yaklaşımlarÖzkan YıkıcıBildik işler- Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Bildik işler- Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Türkiyedeki maden cinayeti acıları ve tetbirsizlikler etrafta dolaşırken, Ukrayna savaşı giderek tırmanırken, K. Kıbrısta işler tersdüz giderken, Fransada solun canlanmasıyla sokakta eylemler gündeme takılırken, ya bizde mi diyeceksiniz: işte bu yazımı biraz kendinize göre ağır konulardan sıyrılıp, bizim güncel gündemleştirilenlerle biraz nefes aldırmayı amaçlıyorum.

Hafta başına geldik. Ekim ayı birden yağmurla bizi sıcağın esirliğinden sanki kurtarırcasına yağdı. Hava kapandı. En azından güneş şimdilik yok drecesine doğru geldi. Ama, bizde rahat yok. Çünkü, öyle bir memleket havası kurumsallaştırdık, alt yapısını geliştirdik ki her olgu sorun hat da faciyaya doğru işaretler vermekten geri durmuyor. Kocaman binalar kurup nilyon sterlinler birileri cebe atarken, denizleri çirkeflelere boğuyor, nefes alma daralıyor ve yağan yağmurun suyu da sel sorununa her an dönüşmeye hazır haldedir. Giderek yağmurla birlikte zaten daha kurulurken söylenen hantalık birden yeni sorunların yüküyle de elektrikler de arada kopmaya başlar. İnternetler bir gelip bir gidiyor dansına dönüyor. Kısaca, memleketimizin normal havası dahi sorun ve zenginlik yakalama peşinde koşuşuluyor.

Hafta başına yağmurlarla girdik. Bir de Meclisin toplantısı da birilerine sanki eğlence, ötekine de “buda ne” sorusuyla güçlenecek davranışlar manzumesini lyazdırıyordu. Yağmurlar her konuda beklenip kuraklıktan su sorununu çözme umudunu taşıyacak ken, elektrik kesintileri bir başka olmaya başladı. Üstüne üslük bir de yine yakıt azaldı kamuoyu oluşturmayla yeni ihalesiz yakıt getirme rant işdahı da epey kabarıyor. Bizim çocuklara eksradan para gerekiyor. Üstelik komisyonu da cabasıdır. Bunlar yağmurla elektrik bileşkesinin yeni ateşleyen benzini halinde endişelerle beklenip yaşanıyor. Ama Ekimin yeni haftasına merhaba diyoruz. Çünkü bize kafamızı kaldıracak durum dahi brakmak istemiyorlalr.

Bunlar güncel damıtma şeklinde hayatımıza girerken, birileri de ısrarla hafta sonu yeni kurumsal rant paylaşımının nedenini arıyor. Neymiş: “vakıflar ve kooperatif bankaları neden DP verildi”? Yanıt biliniyor da yine de soru soruluyor. Üstelik bazı UBP kişileri ta baştan başkanlarının dahi istifasını konuşmak istemezken, şimdi hem de kendilerine göre ihdiyacı olan DP ye neden bu kuruluşlar verildiği sorularını isteseler de çıkar aşkına soramıuor duruşundadır. Sesleri çıkmama derecesinde hep direnerek yeni pay bekliyorlar.

Bunları düşünürken de sabahleyin önemli bir bilimsel makale aklıma gelmeden edemedi: bu duruşta olan yani yanlışları kirlilikleri kabullenen kişileri cahil değil kendi çıkarları ve istekleriyle yaptıkları bilimsel gerçekliği” anlatıyordu. Düşündüm: doğrusu, haklıydı. Çünkü biz hep aldatılan veya kandırılan diye onları korumaya ve gerçeklerle biraz yüzleşmeme tavrımızda kalırken, onlar bilimçli ve istekli şekilde bu düşüncelerle hep kendilerince bir takım kazançlar allıyor ve bu düşüncelerle davranıp idolojilerini oluşturuyorlar. Bir anlamda bizim işbirlikçiler ile onların yandaşları aldatıldıkları için değil, kazandıkları ve bu yolun da doğru olduğunu kabulleniyorlardı. İnanmayan varsa meclisteki Zorlu tTörenin son tutumlarına baksınlar. Bunun aldatılmışmı yoksa direk bilinçli idolojik duruşmu olduğunu bir an düşünsün. Köyden veya dayreden bizi ispiyonlayanların önemli kısmı buna inanarak ve doğrusu bilincinde olarak bu tutumu yapıyorlar. İki yüzlülüğü de öğrendikleri için, bize ya maraziler veya ben onlardan değilim, oy vermeyecem deyip bizi de kandırırlar. Bu yüzden özellikle kimi siyasetçinin, bunları değiştirecem veya kandırıldılar sığıntısı ile politikalarını onlara yönlendirmeleri sonucu da sonuç alamadıkları da kesin. Hele Kuzey Kıbrıs gerçeğinde şunu gördük; bağımlı oldukları odaklar yönlendirdikleri ve kendi çıkarları olması sonucu nasıl tutum takındıklarını Annan planı gibi önemli süreçte gördük. Gördük de onların değiştiğini zannederek aslında sonuçta kendimiz kandırıdığımızı anlarken de iş işten geçtiydi.****

Yağmurla haftayı karşıladık. Bazı afet haber gelişleri de oldu. JUçaklarda iniş sorunu bilgilrei de geldgite takıldı. Ama şu meclis resmen sorunlardan nedenli uzak olduğunu yeniden kanıtlıyordu. Bu arada bazıları anlamama modunda olduğu için de şu niye böyle yapıyor, bunlar niye suskun gibi konuşmalar da yapmalarına artık şaşıyorum. Onlar o karakterde olduğu ve sistemimizin de gerçeği sonucu bu yerlere getirildiler. Bu davranışları gerçekleştirme, teslimiyetle doğrularda sesiz kalmaları nedeniyle koltuklara oturtuldular. Sanki başka bir insanmış gibi kendi normal davranışlarına şaşırma gibi tuhaf davranışa giriliyor. Makamcıların nasıl geldiği daha kısa zaman önce hyaşanarak, parmaklar gözlerimize sokularak yapıldı. Eskiden beri ayni tutumda olunduğunu malumlaştıranlar da ödülerini makamla aldılar. Bu koşullarla ilgili yerlere gelenlerden değişmelerini bekleme gibi olmayacak durumda olmaktır şaşkınlık. Herkes kendi kendinin aynası gibi yansıtıcılık yapıyor. En kısa yoldan suçlama ise size kendi küfürleştirdikleri kimliklerle saldırmaları da tesadüf değildir. Çünkü işbirlikçilik ile bu yerlere geldiklerini unutmayalım. Hele de haklarındaki dosyalarla da esirleşip koltuklaşmaları da daha iyi hizmet veren konumuna gelmelerine de yarıyor.

Vakırflar ve kooperatif bankası hikayesine gelince; işbirlik ve ortaklığın oluşum şeklinin yeni bir paylaşımıdır. Hangi pazarlıkları aptıkları umjurumda değil. Belli ki zaten yağmalanan bu kurumlar daha bir pis kokularla da karşımıza gelecek. Ama yargı falan da beklemeğin. Dosyaları artık ayuka çıktı. Zaten Kıbrıs cumhuriyeti dönemindeki en özerk işleyen koperatiflerin nasıl yağmalanıp da korun acak adıyla koltukçuların arpalığı haline geldiği de unutuldu. Onun için, haftamız gayet sıcak başladı. Yağmurun yağışı veya soğuk havaya doğru kayışımız, işdahları canlandırmaktan başka işe yaramadı. Darısı da yarınlara kalsın.

 

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
241AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin