Ana Sayfayeniçağ güncelyeniçağ özelEL-SEN Başkan Vekili Ahmet Tuğcu: Kalecik III Sözleşmesi toplumun ölüm fermanıdır

EL-SEN Başkan Vekili Ahmet Tuğcu: Kalecik III Sözleşmesi toplumun ölüm fermanıdır

Yeni Çağ’da “İsmet Özgüren ile Gündem”e konuşan EL-SEN Başkan Vekili Ahmet Tuğcu, ülkemizde elektrik enerjisi noktasında yaşanan sorunlara işaret ederek, sorunun ciddiyetini ortaya koydu...

  • Ülkemizin kanayan yarası haline gelen elektrik enerjisi sorunu özellikle tüketimin artış gösterdiği yaz ve kış aylarında toplumu derinden sarsarken, sorunlar çözüm yerine kronikleşmeye devam ediyor.
  • Kıbrıs Türk Elektrik Kurumu’na (KIB-TEK) bağlı Teknecik Elektrik Santrali’ndeki kurulu güç 310 megawatt (MW) olmasına rağmen, makinelere gereken bakımların yapılmaması kullanılabilen enerji miktarını 177 MW’a düşürürken, yetkililer bu konuda gereken adımları ne yazık ki atmıyor.

Yeni Çağ’da Gazeteci İsmet Özgüren’in hazırlayıp sunduğu “İsmet Özgüren ile Gündem” programına katılan Kıbrıs Türk Elektrik Kurumu Çalışanları Sendikası (EL-SEN) Başkan Vekili Ahmet Tuğcu, maddeleri okunmadan imzalanan ve mahkemelik olan Kalecik III Sözleşmesi’nin toplumun ölüm fermanı olduğunu vurguladı.

Kalecik III Sözleşmesi’nde TL üzerinden oluşturulan faturaların Kalecik III Sözleşmesi’nde dolara çevrildiğine dikkat çeken Tuğcu, 250 milyon TL’lik bir açığın ortaya çıktığının altını çizdi.

Tuğcu, maddelerde söylenildiği gibi kabloyla elektrik getirmeyi içeren bir ifadenin yer almadığını ancak öyle bir şey olsa bile iki devletten birisinin cayması durumunda bu sözleşmenin 15 yıl geçerli olacağını söyleyerek, bunun da enerji politikalarının 15 yıl daha darbe alacağı anlamını taşıdığını ifade etti.

“Kurum zarara uğratıldı”

Kıbrıs Türk Elektrik Kurumu Çalışanları Sendikası (EL-SEN) Başkan Vekili Ahmet Tuğcu, 2021 yılında EL-SEN’in ihalesiz yakıtı alımıyla ilgili yargı sürecini takip ettiğini Ombudsman, Sayıştay, polis ve savcılığa bulunduğunu belirterek, SİDERAL davasının gündem olduğu güne kadar kimsenin bunun farkında olmadığını kaydetti.

SİDERAL’ın ihalenin kendisinde olmasına rağmen yakıtın başkaları tarafından daha yüksek ve rantlar sağlanarak getirilmesinden dolayı haklı görüldüğünü ve davayı kazandığı dile getiren Tuğcu, işin özüne gidildiğinde ise yıllık 220 bin ton Teknecik Santrali’ne yakıt ihtiyaç duyulduğunu ifade etti.

Tuğcu, dönemin Bakanı Erhan Arıklı ve Yönetim Kurulu’nun 150 bin tonluk ihaleye çıktığına işaret ederek, EL-SEN’in o dönem de uyarılarda bulunduğunu ama aynı miktar için ihaleye çıkıldığını ve 70 bin ton gibi bir açığın ortaya çıktığını vurguladı.

Erhan Arıklı ve daha sonrasında Sunat Atun’un bakan olduğu dönemde ihalesiz elden yakıt getirilmeye başlandığını anımsatan Tuğcu, Sayıştay raporunda bunun yer aldığını ve kurumun gördüğü zararın belirtildiğini bildirdi.

Tuğcu, 33 dolar seviyelerinde olan navlunun 75 dolar, yakıtın 850 dolar ton başı olduğu Akdeniz borsasında 550 dolar navlun ödeyerek bu yakıtın tedarik edildiğinin altını çizerek, taşımacılığı 33 dolar olan taşımacılık ücretinin 550 dolardan yapılmasının vatandaşının cebine yansıdığını açıkladı.

Bu süreci takip ettiklerini ve göreve yeni geldiklerinde yeni bir yakıt ihalesi yapılmak üzere olduğunu belirten Tuğcu, oraya gittiklerinde bir şebeke gördüklerini, malzeme alınımında da şebeke sistemi gözlemlediklerini kaydetti.

Tuğcu, ihaleye 4-5 şirketin girdiğini ve aralarında anlaşarak ihaleyi bir şekilde kazandıklarını gözlemlediklerini dile getirerek, bu nedenle durumun sadece yakıtla sınırlı olmadığını ifade etti.

O dönem TPIC doğrudan alım yöntemiyle 75 dolara yakıt getirirken başka bir firmanın 19 dolarlık bir teklifte bulunduğuna işaret eden Tuğcu, tecrübesizlikten dolayı teklifi çok düşüğe verdiği için kaybettiğini ve bu işe hiç karışmayan bir firmanın Rekabet Kuruluna başvurduğunu söyledi.

Tuğcu, araştırdıklarında bu firmanın 4-5 şirketlik şebekenin bir yan kuruluşu olduğunun ortaya çıktığına dikkat çekerek, bu şirketin 2,5 milyon dolarlık teminatını yakarak ihalenin sonuçlanmaması için Rekabet Kurulu’na başvuru yaptığını hatırlattı.

Bütün bunların maliyetlere yansıdığı üzerinde duran Tuğcu, şöyle devam etti:

“Siz, bugün benden bir hizmet alırsınız, benim size hizmeti vermek zorundayım ama malzeme yok. Yiğidi öldür hakkını yeme: Yeni yönetim ve Genel Müdür bu malzeme bizim de ısrarımızla malzeme ve yedek parça alımını hızlandırdığını ama günün sonunda bir enerji politikası oluşturulması gerekir.”

“KIB-TEK Yönetim Kurulu Başkanı yetkisiz bir şekilde Güney’den elektrik aldı”

Tuğcu, Özdil Nami Dönemi’nde 4 makinenin uluslararası ihalesinin sonuçlandığını ancak kendi içlerindeki tartışmalarından dolayı ihalenin iptal edildiğini anımsatarak, o dönem enerjide açık olacağını söylediklerini hatırlattı.

Olmayan elektriğin en pahalı elektrik olduğunu belirten Tuğcu, bunun da AKSA’dan veya Güney Kıbrıs’tan yakıt almak anlamına geldiğini kaydetti.

Tuğcu, Sunat Atun Dönemi’nde KIB-TEK Yönetim Kurulu Başkanı’nın yetkisi olmamasına rağmen Güney Kıbrıs’tan elektrik enerjisini aldığını dile getirerek, bunun da faturalara yansıdığını ifade etti.

Tuğcu, “Makinelere o dönem yatırım yapılsaydı enerji akımı açığı olmayacaktı” dedi.

“Bakımsızlıktan dolayı 310 MW’lık kurulu gücün sadece 177’si kullanılabildi”

Bu yılın verilerine bakıldığında en büyük kesintilerin temmuz ayında yaşandığının görüldüğüne işaret eden Tuğcu, sebebinin pik olayı olduğunu söyledi.

Tuğcu, Teknecik Elektrik Santrali’nde 310 megawatt kurulu gücün olduğuna dikkat çekerek, bunun termik santraller, gaz türbinleri ve dizel makinelerle sağlandığını anlattı.

Dizel makinelerin aynılarının AKSA’da da olduğunu belirten Tuğcu, AKSA’nın kurulu gücünün ise 148 megawatt olduğunu kaydetti.

Tuğcu, AKSA’nın alım garantisi denilen olaydan dolayı 148 megawattlık elektrik enerjisinin hiçbir zaman verilmediğini dile getirerek, gün içerisinde 95-100 MW bir enerji verdiğini ifade etti.

Bu açığın 310 MW’la kapatılmak zorunda olduğuna işaret eden Tuğcu, ancak kirli akaryakıt, yan sanayi yedek parça getirilmesi ve bunların temin edilmemesi nedeniyle makinelerin bozulduğunu ve bu nedenle 310 megawattın 177’sinin kullanılabildiğini bildirdi.

Tuğcu, temmuz ayında 378 MW’lık enerji talebinin görüldüğünü anımsatarak, 310 MW KIB-TEK’in olduğunu, AKSA’nın da 95-100 MW arası enerji verdiğinde geriye 210 MW enerji açığının ortaya çıktığını vurguladı.

310 MW’lık enerjinin 177’sinin kullanılabilmesinin sorumlusunun çalışanlar değil yönetenler olduğu üzerinde duran Tuğcu, bunun ardından 66 dolar / centten o dönem 18 TL’ye Güney Kıbrıs’tan satın alındığını açıkladı.

Tuğcu, 18 TL’ye alınan elektrik enerjisini 4,52 TL’ye satınca kurumun zarara uğratılmış olacağını belirterek, bu durumun halkın parasının “hortumlanması” anlamına geldiğini kaydetti.

“Ülkeye kablodan elektrik getirilmesi nasıl sağlanacak?”

EL-SEN’in 17 günlük süren eylemlerinin olduğu dönemde Türkiye’de seçim olduğunu anımsatan Tuğcu, bu dönemde Lefkoşa Büyükelçisi’nin Karpaz’da Meclis Başkanı Zorlu Töre ile halka “Meclis’in önünde karagözlük seyrediyorum” şeklinde bir açıklama yaptığını hatırlattı.

Tuğcu, eylemlerinin sebebinin ise topluma kaliteli, kesintisiz enerji saplamak olduğunu dile getirerek, şöyle devam etti:

“Biz o dönem Mimar ve Mühendis Odaları Birliği’yle birlikte Sendika’nın görevi olmamasına rağmen KKTC’de elektrik enerjisi üretimi ve kısa, orta ve uzun vadede çözüm çalışması yaptık. Makine mühendislerinin Kalecik III Sözleşmesi’nde gördüğü yanlış noktalar vardır. Biz bunları yaparken Sayın Elçi, kabloyla elektrik getirmeyi ifade ediyor.”

Kabloyla elektrik getirilmesinin nasıl sağlanacağını soran Tuğcu, bu kablonun nasıl geleceğinin, bu projenin fizibilite çalışmasının ne aşamada olacağının, Güney Kıbrıs’ın Avrupa üzerinde enterkonnekte uygulamasına izin vermemesi durumunun nasıl çözüleceğinin soru işareti olarak ortada durduğunu vurguladı.

Tuğcu, ülkenin Türkiye şebekesine bağlanmasıyla enterkonnekte sisteminin hayata geçirilmesinin kabul edilebilir olduğuna işaret ederek, Lefkoşa Büyükelçisi’nin göreve geldiğinde ilk ziyaret noktasının Teknecik Elektrik Santrali olduğunu anlattı.

Bakımların yapılmasıyla şu an cihazların toparlanmaya başlandığına dikkat çeken Tuğcu, bunu yapacak kapasitede personelin de bulunduğunu bildirdi.

Tuğcu, teknik kadronun şu an toparlandığını belirterek, gereken malzemeler bulunduğunda kendilerinin gereken adımları atacağını kaydetti.

Tuğcu, arızalara da müdahalede bulunduklarını söyledi.

“Kalecik III Sözleşmesi’yle halkın ölüm fermanı verildi”

Teknecik Elektrik Santrali’ndeki makinelerin arıza sensörünün AKSA tarafından söküldüğünü hatırlatan Tuğcu, bunların ispatlı olduğunu açıkladı.

Tuğcu, Makine Mühendisleri Odası Başkanı Ayer Yarkıner’in de o dönemin tanığı olduğunu ve bu işin peşini bırakmadığını belirterek, ortak hareket ettiklerini kaydetti.

Kalecik III Sözleşmesi’nin bütün detaylarının raporlandığını ve mahkemede olduğunu dile getiren Tuğcu, bu çalışmanın altında Makine Mühendisleri Odası’nın emeğinin bulunduğunu ifade etti.

Tuğcu, 17 günlük eylem sürecinde bu sözleşmenin imzalanmasıyla zamların kaçınılmaz olduğunu anlattıklarına işaret ederek, şöyle konuştu:

“Kalecik II Sözleşmesi’nin faturası TL’yken Kalecik III Sözleşmesi’nin faturası dolara dönüştürüldü. Bu faturalar nasıl ödenecek? Sözleşmeye göre bu faturanın bir ay süresi var. Faturadaki tutarı bir ay içerisinde öderseniz o ay içerisindeki kura göre ödeme yapacaksınız. Eğer ödeyemezseniz gecikme faizleri 1,5 dolar –şu an o faizler de yükseldi-; kira bedeli 2 milyon 425 bin dolar şeklinde ödenecek. Bu kira belediyle iki faturayı karşılaştırdığımızda sadece iki faturanın dolar kurundan farkı 250 milyon TL’dir. Bu parayı kim ödeyecek? Vatandaş… Biz bunları anlattık ama kimse bunu anlamadı.”

Başbakan’la da görüşme yaptıklarını ve Başbakan’ın da yeni sözleşmenin EL-SEN’e de gönderilmesi talimatı verdiğini belirten Tuğcu, Kalecik II Sözleşmesi’nin facia; Kalecik III Sözleşmesi’nin ise toplum için ölüm fermanı haline geldiğini kaydetti.

Tuğcu, bu bağlamda geçtiğimiz ay elektrik enerjisine yüzde 15 zam yapıldığını dile getirerek, yüzde 7 bu ay yüzde 7 de gelecek ay da zam yapılması gerektiğini, aksi takdirde AKSA’ya ödeme yapılamayacağını ifade etti.

“4 makine için doğrudan alım yöntemiyle ihaleye çıkın”

Tuğcu, iki makine için ihaleye çıkıldığına ancak kimsenin teklif vermemesi nedeniyle ihalenin iptal olduğuna işaret ederek, ilgili firmadan iki makinenin maliyetinin 27-28 milyon dolar olduğunu öğrendiğini söyledi.

Tüccarın düşünülmesiyle rayiç bedel de hesaba katılarak iki makine için 33 milyon dolarlık bir ihaleye çıkıldığına dikkat çeken Tuğcu, aradaki 5 milyon doları kimin vereceği tartışmasından dolayı bu ihalenin gerçekleşmediğini açıkladı.

Tuğcu, ihalenin revize edildiğini ve tekrar ihaleye çıkılmak üzere olunduğunu belirterek, Başbakan Ünal Üstel’e şu çağrıda bulundu:

“Kalecik III anlaşmasını nasıl İhale Yasası’nı dışarıda bırakarak, kavga ettiğimiz yasa tasarısını hayata geçirerek doğrudan alım yöntemiyle yaptınız, aynısını iki makine için değil 4 makine için yapın. Ben ilgili kişilerle görüştüm. Bir makinenin fiyatı 10 milyon eurodur. İki makinenin kurulumu ve anahtar teslimi 15 ay içerisinde yapılıyor. Zaten altyapı 4 makine için tasarlanmıştır. Dört makine için 40 milyon euro verin ve bu enerji açığını 15 ay sonra çok daha az seviyeye indirelim.”

“AKSA, sözleşme gereği getirmesi gereken sıfır makineler yerine ikinci el makineler getirdi”

AKSA ile imzalanan Kalecik II Sözleşmesi’nin 2024’ün Nisan ayında biteceğini dile getiren Tuğcu, henüz bu sözleşme bitmeden, Kalecik III Sözleşmesi’nin, maddeleri de okunmadan Türkiye’den gelen emirle imzalandığını ifade etti.

Tuğcu, yeni sözleşme gereği alım garantisinin ve kapasitenin artırıldığını ve AKSA’nın 2 makine getirdiğini anlatarak, ancak bu makinelerin sözleşmede belirtilen şeklinden daha küçük güce sahip olduğunu vurguladı.

Bu makinelerin sisteme entegre edilebilmesi için trafoya ihtiyaç duyulduğuna işaret eden Tuğcu, AKSA’nın bunu yerine getirmeyerek Dikmen’deki KIB-TEK’e ait trafoyu talep ettiğini açıkladı.

Tuğcu, “AKSA, ‘kira bedeli’ altında yatırım yapmış gibi sıfır getirmesi gereken makineleri ikinci el olarak getiriyor. Ve bunlar 7-8 yaşında makinelerdir. Buradaki mesele toplumun cebinden alarak ‘kira bedeli’ altında sıfır gibi getirdiği ikinci el makineleri santraline götürmüş olmasıdır. Makineler sıfır olsa tamam.

Kalecik III Sözleşmesi’nde söylenildiği gibi kabloyla elektrik getirme gibi bir maddenin bulunmadığının altını çizen Tuğcu, ülkeler arası kabloyla elektrik getirme işine girileceğinde bunun AKSA ile değil iki devlet arasında yapılabileceğini kaydetti.

Tuğcu, bu anlaşmayla kablo kabloyla elektrik getirme çalışmalarının geliştirildiği, fizibilite çalışmalarının yapıldığı ve Türkiye’nin de kaynak ayırdığı düşünüldüğünde bile iki devletten birisi geri adım atarsa Kalecik III Sözleşmesi’nin 15 yıl boyunca geçerli olmak zorunda kalacağını bildirdi.

Bu zorunluluğun sözleşme maddelerinde yer aldığını dile getiren Tuğcu, bu durumun ülkenin enerji politikalarının 15 yıl daha yara aldığı anlamına geldiğini ifade etti.

“AKSA, 15 yıl içerisinde 512 milyon dolar kâr elde edecek”

Tuğcu, AKSA’nın kurulu gücünün 148 MW olduğuna ve bunun 8 MW’ını kendisinin kullandığına işaret ederek, enerjiye en çok ihtiyaç duyulan temmuz ayında ise KIB-TEK’e 95-10 MW enerji verdiğini anlattı.

Geriye kalan 40 MW’ın verilmemesi nedeniyle mağduriyet yaşandığını ve daha fazla para verilerek Güney Kıbrıs’tan elektrik alındığını hatırlatan Tuğcu, AKSA’nın hâlihazırda alım garantisi bulunmasından dolayı ‘makinem bozuk’ bahanesiyle enerji vermediğini bildirdi.

Tuğcu, Kalecik III Sözleşmesi’nin 15 yıldaki kârının 512 milyon dolar olduğuna dikkat çekerek, o parayla birçok şey yapılabileceği değerlendirmesinde bulundu.

“Toplumsal mücadele kaçınılmaz”

Ülkede eğitim, sağlık, tarım, enerji ve özel sektör çalışanları olmak üzere 5 temel alanda ciddi sorunlar yaşandığını belirten Tuğcu, enerji noktasında toplumsal mücadele verilmesi gerektiğini kaydetti.

Tuğcu, kendilerinin süresiz eyleme hazır olduklarını dile getirerek, 17 günlük eylemlilik süreçlerinde kendilerinin yanında duran ve bildiriye imza koyan sivil toplum örgütlerine de çağrıda bulundu.

EL-SEN olarak Kıbrıs sorununa federal çözüm açısından yaklaştıklarını ve söz konusu 5 alanla ilgili sivil toplum örgütleriyle mücadele etmeye de hazır olduklarını ifade eden Tuğcu, EL-SEN’in Genel Kurul’u tamamlandıktan sonra da bu örgütlerle istişare edeceklerini ve toplumsal mücadelenin kaçınılmaz olduğunu vurguladı.

Tuğcu, “Ya birlikte mücadele edeceğiz, ya birlikte yok olup gideceğiz” dedi.

“Ocak ayında yine kesintiler yaşanacak”

Tüketim talebinin artış göstereceği ocak ayında yine enerji açığının ortaya çıkacağı öngörüsünde bulunan Tuğcu, o dönemde yine kesintiler yaşanacağına dikkat çekti.

Tuğcu, Teknecik Elektrik Santrali’nin kurulu gücünün tamamının kullanılamaması nedeniyle bu açığın ortaya çıkacağına işaret ederek, ya Güney Kıbrıs’tan elektrik alınacağını ya da AKSA’dan verdikleri kadar elektrik temin edileceğini ancak sonuç olarak bir açığın yaşanacağını anlattı.

Bu açığın kapanabilmesi için KIB-TEK’e yatırım yapılması gerektiğinin altını çizen Tuğcu, 4 makine alınması çağrısını yineledi.

Tuğcu, bu makinelerin alınmasının ardından birkaç sene boyunca enerji açığı oluşmayacağını belirterek, ancak bunun da kısa vadeli bir çözüm olduğunu, orta ve uzun vadeli çözüm önerilerinin de bulunduğunu kaydetti.

İnşaatlaşmanın artmasıyla enerji talebinin de arttığını dile getiren Tuğcu, geçmiş dönemlerde enerji için büyüme oranının yüzde 5 oranında olduğunu; şu an ise İskele ve Esentepe’ye bakıldığında sadece santral bazında adım atılmaması gerektiğini ifade etti.

Tuğcu, aynı zamanda iletim ve trafo merkezlerinin de kurulması gerektiğine işaret ederek, şu an Sınırüstü’ne bir trafo merkezi kurulmakta olduğunu ancak enerji açısından büyümenin yüzde 10-15’e çıkması nedeniyle bunların artması gerektiğini anlattı.

Tuğcu, siyasi partilerin samimiyetine inanabilmesi için ilgili partilerin hükümete geldiğinde Kalecik III Sözleşmesi’ni iptal edeceklerini, KIB-TEK’in özerkleşmesini sağlayacaklarını ve kuruma yatırım yapacaklarını söylemesi gerektiğini belirtti.

EL-SEN’in görevi olmamasına rağmen gelen akaryakıtı yerinde gözlemlediklerini, mühürlediklerini ve akaryakıttan aldıkları numuneleri Güney Kıbrıs’ta incelemeye gönderdiklerini kaydeden Tuğcu, aldıkları raporda sonuçların temiz çıktığını söyledi.

“Çevre Dairesi’nin AKSA’ya düzenli olarak ceza kesmesi lazım”

Tuğcu, Teknecik Elektrik Santrali’nden çıkan kara dumanın makineler çalıştığında egzozdan dışarı atılarak oluştuğunu dile getirerek, havalandırma doğru çalıştığı sürece böyle bir sorunun yaşanmayacağını ifade etti.

O hava ayarı yapılamadığında veya filtre tıkandığında o kara dumanın 15-20 saniye havaya atıldığına işaret eden Tuğcu, bunun önüne geçilemediğini, AKSA’da da Teknecik Elektrik Santrali’nde de aynı sorunun yaşanabildiğini açıkladı.

Tuğcu, “Teknecik Elektrik Santrali’nde de AKSA’da da Çevre Yasası çiğneniyor. Soruyorum: AKSA’ya bu hava kirliliğinden dolayı en son ne zaman ceza kestiniz? Oysa AKSA’ya düzenli olarak ceza kesilmesi lazım.

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin