var, bizde yok. Ancak yaşamı tehlikeye atma ve ölüme neden olma suçları bizde de var. Demek ki devlet kendi yasalarıyla belirlenmiş bu suçların işlenmesine göz yummaktadır. Daha doğrusu kördür.  Kör ama yalnız birilerine para kazandıran konularda kördür. Derim ki rüşvet almakta olanlar onun görmez etmektedirler.

Hukukta çevre şahadeti diye bir tanım vardır. Çevre size suç olduğunu anlatır. Doğrudan delil (tanıt) yeterli değilse çevreye bakılır, bulgular saptanırsa ve suçun işlenmiş olası doyasıyla başka bir açıklama bulgu yapılamazsa ilgili kişi suçlu bulunur. Bizde hiç itibar edilmeyen bir şahadet usulüdür. Mamafih bu usul vardır.

Bize bu usulün olup olmadığı önemli gelmez. Bir suçluyu biliriz. Özel hastaneler yasasına göre tutulması gereken kayıtları tutmayanlar, tutacak olanları uyarmayanlar, eksiklikleri tüzüklerle ve diğer düzenlemelerle gidermeyenler, hekim olarak doğal şekilde yaşam tehlikesi taşıyan işleri yapanlar ve yasasının nasıl işlediğini izlemeyen meclis üyeleri suçludurlar. Mebuslardan yalnız bu gibi tehlikelere karşı meclisi denetlemeye çalışanlar hoş görülebilir.

Yoksa bakanlar, hastane yöneticileri, ilgili müdürler, şube amirleri ve benzerleri suçludurlar. Basında uyarıcı yazılar ve haberler yayımlandı onun için bilmezdik demek kurtarmaz.

Gebe gelip yüksüz dönenleri de mi görmediler? Kıbrıs’ta ne sağlık kalitesi veya ucuzluğu var ki Türkiye’den kalkıp buralara gelecekler? Bizde ucuz tedavi isteyen Türkiye’ye gitmiyor mu?

Tüp bebek yatırımları (!) Türkiye’de yasak olduğu zamanda başlamadı mı?

İyi hekim canını yesin öğrenim süresinin açığını bile kapayamaz, yoldan çıkan ise zengin olur. Bu bir baskı değil mi? Hekimlerin ahlakını da tehdit etmiyor mu?

Yandık Allah!

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
236AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin