yaklaşımlarÖzkan YıkıcıCanlarım benim; hala anlamamakta direnmeye devam edin - Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Canlarım benim; hala anlamamakta direnmeye devam edin – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Haftamız dolu dolu geçti. Ne ararsanız var. Tarihi yakın geçmişin önemli anımsatışları veya kendi gerçeklerimizle yaşananların kral çıplak boluğunda geçmesi gibi. Ama, hala anlamamakta direniyorsanız, sağırlar diyaloğu ve görmeme tutumuyla devam ediyorsanız, ben ne diyeyim. Üstelik yaşananların marazisini konuşur, birilerine dert anlatır ve bu işleri gerçekleştirilenleri de alkışlayıp ödüllendirme gibi karışık tutumlar da sergilemekten geri kalmama sonuçlarını da yaşatıorsunuz. Ben size ne diyehim canlarım.

Olayların zenginliği ile sıcaklığın vurgunu karşısında şaşkın halde Omorfodan Mağusaya, Karpazdan Lefkoşaya savruldum. Bu narada bol bol korona salgını seslerini de yakındakilerimin tutulmasıyla da ktanık oldum. Özetlediğim K. Kıbrıs bakışını basit şekilde yaşadım. Örnek, Mağusada herkes İsmail beyin belediyeciliğinden şikâyetçi. Yükselen kokular, anlamsız denecek su kesintileri ve belediyenin borçlarla çirkefler içinde yüzüşüne karşın, birçok yerde katılmadığım konuşmalarda “İsmail aday olursa kazanırveya UBP adayının kazanmaoranı yüksek” deyerlendirmelerini bolca duydum. Üstelik alışılmamış şekilde söylenene göre onca yanlışa ve iflasa rağmen birçok başta kahvelerde ismaili savunan epey insan da var. Birisi bana, “bir kısmı işe alınıp da işe gitmeyenler bu konuşmaları yaparlar. Bilirler ki İsmail kazara gidince bunların durumu da dumandır” dedi. Böyle bir gerçekliğimiz var. Herkes pahalılıktan, eflasyondan, bulunmayan ilaçtan, kurumlardaki rezaletden şikayet eder. Kanuna rağmen sınavsız yandaş işe alınmaları da arada duyarız. Denizlerin kirliliği veya orman yakılması sonrası sesizlikler ise artık rövançta değil. Tıpkı geçenlerde benim isgele sahilinde sorduğum bir yabancı “kirli olsa buraya tabela asarlar veya uyarı yaparlardı” yanıtıyla herkesin malumu olan denize yabancıların bilgisizce girmeleri gibi.

Canlarım, bunlar basit halka yansıyan güncel durumlardır. Karpaza giderseniz,, kapınızın dibine dek gelen Koronaya rağmen hala geçiştirme havasına kapılırsınız. Birileri hala tarla satıp sterlin hesabı yapıyor. Belediye mi, aman ha neler dolaşır neler. Bunları başka bir makalede mutlaka yazacam. Bir de bazıları için eski kahramanlık havasında hatırlatma havaları da konuldu. Nede olsa unutulan üzerinden yeni kahramanlık hikayesi yazmak, memleketimizin şanındandır. Hat ta o bölgede hiç yaşamayanlar dahil.

Canlarım benim, hafta ortasında bir umut beklediniz: gelen Fuat Oktaydı. Acaba dediniz, Ünal het ile Sunat denizcilik makamlarına ne olacak sorularına takıldınız. Bir de avantamı çıkar havasına da girenler oldu. Hat da kimi yolunun kimi de bölgesine ünüversite dahi bekledi. Fuat bey klasik Fuat beylikle gelip gitti. YOksuluk, açlık ve eflasyon varken, yakıt sorunu ayuka çıkarken dahi hala vurgunlar da Fuat Bey dinlemedi. Hani ihalesiz seksen milyon TL fazlalığı da giderek hasır altına sokuluyor. Halbuki durmadan kutlama adına davetliler gelip resmi hizmet araçları dolaştıkça tolaştı. Kimse bu benzin harcamasının faturası sorusuna pek takılmadı. Bir dğeil iki resepsyon yapıldı. Nede olsa meclisin şahlanan yeni makamcısı itibara ve fetihçi şerbetine çok önem veriyordu. Ama, para yok. Mali açık var. Bu nedenle gelişigüzel zamlar ve ansızın kamu çalışanına kesinti hemen havadan konuverdi.

Burada bir konuyu yeniden hatırlatacam: dünyada olmayan bir uygulamamız vardır. Buna resmi rüşvetin belgesi de denilir. Bizde emeklilere bir kısmına yani yüksek elit mevkidekilere emeklilikte de görev riski yani tahsisat verilmektedir. Bunun kesilmesi hiç akla gelmedi. Son olarak bu yapıya Sayıştay üst kesimi de eklendi. Dünyada hiç duyulmaz emekliğe de tahsisat veya görev riski verilme uygulaması. Bizlerin elitimizi besleme, belirli kesime avanta vermek politiği oldukça yaygındır. Hiçbir paket de bunun kesilmesi konulmadı. Buda önemli bir başka yüksek itibar ücretlenmesi.

Canlarım benim, siz maraziler dökün. Yoksuluk lafları söyleyin. Sonra dönüp suçladıklarınızı, güvenilmezdediklerinize yaklaşıp farklılıklar avantalar almak için da en kıyak yağı çekmeği unutmayın. Buradaki sömürgecilik sistemi böyle işler. Bunu kanıtsadık. Fuat geldi ve öncekinde “bizim çocuklardan alınız” dedi oldu. Şimdi galiba kesin maaşlardan hükmü konuldu, buyurun efendimle karşılık aldı. Ünalın da diğerlerinin de nasıl makama geldiğini hepimiz biliriz. Yine de dönüp tüm suçu yetkisi olmayıp sadece ceplerini dolduranlara saldırıp hep gerçeklerden kaçmaya devam ederiz. Sucuoğlunu yüksekn oyla seçip üst makama göndeririz, bir gecede gider. Yerine beyenilmeyen biri atanır. Atananlar da bize dersler verir. Bekleriz ki atamayla hem de zorlamayla getirilen Tahsin, Türkiyeye sorsun muş, nedenbazıları Türkiyeye sokulmuyor. Beleşçilikle kapıp koşarak  gidilen kamplardaki uygulamalardan şikâyetçi gibi olup sonra da kabullenme beşeşçilikte otururuz.

Canlarım: siz daha gerçekleri görmez ve gördüklerinizle hareketn etmezseniz, daha başınıza çok başağırtıcı gerçek gelecek. Siz hala sömürge olduğunuzu ve sizi sömürenlerin bu koşulalrla yerleştiğini anlamaktan kaçarsanız, olayların da nedenini hiç anlayamazsınız. Tıpkı muhalif parti gibi. Resmen seksen milyonun yakıt üzerinden nasıl vurulduğu ortadayken, bizim çocuklar gerçeğivarken, “yasa, anayasa” denip, atanan ve yetkisiz hükümete vurup tatmin olmanın ötesine de gidilemez. Gelinan noktan ise malum. Dünya da bunu kabullenip yok gibi davranmaya da devam diyor. Çünkü, burdan ses çıkmazsa, başkasının hiç umurunda değil.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
216AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin