arşivUlus IrkadKuzey Kıbrıs ve Yunanistan’daki seçimler - Ulus Irkad
yazarın tüm yazıları:

Kuzey Kıbrıs ve Yunanistan’daki seçimler – Ulus Irkad

Yeniçağ podcastını dinleyin

ulusKuzey Kıbrıs’ta gene motivasyonsuz ve başa kim gelirse gelsin dışardan esas egemen olan ülkenin borusunu çalmak zorunda kalacağı bir cumhurbaşkanlığı seçimine doğru gitmekteyiz. Aslında ne isterse olsun hiçbir değişim getirmeyecek bir seçim bu. Ne adayların ideolojisinde bir farklılık var ne de konuştuklarında. Aslında senelerdir ideolojik bir kavga da verilmiyor. İdeoloji olarak sadece sağ ideoloji hakim. Eroğlu’nun kendisi sağcı olduğunu gizlemiyor. Ayrı bir devletten yana. Fakat onu da belirteyim güya ayrı bir devletten yana olmayıp da ortaya çıkanları da gördük. Farklı bir görüşme yapmadılar. Birbirlerinin takipçisidirler aslında.Yani çözüme inananlar daha mı farklı oldu? Hayır..Ne oldu? Herkes borusunu öttürenin takipçisi gibi ve herşey borusunu öttürenin istençlerine uygun devam ediyor. Yani açıkça yazayım mı? Türkiye ne isterse o oluyor. Ben CTP’ninkilerin de pek farklı olacağını sanmıyorum diyeceğim ama buna eminim. Şöyle bir kritik yaparak girelim. Çünkü hoşgörü denilen demokrasinin en büyük değeri varsa bunu da bekleyelim bakalım varsa bu ülkede. Özersay , çeşitli cumhurbaşkanlarına refakat etmiş bir diplomat ve sonuçta belli ki o da Kıbrıslıtürklerin egemenliği konusunda birşey yapamayacak veya yapamayacaksa bile ısrarlı değil. O da aslında boyun eğme eğiliminde. Zamanında daha öncekilerin kaptırdığı  kol ve ayakların ceremesi devam etmekte. Herşey bağımsız olmayan değerlerin doğal seyrinde ilerlemekte. Sibel Siber’in de sonuçta kökeninde sağcı olduğu, sağcı bir partiden CTP’ye iltihak ettiği ve CTP’ye bile üye olmadığı bilinmektedir. Bunu kendileri de söylüyor zaten. Gerçekleri konuşalım: Nereden bakarsanız bakın sol ideolojisiz bir seçim. Akıncı da aslında zamanında TKP içinde solculara karşı bayrak açmış ve onlardan kurtulduktan sonra daha rahat bir şekilde sağla koalisyonlar kurmuş ama aslında parti içinde solu temizlemekle kendi dalını kesmiş bir aday. TKP hükümete girdiydi de ne oldu? Ne kazandırdı veya halk aleyhine neyi engelledi bu ülkede? Akıncı ve partisi 28 Haziran 1981 yılındaki trendi bu yüzden hiç yakalayamamış ve artık yakalamayacak da. 2000 yılında yapılan çıkışların ne etkisi kaldı? Sadece bir show olarak yapılan çıkışın anısından başka… Hani şu anda TDP’nin çok öğündüğü o 1986 onurlu istifası var ya? O onurlu istifada da rol oynayanlar aslında o partiden atılan solculardı. Kaderin cilvesine bakın… İşin  tuhafı onları partiden atanlar bununla öğünmekte . 1981 yılında, Türkiye 12 Eylül Cuntasıyla başlayan müdahaleler o noktadan beri hiç durmadı ve sürekli devam etti. Hükümete gelenler de o gölge altında kalarak maalesef hükümetçilik denilen bir oyun oynadılar. Hem halkı kandırdılar hem de kendilerini. Belki kendilerini kandırmadılar, sınıf atlamanın kaymağını  yediler. Kimbilir… Gerçek bir sol parti aşağıda yazacağım Syriza gibi bir sol manifesto sahibi olmaya çalışırdı herşeyden önce. Gerçek bir sol parti , öncelikle sol gruplarla temasa geçer ve özeleştiri yaparak onların dinamizmiyle hareket edip toparlayıcı da olmaya çalışırdı. Önümüzdeki aylarda bu seçimin diğer seçimler gibi soldan yoksun tatsız, heyecansız ve motivasyonsuz olarak geçeceği de açıktır. Kuzey Kıbrıs’ta  Kıbrıslıtürklerin kendi siyasal iradelerinin yansıması için maalesef bir sonuç olmayacak ve bu şekilde anlayışlar sürdük sonra da maalesef toplumun yokoluşu bir o kadar daha sürecektir. Parti seçim programları olarak da cumhurbaşkanları gene sağ söylencelere açık, KKTC’yi tanıtmaya koyulan bir söylenceyi tutturmuş . Bir ülkenin dünyada saygın bir yer etmesi için emekçisinin özgürlük ve refahının esas önemli olduğunu bilen yok. Esas ideal olanın politik bilimde tüm dünya işçilerinin ulusal sınırsız birleşmeleri olduğunu söyleyen ve bu prensibe bağlı olan da yok maalesef bizde. Mesela bir tanesi de Türk Yönetimi altında Maraş’ı açacakmış. Köklü ve temelli olarak bu tip politikaların bir değişim getirmeyeceği açıktır. Ha, Güney Kıbrıs’ın da bunca hatalar içinde birçok hataları var ve maalesef belli ki oradaki elit egemenler de şimdiki statükoyu sürdürmeye çalışıyorlar. 1963’ün dominant olma gücünü, Makarios Doktrininin Kıbrısrum Cumhuriyeti olma pozisyonunu devam ettiriyor. Bu çözümsüzlük tılsımını sarsacak bir ulusal veya uluslararası ajandadan haberi olan da yok. Ama Yunanistan’da var…

Öte yandan Yunanistan’da ana muhalefet sol partisi Syriza Partisi, Avrupa’yı ve de dünyayı sarsacak seçim programı ve de toptan Avrupaya getireceği ekonomik bir sol anlayışla da konuşulmakta. Kuzey Kıbrıs’ta sönük geçecek değişimden uzak bir seçim varken, şu anda Yunanistan’da Syriza hem  AB ülkelerindeki sağ iktidarları korkutmuş,  hem de gündemlerin başmaddesi olup ortaya çıkmıştır. Öncelikle Syriza Yunanistan’da yeniden inşa programını  açıkladı. Bu inşa programı için de sadece 3.5 milyon Avroya ihtiyacı olduğunu söylemekte ve bunun için sadece senede Yunanistan Hükümeti’nin  7.5  milyon Avro borçlara verdiği  parayı durduracağını eklemektedir. Elde edilecek para ile tekrar Yunan ekonomisini ve istihdamları sağlayacağını da bu planda yazmış Syriza. Bunun yanında Syriza tekrar devleti sosyal bir devlet haline getirmeyi amaçlamaktadır. Bu konuda da emeklilerin ve memurların tazminatlarını ve de alacakları maaşları yükseltmeyi hedeflemektedir. Fransa’dan  Hollande ve Merkel gerçi şimdiden Syriza’yı tehdit etmeye başladılar ama gene de Syriza bildiğinden vazgeçmeyeceğini göstermektedir.Alacağı önlemlerle para transferlerini yüksek vergilerle engellemeyi de hedeflediğini söylemiştir. Yunanistan’da bankalar para transferleri için Yunan işadamlarından şimdiye kadar çok az vergi almışlardır ve bütçeye bu konuda bir gelir girmemiştir. Oysa bankalar iflas etmelerine rağmen ana paralarını Avrupa bankalarına kaçırarak işçi, emekçi ve memur orta ve alt kesimlerin  ezilmesini, en fazla verginin onlardan alınmasını sağlamışlardır. Syriza bu durumu engellemeyi planlamaktadır. Syriza aynı zamanda AB ülkelerindeki sol partilerin bir üyesi ve sosyal bir Avrupa’dan yana. Avrupa sol partileri ajandasına uyan ve önerilerini sunan Syriza bakın seçimlerde halka şunları sunmaktadır:

AB ülkelerinin krizden çıkmak için halkın zararına olan tasarruf politikaları uygulamaya başladığını belirten Ajanda, Avrupa Solu’nun buna karşı sokağa dökülen göstericileri desteklediğini ve destekleyeceğini vurguluyor. Avrupa Solu’nun, tam istihdam, insan onuruna yakışır ücret ve emekli maaşı, sağlık ve eğitim sisteminin düzeltilmesi, diğer toplumsal sistemlerin kurulması gibi talepleri desteklediğini belirten Ajanda, başka bir Avrupa’nın mümkün olduğunu göstermek için, toplumsal, demokratik, barışçıl ve ekolojik iyileştirme taleplerine öncülük edeceğini belirtiyor. Ajanda’ya göre, Avrupa Solu, neoliberal politikalara karşı yürütülen muhalefet hareketinin sadece bir parçası ve ‘mücadele eden sendikalar, çevreci gruplar, barış ve eşitlik hareketleri, anti ırkçılar, eleştirel biliminsanları ve IT uzmanları, sosyal forum eylemcileri, eğitim ve kültür birlikleri’ gibi muhalif güçlerle diyalog içinde.

Devletlerin finans kapitalin hizmetinde olan bu tavrıyla işçi sınıfının daha da sömürülmesine yardım ettiği ve yukarıdan aşağı bir sınıf savaşı başlattığı belirtiliyor. Avrupa Solu, finans kapitalin ve uluslararası sermayenin kontrol altına alınması doğrultusunda AB’ye öneriler getiriyor.

Alacağı Banka önlemlerinden bazıları şunlar:

»Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) görevleri değiştirilmeli. ECB, sosyal ve yeni iş olanağı sunan yatırımlar için devletlere ucuz faizli kredi vermeli, finans yatırımlarına verilen krediden yüksek faiz alınmalı.

»Bütün para transferleri vergilendirilmeli. Bu alanda uluslararası düzenleme yapılması için AB ve kurumları öncülük etmeli.

»Finans kurumlarından ve büyük sermayeden vergi alınması yoluyla kamusal gelirler artırılmalı. Reel ekonominin gelişmesi için destek ve girişimde bulunulmalı.

»Avrupa sınırları içinde ve dışında bulunan ‘vergi cennetleri’ yok edilmeli. Hedge Fonds ve Junk-Bond yasaklanmalı.

»Avrupa reyting ajansı kurulmalı ve böylece ülkeler spekülatif özel reyting ajanslarının elinden kurtulmalı. Ayrıca, ülkelerin ucuz kredi kullanabilecekleri fon kurulmalı.

‘Yeni Bir Gelişme Modeli İçin’ başlıklı son bölümde, insanlığın yeni bir uygarlık çağına başlaması için ilerici reformlarla sistemin değiştirilmesi gerektiği üzerinde durulmuş. ‘Uygarlık değişimi’nin gerçekleşmesi için atılması gereken adımları Avrupa Sol Parti özetle şöyle görüyor:

»Avrupa Sol Parti, kitlesel imha silahlarının yok edilmesi için mücadele eder, savaşa ve yıkıma karşıdır. Bütün askeri işgallerin derhal kaldırılmasını savunur.

»Avrupa Sol Parti, NATO’nun kaldırılması talebini vurgular. Demokratik bir yapıya kavuşturulmuş BM gözetiminde, enternasyonal bir kolektif güvenlik sisteminin kurulmasını önerir. AB’nin dış ilişkilerindeki her türlü militarist tutumlarına karşıyız ve Avrupa’nın barışçıl bir rol oynamasından yanayız.

»Türk hükümeti Kıbrıs sorununun, Avrupa hukukuna, devletler hukuku ve BM kararlarına uygun, adaletli ve uygulanabilir çözümü için, siyasal sürece katılmalı.

»Avrupa Solu, Latin Amerika’daki demokratikleşme süreçleriyle dayanışma içinde olduğunu açıklar. Özellikle Küba’ya karşı uygulanan ambargonun kaldırılmasının önemine vurgu yapar.

»AB ve Latin Amerika ülkeleri arasında imzalanan işbirliği anlaşmaları, çok uluslu şirketlere hizmet eden, neoliberal şartların dayatılması olarak değerlendiriyoruz. Anlaşmalar, doğaya korkunç zarar verecek şartlar içermektedir.

»AB ülkelerinin, yurtiçi milli hâsılalarının en az yüzde 0.7’sini yoksul ülkelere verme sözü 2015’e kadar yerine getirilmeli. Bu yardım yoksul ülkelerin zenginliklerini sömürme amacı gütmemeli. Yoksul ülkelerin borçları silinmeli.

»Etnik kökeni, cinsel eğilimi, cinsiyeti, dini, ideolojisi, engelli durumu ya da yaşı nedeniyle ayrımcılığa uğramış kişilerin hakları için mücadele ediyoruz. Kadın ve erkek eşittir. Avrupa Solu, devletin dinler karşısında tamamen tarafsız olması prensibine uymasını ister. Faşizme, yabancı düşmanlığına, şovenizme, ırkçılığa, antikomünizme, homofobiye ve ayrımcılığın her türüne karşıyız.

Ajanda’da son sözler şunlar: “Avrupa Solu, bir yeni dünya, demokrasi ve sosyalizm vizyonunu temsil ediyor. Avrupa Solu, bu ajandayı desteklemek isteyen herkese açık. Özgürlük, eşitlik ve adaletin hâkim olduğu, baskı, sömürü, açlık ve kıtlığın olmadığı bir dünya projesini gerçekleştireceğiz…”

Syriza’nın 25 Ocakta iktidara geleceği konuşuluyor. Kuzey Kıbrıs’takilerin bu ekonomik modelden ve insancıl normlardan haberleri varmı yok mu merak ediyorum…

 

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
241AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin