yaklaşımlarÖzkan YıkıcıDeğerlendirmek zorunda brakılmak – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Değerlendirmek zorunda brakılmak – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Seçim yeniden sonlandı. Klasik olup nerede ise paranoyalaşan tutum tekrardan yaşanıyor. Seçim dönemi onca yaşanan gerçeklere karşın, Pazar günü seçim sonucuyla bir anda havıza kaybı oluştu. Brakılan yerden normalleşme başladı. Müdahaleler, hele de son Cumartesi dönüp yasaklar nedeniylen haberleşemeyen çirkin durunlar yaşanmamış gibi şöylesine tüketildi. Teprikler ve ayni düşünceyle devam denildi. Tabi unutulan, seçim sürecindeki müdahalelerle Türkiye gerçeği ile yeni dönemdeki yansıyışlar pek de akla getirilmek istenmez. Sıkılmadan olaya “demokratik ve özgür seçimler” diyenler dahi oldu. Belki de en güzel basit deyerlendirmeleri koltukta olmadığı için Kutlay Erk yaptı: “ben bu sürece demokratik dersem, önce demokrasi kavramına ve kendine hakaret etmiş sayacağım” özeti herşeyi anlatır. Merak etmeyin, tüm yaşananlara rağmen yarın göstermelik görüşmeler veya yeni hamleleri diyaloklar yaşanırken, başta “zıplamacılar” piyasaya çıkıp “cesaret verelim” diyeceklerdir. Öyle ki hepimiz Ersin Tatarın nasıl seçildiği ve Erdoğanın direk müdahaleleri yaşamamıza rağmen. Akıncı ise üçüncü defa beni yanıltmadı! Keşke yanıltsa. Neymiş “siyaseti braktı”! Tıpkı TKP Türkiye müdahalesiyle hükümetden kaçırılırken veya kurulan BDH yapısını darmadağın ettikten sonra Akıncı hep “siyaseti brakıyor” sonra fırsatı bulunca da piyasaya çıkıyor. Herkes de yutuyordu.******

Bir seçim dönemi daha yaşadık. Şimdi de onu bellekten sildirtme sürecine girdik. Anormalikleri normal sayma hastalığına dönüyoruz. Bu seçimin önemli bir ayağı da Türkiyedeki muhalefet medyasının da karşılığı olmasıdır. Gördük ki tüm zayıflıklar adeta resimleştirildi. Türkiyeden kimisi araştırarak veya meraktan konuya eyilip birşeyler yazarken, bir kısmı da resmi idolojik tutsaklığının saçmalama gerçeğini haykırıyordu. Tersinden bakacak olursak, özellikle televizyon alanında TELe 1  gibi kanalarda yer verilen adına muhalif ve barışçıl denilen kesimler de K. Kıbrıs gerçeklerinin can yakan noktalarından hep kaçtılar. Öğrenmek isteyen kimi iyi niyetli insana da eksik ve yanlış bilgiler dahi verdiler. Tabi en acıtıcı nokta, Türkiyede Erdoğan keskin muhaliflerden kimisi de sırf devletçi ulusalcı veya Enver paşacılığın devamında oldukları için, Kıbrıs konusundakii  yanılgıları da sergileniyordu. Halk TV veya Tele 1  bazı yayınlarda bunları net yaşadık.

Halk tv ekranında Ersin Tatarın öne çıkarılması veya Tele 1  Merdan Yanardağ ile bazı habercilerin Denktaş ekolunun Ergün Olgunla Kıbrısı öğrenip savunmaları, bize neden en azından Sosyal demokrat kesimlerin hiç yakınlaşamadığının yanıtıydı. Merdan Yanardağın daha ileri gidip bilmeden bazı sosyalist kesimleri “soytarıcılıkla” dahi suçlaması ve EErgün Olgun ile Denktaş tutumu bana şu karşılığı öneriyordu: Ben de yayınlara çıkıp prokram yaparsam, Türkiyeyi Mehmet Ağırdan öğrenme karşılığını işaret ediyordu. Türkiyedeki Ulusalcılar ve kendine Sosyal Demokrat diyenlr nedense Denktaş ekoline oldukça hayrandır. Bunda derin devlet eksenli dışişleri eski birokratlarının rolü da çoktur. Hele Ecevit tabusu ile Kisincır gerçeğini görmeme durumu işin vıcığını çıkarıyor.****

Belirtiğim gibi; Türkiyede bazı sosyalistler de önemli yazılar yazdılar. 20  Ekim günü Sol Haberde Orhan Gökdemiri veya Duvar Gazetesinde Musa Özuğurluğu okursanız çok uyarıcı ders alınır. Hani derler de hep karşı çıkarım “Türkiye solu Kınbrısı bilmiyor” cümlesi böyle zamanda bazen tersten yatırır. Orhan Gökdemirin iyi bir araştırma olup aslında Akıncı kesiminin seçim döneminde işleyeceği bilgileri aktarıyordu. Herkese Ersin Tatarın ne olduğunu Asil Nadir hikayesi ile gayet iyi incelemeyle aktarıyor. Siz de okurken buna Erdoğanı ve Türkiyedeki Unokutan aklamayla kurtarılan başka davayla olayı bağlarsanız, neden Erdoğanın Ersin Tatarı desteklediği veya tersinden Ersinin neden tarikatlara gidip zikir çektiğini daha kolay anlarsınız. Bir ekleme de şu: Merdan Yanardağ nedense onca araştırma başarısına karşın Kıbrıs konusunda kuşatıldığı denktaşcılık ulusalcılık nedeniyle Ersin Tatara banbaşka vasıflarla koyup savunmaya girmesi de ibretliktir.***

Özuğurluğu okurken oda iyi bir yorumlama yaptı. Bazı yerlerinde belli ki buradan verilen eksik ve yanlış bilgiler nedeniyle konunun özünden kaçtığı da görülüyor. Fakat, Musa Özuğurlu yorumsal gücüyle oldukça konuyu yine de Kıbrıstan daha ötelere taşıdı. Tek eksiklik kulandığı Garantörlük gibi kuramların özü yerine ezberletilen resmi klişesinde takılmasıdır.

Yeniden söyleyecem: Orhan Gökdemirin Sol Haberdeki “yol hikayesini” mutlaka okuyun. Çok önemli Kıbrıs gerçekleri yanında seçimde hiç konuşulmayan Lefkonuk ihalar hikayesini de bulacaksınız. Sermaye sınıfsal ilişkileri ve itifakları yanına yasa dışı sermaye akışlarıyla Tatarı kucak kucakğa yakalayacaksınız. Ama, şu ezberinizi de bozun: Türkiye yazmıyor! Peki TELE 1 çıkan Sami Özuslu, Mehmet Hasgüler ve enson ünal Fındık neleri anlatığına da bakın. Onlar anlatmaz sa hala acaba CTP koltuğa gelirmi beklentili sınırlamaları yaşarıyorsa, sadece Türkiye solunu suçlamak yetmiyor. Hele de CHP ile özdeşleşip Kıbrıs konusunda doğruları yazan sosyalistleri ve hat ta T24 demokrat aydınlara hakaret etmek durumuna düşülür. Unutmayalım, onlar eksik bilse de devletçi bakanlar olsa da buradakilerin de “zamanı deyil” dyeip de gerçekleri konuşmadığı öteki durum vardır. Hele de iyice öne çıkarılan Akıncının seçimde konuştukları ve sonrasında nasıl kibiriyle kaçıp hiçbir şey demeden gidişi de eklenince, biraz da isimgelediğimiz imgeleri iyi seçmemiz gerekmektedir.

Kıbrıs konuşulurken Türkiye gerçeğini yok sayamayız. Hat ta buradaki kurumsallaşma ile iyice bağınmmlı sömürgesel ilişkiler ilhak anlayışıyla şekillendiriliyor. Nifus taşımadan tutun oradaki örgütlerin burada da yapılanması gerçekleşiyor. Tarikatlardan tutun ilahiyat koleji kuran kursları, vakıfların kadim hukukla Cumhuriyet hukuku önüne çaktırılmadan çıkarılması önceki seçimlerden sonra şimdikine gelen 4  yılda yapılan önemli dönüşümlerdir. Bunları yok sayarak, basit klişelerle konuşmak yeterli deyildir. Üstelik direk TC elçiliğinin müdahale yaptığı TC vatandaşlarının varlığını da gözden kaçırmayalım. İlk defa hiç, kaç vatandaş yapıldı sorusu sorulmadı. İskele ve maraş veya Karpaz bize sadece oy konusunda gereken mesajı verir. Zaten Akıncı silik ve örtgütsüzce davranıp ısrarla Türkiyeleşme çabasına karşın Erdoğanın kabullenmeyip düşman kılmanın da savurganlığında seçime girdi. Kimse Akıncının Türkiyeye karşı hangi net tavırı aldığını söylemiyor. Yaratılan imajla “beyenmediklerini veya ital suçlamalarla” saldırdılar. Okadar.****

Akıncı en azından dürüş politikacı veya demokrat olsa, kendine destekleyenleri gezip teşekkür eder, birlikte mücadeleye devam edeceğini söylerdi. Tabi onu destekleyen bazı Sosyalist kesimleri ziyaret edemeyeceğini de unutuyorum. Bunun da nedeni Akıncının Kibriydi. Türkiyeye yaranma adına kovduğu solculardı. Yine de ona oy verdiler!

Tekrar edecem: mutlaka Orhan Gökdemirin yazısını okuyun. Çok önemli yüzleşme bilgileri vardır. Hele de sırf sisteme uyma adına belekten sildirtilen gelişmeleri yeniden anlayınca, neden Ersin gerçeğine daha geniş yanıt vermemizi de öğretecektir.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
240AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin