yaklaşımlarÖzkan YıkıcıBrezilyadan Almanya’ya seçim dalgalanması – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Brezilyadan Almanya’ya seçim dalgalanması – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Belli ki daha hafta başından itibaren, yüklü gündemlerle yaşayacağımız kesin gibidir. Öylesi gündemler ki daha şimdiden hem Türkiyede Cumhuriyet bayramıyla geçmiş gelecek ekseni konuşulmak zorunda brakılacak konumdayken, Brezilyadan Almanyaya uzanan kervandan ulaşan seçim sonuçları da dünyanın faşizme doğru evrilişin yeni kötü bilgileri de sırıtmaktadır. Bunlar, klasikleşen gündeme eğer konuşulmak veya deyerlendirip ders alınmak istenirse, önemli konulardır. Tabi K. Kıbrıs panayir nutuklarından kendine has sınırlarla oynanan siyasal oyun rantında debelenmeye devam edip tüm bunları geçiştirme kalıbına uygun hareket edecektir. Türkiye Kıbrısla alakalı konuları öteleyerek, dünyada önemli mesajı olan Brezilya ve Alman seçim sonuçlarına şöylesine bir el atalım. Tabi ki değiştirmek falan değil, biraz yorumlama adına bu girişime yöneliyorum… Yoksa, benim yapacak örgütsel dokunacak gücüm elbet yok….

Yeni haftaya adeta sabahın ilk güneş vuruş ışıklarıyla birlikte, iki önemli seçim haberiyle kendime geldim. Brezilyadaki başkanlık seçimini Bilsanero kazanırken, Alman eyalet Hesen seçiminlerinde iktidar merkezi sağ ve sol partielri oldukça önemli oy kaybetme bilgilerini okudum. Dahası, Brezilyada kazanan aday resmen net şekilde faşizmi savunurken, Korkut Hocanın “Faşistler yönetime gelince, faşizmi yerleştirmeğe başlarlar” tesbiti yeniden ürperten gerçekle beynimde yankılandı. Ayni şekilde, Alman eyalet seçiminde de kaybeden kazanan içinde yine Alternatif Faşist partinin yerel meclise girişi ve sağa iyice görüş olarak kayan Yeşilerin de oy artışı düşündürücü öteki bilgi oldu. Üstelik, Brezilyanın genel Latin Amerikadaki öneminin de ötesine geçip, Sosyal Kalkınmacı piyasa modelinin de iflası, Almanyada AB merkezli oluşu ile faşist partinin yükselişi bileşkesi, genel dünyanın gidişi bakımından gerçekten yaygın endişe yaratmaya aday sonuçlardır….

Daha dün İsveç gibi Kapitalist yapı içinde en demokratik göstergeli ülkede aşırı sağın üçüncü parti oluşu ve merkezin çökme sarsıntıları yaşadığı sonuçları etkisini kaybetirmeden, Brezilya ve Almanyadan peşpeşe gelen seçim sonuçları da dalganın yaygın ve sistemsel halde olduğunun acı kanıtlarıdır. Kısa zaman önce Brezilya ilk tur seçimleri Bilsaneronun tehlike resmini haykırırken, almanyada Bavyera seçimleri ile başka bir düşündürücü uyarı duyuluyordu. Bunlar basit ezberli “kim gelirse gelsin” basitli yorumla geçiştirilemez. Hele de Brezilyadaki Bilsaneronun savunduğu görüşlerle Trumpla özdeşleştirilip “Tropikal Trump” simgesi konulması boşuna değildir…..

Bilsanero açıkca bireysel silahlanmanın kolaylaştırılmasını, kadınların ikincil yurtaş oluşunu, kamusal hem harcamaların kısılmasını ve kaynaklarının özeleştirilmesini direk savunuyor. Maaşlarda düşürtme, özellikle iklim anlaşmasından çekilip toprak ağalarına Amazon havzasını yağmalarına izin verme gibi piyasa faşizmin sermaye taleplerine direk yanıt veren politikaları kesin dil ile savunmaktadır. Sermaye lehine tüm eşitsizlikleri ve uluslar arası sermaye ile daha bütünleşen bir Brezilya planını sokaklarda savundu. Eskiden asker olup işkenceci de yaygınlaşan imgesiyle Bilsanero resmen iktidarda olanaklar çerçevesinde Faşizme doğru kurumları evrileştirmesi beklenmektedir. Ayrıca, şimdiden uluslar arası Çevre konularında Trumpla birlikte vahşi kapitalist eksende olacağının da işaretlerini verdi…

Daha da gerçek tehlikeli geliş yolu; Bilsanero seçim sürecince ta baştan aday olacak merkezi sol adayların dahi önemlilerini yargı da kulanılarak tasfiye edilmesidir. Rusefin nasıl iktidardan uzaklaştırılıp uydurma ve net olmayan bilgilerle parlementer sivil darbeyle başlatıp, yargıyla sonlanan sonu hala akıldadır. Lulanın ise kanıtsız ama sırf aday olmasın ve müdahale etmesin diye hem hapse atılıyor, hem de dışarıyla teması kestirtilerek, adeta devlet aygıtı egemen sermaye oligarşisi ile birlikte Saneronun iktidar yolunu açıyordu. Buna dinsel Kürtaj tartışması da eklenip, bireysel silahlanma olgusuyla güvenlik damıtarak adeta sokaktaki aşmaza da şidet ve iman ekleyerek kitlesel oyları medya hizmetkarlıklarla kendine yönlendirdi….

Brezilya Lula eksenli deneyim bize ta eskiden akılda kalan Alyende yeni versyonunu anımsatıyor: Şilide seçimlerle hükümet olup Sosyalizmi yerleştireceğini söyleyen alyende, zamanında atadığı general tarafından CİA tarafından devrilip katledildi. Brezilya da ikibinlerdeki krizle birlikte Lulanın sol anlayışı ile piyasaya dokunmadan sosyal kalkınma politikalarıyla insanları daha iyi duruma taşıma stratejisi de resmen çöktü! Hem de öyle çökertirdi ki tüm sermaye desteklerine rağmen, sırf daha eşitlikli topluma yöneldiği, uluslar arası alanda Amerikadan biraz uzaklaştığı için, ilaç tekeleri gibi konularda daha insancıl amaçlar adına hukuk mücadele vermesi ile iklimde daha çevreci oluşları sonucu, bizat dönüştürmek istedikleri devlet tarafından parlemento darbeleri ve uyduruk yargı kararlarıyla uzaklaştırılıp tasfiye edildiler. Yerlerine ise direk faşizmi savunan Bilsaneroyu getirdiler. Söylenecek fazla söz de kalmadı.****

Ekimin sonuna gelirken ve son günlerin yeni haftasına girerken, salt Brezilya haberiyle düşünmekle yetinmiorum! Devam eden Alman eyalet seçimleri de Avrupa ayağında yükselen faşist dalganın da sesleri artık duyulmaya hız veriyordu. Almanyada son eyalet seçimleri adeta Avrupanın rüzgarına takılan esinti gibi oluyordu. Merkez partiler tüm Neoliebraleşmeye karşın, yaşanmakta olan 11 yılına giren Finans kapital krizi yönetemedikleri ve çıkamadıkları için tepkiler gidrek faşist dalganın kabarmasına neden olmaktaydı. Almanyada seçimlerde ilk kez Alternatif aşırı sağ faşist partiyi genel meclise taşırken, eyalet seçimlerinde de merkez partilerde oldukça önemli gerilemeler getirirken, bu tip partilere de yükselme ivmesi veriyordu. Sosyaldemokratlar tüm sağa yaklaşıp güvence vermelerine rağmen adeta erimenin eksenine doğru yaklaşıyorlardı. Hristiyan muhavazakar parti ise faşist görüşleri de içine almasına rağmen, artık ikna ve yeterlilik önemini kaybetmektedir. Garip olan Aşırı sağın yükselmesi göçmen karşıtlığı ve krizin etkileriyle hızlanırken, başlangıçta muhalefet çevreci ekolojik partisi olan Yeşilerin, sağa kayması ile belirli eyaletlerde oy artışına gelmesidir. Sol parti ise nedense hala kriz ve memnuniyetsizliğin işaretlerine rağmen beklenen sınıfsal tepkilerle yükselemedi. Buda, Almanyada sınıfsal yapı ile mücadele idolojilerinin buluşamama sancılarının işaretidir.

Hessen eyalet seçimleri klasik son alman adımalrının adeta aynası oldu. Senelerdir tüm dünyaya Neoliberal kesimlerin merkezi çizgide buluşma parti tektiplemeleri adeta çöküş yolunda oluşun mesajları verildi. Hristiyan demokratlar ve Sosyaldemokratlar önemli sayıda oy kaybederken, faşist parti eyalet meclisine burada da merhaba dedi. Bunalr önümüzdeki süreçte daha da örnekler geldikçe, konuşulmaya da hız verilecektir. Tabi geç kalmanın ve sınıfsal özlü örgütsel eksiklik ile siyasal seçeneksizlik sürdükçe, bu aşmazlar da faşizmin yükselmesine devam edileceğinin de işaretidir.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
216AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin