yaklaşımlarÖzkan YıkıcıKöstebekler, itiraflar - Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Köstebekler, itiraflar – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Salı günleri, haftalık benim en hareketli günümdür. Bu Salı yani şimdi, ayni sözleri tekrar edemeyecek konumdayım. Nedeni, Onbeş Kasım olmasıdır. Yoların kapanması, arabasızlık ve gitiğim bazı yerlerin kapalı olması sonucu, evde kalmak bir anlamda zorunda kaldım. Dahası, konuşacak pek de insanla da buluşamamamın da ortamına esir düştüm. Buna bağlı olarak, boşlukta, sabahleyin yerel ekranlarda dolaşmaya başladım. Şüpesiz Onbeş Kasım olmasının da etkisiyle, acaba bir şeyler yakalarmıyım beklentim de şöylesine olsa da vardı. Nitekim, öyle de oldu. Bir ekranda oyalanır gibi olurken, birden eskiden bildiğim bir politikacıya rasladım. Konu elbet Onbeş Kasım olup Bağımsızlık ilanı üzerinde geçiyordu. Biraz izledim. Doğrusu herkesin şimdilerde pek söylemek istemediği itirafı hemen yakaladım. İlgili şahıs şu tarihi gerçeği kendi anlatısıyla çekinmeden itiraf ediyordu:

“Denktaş elindeki bağımsızlık belgesini göstererek, ya imzalarsınız veya yeni dönemde size siyaset yapma şansını vermem” diyordu. Aşağı yukarı bu e tehtiti birçok o geceki yemeğe katılan belirti. Bir anlamda itirafın özü şuydu: siz demokrasi veya demokratiklik diyorsanız, bunun sınırı da buraya kakdar çizgisini size hatırlatıyorum demekti. Çünkü hala günümüzde övülen demokrasimiz veya zarar verilen övünç demokrasi cümleleri çok kulanılıyor. Daha ileri gidilip “dünyanın gıpta duyduğu hoş görülü demokrasi” sönleynmesinden de çekililmeyip kabarınılıyor. Oysa onca demokratik havariliğinde bize tarihi dönemle sınırın nereye kadar olduğu mesajını hem de Denktaşa yakın birisi itiraf ederek yüzümüze vuruyordu.

Anlatıcının bir kaçamağı da oylamanın partiler yetki kurularında yapıldığıdır. Oysa o zaman kendisinin de vekil olduğu TKP parti meclisini toplamadı. Korku, hayır demesinden dolayı idi. Elçilikle hikaye de doğru. Bir farkla, planlamanın özellikle dünkü yazımda da belirtiğim koşyullarda uygun görülmesidir.

Bir başka itiraf da R.A. yapıldı. Aslında yine bilinen gerçekğin hem de o eksenden olması bakımından hatırlatıcılık özeliği ile önemliydi. Denktaşın tüm iletişimi kestiği, kendinin haberi yapmak istemesine rağmen yapamamasını anlatıyordu. Denktaşın, kazara haber olup da Güvenlik KOnseğinin ilanı engeleme korkusuyla olduğunu da yeniden öğrendik.

Özellikle sabahleyin dinlediğim kişiyi izlerken, birden tarihi geçmişe de gitmeden edemedim: yıl 1983. Bir oyuncakçı dükanında bulunuyorduk. Aylardan Nisandı. 13 Nisan günüydü. Çünkü tarihi iyi hahtırlamamdaki özelik, işe girdiğim tarihin haftasında olmamdı. Orada TKP tartışılıyordu. Özellikle de kimlerin kaçacağı analizleri yapılıyordu. Şen bildikleri Hüseyin Altaylı, tam da kapıdan çıkıp yoldaşım Salihle Karavaya gidecek ken, dönüp bana ilginç bir anlatı yaptı. “Be yen, yaz buraya. Bu partiden 3 kişi kaçacak” diyordu. Bunları sayarken de sabahleyin dinlediğim kişi de vardı. Ötekiler ikisinde fikir birliği ikken, üçüncüsü yani H.Ö. konusunda tereddütleri vardı. Altaylı daha ileriye gidip bunların ilan yapılmasından sonra makamcılık da alacaklarını belirti. Bunlar kafama çakıldı. Hüseyin Altaylıyla bunların ahbap olduğunu zaten biliyorduk. Üstelik Altaylı beni daha ileri tarihlerde TC elçisi İnal Batuyla da görüştürdü. Özellikle dükan sahibi ki hala hayatdadır bu tesbite epey ilgi gösterdiğini de ekleyecem.****

Nitekim ilerde ben Batuya şu soruyu da sordum: KKTC ilanında BBC muhabiri ona Türkiye rolunu sordu. İnal da haberim yok dedi. Haberinin ilanın sonrasında ertesi gün öğlen üzeri öğrendiğini belirti. Oysa sabah toplanan kalabalık direk elçiliğin önündeydi. Böylesi kıvraklıklar ve bazen kendi kendini aldatmacalar da oldu. Sonuç; Altaylının belirtiği 3 kişi de TKP den ayrıldı. İlan sonrası da bakanlık aldılar.

****

Aradan yıllar geçti. Belli ki hafıza kaybı veya konuşmak istememe sonucu resmen yaşanan birçok konu ya unutuldu veya banbaşka şekle büründürüldü. Öyle ki yeniden kıvırma zemininde dileyen dilediğini vurgulıyor. Konuşmak istemeyen veya yeni koşullarında geçmişi hatırlamak istemeyenler oldukça döneklerin, mevkicilerin cirit atmalarına da zemin oluşturmaya devam edilmeye hız verilecektir. Kimi anı kimi de uydurmalarla yazılımlar da oldukça artı.

Son not: Denktaş gee yemeğinde resmen tehtitle ilanı gerçekleştirdi. Korkan ve direniş yapmayı öğrenemeyen muhalifler de teslim oldular. Tıpkı Ziya Rıskının seçimini teslim etikelri gibi. Fakat, tarihin cilvesine bakın: Kükreyen ve kendi siyasal tercihlerini dilediği gibi kurgulayıp oynayan Denktaş, ölümünden sonra kendine anıt dahi yapılamayan kişi haline getirildi. İşbirlikçiliğin korkusu ve teslimiyet siyasetlerinin sonunda onu yaratanları da nasıl sıfırladığının acı dersidir. Ona övgüler atan koltukçular dahi “aman” korkusuyla olacak ki Denktaşın anıtını dahi yapmaktan uzak duruyorlar. Bu ders te herkese diyecem, ama alacak yok.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
300AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin