yaklaşımlarÖzkan YıkıcıBilimsizlikte savrulmak – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Bilimsizlikte savrulmak – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Gerçeklerin şöyle bir yüzleşilme şekli var: siz ne kadar grçekleri görmezden gelseniz de mutlaka bir gün sizin yüzünüze daha acı şekilde çarpar. Devamında da şunu eklemek mümkün: yaşamda bilim yerine inancı veya cihaletle gücü korsanız, hep duvara çarpmak zorunda kalıyorsunuz. Bilim yerine kaderciliği korsanız da yaşananları dahi doğrudürüs anlamama sonucuna gelirsiniz. Sonuçta, bilim önemlidir. İnsanlar bilrek sorgulamak veya önlem alarak daha ileriye gidilir. Siz bilim yerine kadercilik veya yandaşlıkla tarafcıl cihaleti korsanız, sonuçta hep yıkım ile geri kalmışlık cenderesinde debelenip durursunuz. Bu sadece politik alanda deyil, doğal afetlerde, iklim bozulmalarında ve hat ta en basit yaşam güncesinde hep yaşayarak yeniden tekrarlarsınız. Şunu unutmayalım: yaşanan gerçeği deyil de saptırmayla yok sayarsanız, işler karışır. Bilimi küçümseyerek, gerçekleri elinizin tersiyle itip rantlara boğulup inançla kulaşma yaratılırsa, en hafif adımda dahi doğru yerine kaçınmaya ulaşırsınız. Son dönemde Korona salgınında tutun son Türkiyedeki peşpeşe gelen depremler bize nedenli gerçekler karşısındaki kaçışın, acı bedel ödemelerin belgesini oluşturmaktadır.

Çoğu defa cihalet gücüyle veya torpil yandaş rant saydanmlığı ile bilimi hep yerer. Yetmediğinde de ret eder. Yerine kendi cihalet gerici ve otoriterlik yandaşlı inanç veya kadercilikle karşılık koymaya çalışır. Olmadığını,yukarda özetlediğim oolaylar, hep yaşam dersi olarak tda tekrarlanır. Son günlerde Korona salgını yeniden yükseliyor. Türkiyede izmirdeki depremin acısı da net. Bunun nedeni de bilimsel olarak deşilince, doğa veya mikrop yanınında net olarak uygulanan politik rantın ve yanında bilim yerine kayırmacılığın sermaye karıyla bütünleşmesinin sonucunu da buluruz. Yok, siz işi alaha veya kaderciliğe atarsanız, acı duygusalığı ile siyasal daraltıya sokarsanız yaşananın da gerçekle yüzleşmesini engeliyorsunuz demektir.

Korona salgını yeniden yükseliyor. Ta baştan yaşanış şekli ve takınılan tutumlar ortada gezindi. En basitiyle, alınan tetbirlerden tutun kurumsallaştırılan sağlık sistemlerinin sağlıkla sektörer ikilemdeki resimleri sergilendi. Fakat, belirleyici düşünce fırsatı kulanıp siyasal ototoriteleşme yoluna girildi. Haklar bundandı ve başta ilaç tekeleri ve krizle oluşan ihtiyaçlardan kar sağlama mekanizmaları oluştu. Kimse neden bu salgının çıktığını veya kocaman sağlık sektörlerinin başarısızlığını öne çıkarmadı. Daha kötüsü, başarısızlıkları eksik bilgilerle tamamlayıp “başarılı hikaye” yazmalar oldu. Kocaman ABD İngiliz sağlık sektörü çaresiz kalıp en yüksek ölümler yaşanırken, aşı rekabeti ile konu hep rant önceliklerle öne çıkarıldı. Türkiye ve bizde de görüldü  ki başarı hikaye yazma adına bilgiler törpilendi, ilaç ve maske sorunlarını dahi çözemeyen kocaman otorite devletler karşımıza geldi.

Boşuna deyil hala sokakta K. Kıbrıstaki ilaç durumundan tutun alınan garantina konusundaki bilimsel deyil de yandaş kararlar duyuluyor. İhalelerden anormal durumlar net olarak söyleniyor. Birçok kesimin ilaç veya öteki sağlık mavzeme tutumları sağlık ocaklarından bakanlıklara dek anlatılıyor. Üstüne, verilen bilgi dahi şüpeli ve toplanan rakamların da yanlış hesaplama uygulamalarıyla da karşılaşıyoruz. Ama, başarı hikayesi ile de ödül isteniyor. Belli ki Korona salgını tıpkı birçok ülkede olduğu gibi ekolojik kriz, sağlıktaki sektörleşme, ilaç tekelerinin gücü, yerel fırsat kulanıp insan ihdiyaçlarından rant devşirmeler bolca yaşanıp normalleşti. Gerçek ise Korona salgınının yeniden yükselmesiydi. Bu hala anlaşılamadı. Bilim ret etme, yaşanan durumlar ve fırsatçıların rant devşirmeleri konuyu kısgaca aldı.

*****

Derken, izmirde önemli deprem oldu. Daha ilk baştan depremin derecesi deyişik kurumlarca deyişik rakamlarla açıklandı. Bu dahi güvensizlik yaratmaya yetiyor. Devamında, oluşan acıyı siyasal merkez kurtarma adına kaderciliğe havale ederken, önemli demokratik örgütler başka telden çalıyordu. Deprem olayındaki başta imarın bilimsellikten koparırıp rantlaşma gerçeği anlatılıordu. Siyasal rant saydamlaşmasıyla yanyana duran iki binanın birisi yerlebir olurken, ötekinin ayakta kalış resmi herşeyi açıklıyordu. Ama, bu ilk deprem deyildi. Depremler peşpeşe geliyordu. Daha önceden yapılan bilimsel uyarılar vardı. Yine de en başta bina yapınlarındaki direk yanlışlar sürdürülmeye devam edildi. Bilimsel birçok kurala uyulmadığı da yeniden yaşandı. Bedeli ise insanların ölümleri ile ödendi.

Deprem sürekliliği ile geçmiş de her depremde anımsandı. Toplanan deprem vergilerinin ne olduğu sorusuna,otoriter tehtit yanıtı gelmesi de başka bir resim. Ama, doğa olayları ile yaşananların aslında uygulanan siyasal rant ile kamusal farklılığın da kıyası acı şekilde oldu. Hem korona salgınında hem de deprem konusunda kamusal öz ile bilimseliğin önemi acılarla yeniden ortaya çıktı. Bunun için de bilimsellikten kaçıp sorumluluğu gizmleme tutumu uygulandı. Kadercilikle kurtulup, resmen nedenler konuşturulmama eylimleri artı. İzmir depremindeki imar gerçekleri, rant hırsı, aflar, zemin etütlerinin yanlışlığı, kaçak yapılanış gibi birçok kural resmen uygulanmayarak, rant ve yandaşlama ilkesi işletildi. Buda, bir bina sağken, ötekisi tuzlabuz olma gerçeği ile çizildi.

İzmir depremi önemli. Verilen derecelerden tutun yasadışılık ile rantı işdahının sonucunu bedel ile yaşatı. Bilimcilerin hemm  yapılanış hem de gelecek uyarılarına dikat edilmedi. Bilim küçümsendi,insan yerine kar önceliği konuldu. Grektiğinde gerçekleri söyleyenlere polis jandarma ve hapisle karşılık verildi. Ses çıkaran mesleki demokratik örgütler dağıtılma siyasetine gidildi. İzmirde deprem oldukça can yaktı. Tıpkı Marmara, Elazı ve Van gibi depremlerde olduğu gibi. Sayılan yanlışlar yeniden sayıldı. Hesap sorma, yasal tutum denen mekanizmalar ise mezarda! Yetmezmiş gibi her deprem sonrası gerek vergiler gerek se fırsatla birilerinin ceplerini doldurma dönemi de yaşanır. Boşuna deyil  Marmara depremi sonrası toplanan vergilerin dahi ne olduğu bilinmiyor. Bilinmeyen yerde her türlü olumnsuzluk da kol gezme fırsatı bulur. Boşuna dyeil hemen her deprem sonrası kadercilik ve tanrıcılık damıtılır. Örnek, Japonyada ayni derecedeki depremde binalar yıkılmazken, neden Türkiyede hem de izmirde yerle bir oluyor?

Kısaca, depremlerde ölüm deyil binalar öldürüyor sonucu Türkiyede son izmir olayı ile epey fazla duyulmaya başlandı. Bunun nedeni ise her kıyasta bulunmaya yetiyor. Bilimi ret, fırsatla rant oyunu olup bilgisizlikle kadercilik saydamlaşınca, yukarda özetlediğim taplo oluşur. Daha demokrat, ilerici ve bilimsel yönteme önem veren dünyada yaşamanın önemi de burada gizlidir.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
216AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin