yaklaşımlarÖzkan YıkıcıNormalleşen inceleşmelerle yaşarken – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Normalleşen inceleşmelerle yaşarken – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Doğrusu, bazen ince noktalarla veya artık yanlışı unutulan kültürleşmelerle birlikte günü geçirmeği kanıtsadık. Bunları sorgulama yerine de normalmış gibi de şöylesine bakıp geçiyoruz. İnce nokta veya başka kavram benzerlikleri, bazı ayrıcalıkları ifade etmek için düşüncede kulanılır. Bilime konur ve uyarı olsun diye kulanılır. Oysa, ince yöntemler denilen farklılık tıpkı gerçeklerin karşısında yalanların gerçek yerine geçip de yalanların normal, yanlışların gayet münasip  kulanımı olurken, gerçekler öylesine ötelenip canavarlaştırılır ki söylenmesi dahi öfkeye uğramanız ve suçlanmanız gayet doğal hale sokuldu. İnanmayan, sık sık kulanılan siyasi Garantörlük veya egemenlik kavramlarının içeriğine baksın. Dilde öfke gibi kulanılan Garantörlüğün yazılı belgesindeki tanımı ile kulanılan idolojik ekseninin nedenli farklı olduğunu, gerçeği söyleyince de başınıza nelerin geldiğine de tanık olacaksınız. İnce gibi oynanan diplomatik kelimelr ise artık içine yanlışlar ve çıakrlar da konularak nasıl kulanıldığı da ortada. Bir anlamda, bazı gerçekleri gizleme adına ince diplomatiklik veya başka konulardaki dikat uyarısı artık olumsuzluk kulanımında,arkanızda güç de varsa, bununla çıkar sağlıyorsanız gayet normal hale geldi. Sanırım, şu anda yaşadığımız iklim koşullarının dahi anormal olduğu bilinenin dışında yaşandığı gerçeği pek akla gelmez. Gayet normalmış gibi yaşamımızda akıp gider. Sadece, felaketlerde bir korku ve konuşma arayışı dışında da olaya hiç yaklaşılmama yaşantısı başka bir gerçektir. Bir anlamda ince hesaplar şimdi normal haldeyken, normal olması gereken doğalık ise adeta ince ifadelerle ancak söylenen konuma düştü. K. Kıbrıs kendi gerçeği ile bunu zaten yaşatarak kurumlaştı. Bağımsızlık ifadesi veya anayasasındaki eşitlik ve sosyal adalet kavramları bile bundan nasıbini aldı.*****

Yorumsuz bazı güncel akışkanlıkta geçen gelişmelerle konuyu genişletelim: Cuma günü bizim “Mecliste” Bütce toplantısı yapılıyordu. Belki de çoğu vekil TC Medyasında dolaşan haberden haberleri dahi yoktu. Derken, Ansızın, toplantıda olan makamcılar, birden orada toplantı yaparlar. Adına da “Bakanlar kurulu” derler. Normalde böylesi ansızın yapılan veya çekinmeden normal diyecek derecede uzaklaşan hava olmasa, içlere şüpe olması gerekir. Öyle ya niye ansızın ve medya bilgisi dahi verilmeden hem de Bütce toplantısı arasında böylesi ansızın toplamdı yapılıyor? Demek ki aciliyet gereken durum vardır. Veya, Cumanın mubarekliği ile “namaz kılma gereksinimi”  anımsandı!

Derken, şöyle bir haber yayıldı: Eski adı Lefkonuk, Türkçeleşmiş ismi ile Geçitkale hava alanı insansız uçakların kulanımı için TBK verildi. Gerçekten, konu ikili, Böylesi tasarım varsaydı, planlanıp ya görüşmelere ara verilir veya başka zaman diliminde yapılırdı. Üstelik, bir hava alanı hem de askeri amaçlar için resmen üst haline getiriliyordu. Bunun öyle kaçış cümlelerle giderilecek boyutu yoktur.

Kamuoyu özellikle medya en azından haberi yaptı. Gerçi herkes görüşüne göre alıp işledi. Oda olsun! Çünkü en azından duyruldu. Birileri hep askerileşmeye karşı çıkarken, barış nameli geziler yaparken, nedense böylesi konularda ses verilmiyor. Alışıldı. İlginç olan kendi bütcesi görüşülen makamcı odaya giderken “özür dilemesi” başka bir incelik olsa gerekir.Merak etmeyin, yakında deniz üstü de oluyor. Unutmadan, ben bildim bileli Geçitkale Hava alanı daha başlarken, hep birilerinin üstü olacağı sözleri havada uçuştu. Kimse, direk olarak “hayır” demedi.

Son olarak Asil nadire kiralandı. Şimdi sorular başlamasın! Herkes olayı kolayca yontmaya hazırdır. Yeter ki düşünmeye başlasın. Demek ki burada öyle üstlere karşı veya egemenlik lafları artık özüyle kulanmanın inceliği başka bir senfoniye gereksinim duyuluyor. Sevgili arkadaşım Ali Hoca zamanı gelince böylesi Senfoniyi yazar mı bilmem……

Başka olaylar da sesizce geçiyor. Yazmak isteyene de yönelik saldırılar hemen oluyor. Saray hesabıyla gözlerimizin içine soka soka yapılanlar ve tarafcılıkla da kulanılan veya susulan durumlar da gırla geçiyor. K. Kıbrısın ençok satan Kıbrıs gazetesinde olanlar nedense pek ilgi duyulmuyor. İlgisizlik mi yoksa korkumu veya çıkarların çatışma tehlikesinden mi bilinmez. Ama, Ali Baturay gibi gerçekten gayet mülayim birisi istifa ediyorsa, mutlaka deşmek gerekir. Hele saray hesapları, bildik geçmişler ile Geçitkale konuları yan yana koyunca, şeytanın dürtmemesi olamıyor. Ama, bizde öyledir. Ufak hırsızlık günlerce tehlikesiz olduğu için işlenirken, fillerin tepişmesi veya gelişi pek de konuşulmaz. Adına da “özgürlük” denilmektedir.******

Haberiniz varmı: Türkiyede eğitim ya özele veya imam hatiplere yönelinirken, son günlerde TC ve ona bağlı dünyada başka ülkelerde özel eğitim iflasının tartışması yapılıyor. Türkiyedeki tartışmada burada duyulduğunda adı yabancı olmayacak okulda öğretmenlere yaklaşık 1  yıldır maaşlarının dahi verilmemesi ile velilerin dahi sokağa çıkma bilgileri konuşuluyor. Ayni durum Sağlıkta hem de Özel Sağlık Şehir hastaneleri için yapılmaktadır. Bunalr artık öngörü veya gelecek planı deyil, resmen sonuçlarıyla tartışılan yapılar haline geldi.

Oysa, K. Kıbrısta Şehir Hastahane tipini bilen bilmeyen ve güzel binasıyla konuşan bol gazeteci ile politikacı mevcut. Ayni şekilde, durmadan Kamu okuları harabe haline getirilip özel resmen teşvik edilmektedir. Şu Ana Vatan lafazanlığı yerine, orada olanları veya yine hastane ve sağlık konusunda sadece TC deyil de ingiltereye de baksalar, böylesi gelişmenin olumsuzluklarıyla başka arayışa girme bilgilerinin bilimseliği ile karşılaşılacaktır.

Şimdilik, bunlar K. Kıbrısta anlamı yoktur. Kamu yerlerinde dahi öğrencisini özel dersane veya derse yönlendirip, okuları harabe şekle koyup özele teşviklendiren anlayış anlamada elbet isteksiz olacaktır. Ayni konu sağlıkta da geçerli: doktorun kliniği veya özel hastane gitme gerçeği artık bilinmesine ve tehlikelerine rağmen, hastaneler ve okular öylesi bir rezalete getirildi ki ahali onları düzeltme yerine teslim olup parayla alacağı ve kalitesizliği de malum olan yöne yöneldi. Hastahane ve okul gerçeği kamuda resmen özele yönlendirip insanlar müşterileştirilirken, çalışana da şimdilik ikinci bölüşüm alanı oluşturup olay daha kitlesel potansiyel ile yapılmaktadır.

Bu kadar bilgiden sonra, hangisi normal olup ince ayara girirken, ince iş denilenin de nasıl normaleştiğini hasta olan çocuğu okulda bulunan herkes anlar. Tehlikeli olan, bunu güncel kültüre dek insanların kabulenmesidir. Hat ta söyelerken, kendine deyil başkasına dokunularak da savunan uygulamacılar da işin cabasıdır.

Türkiyedeki eğitimdeki dönüşüm ve özel ile dinseleştirme, sağlıktaki  özeleştirme karşısında insanların müşterileşmesi ve kalite durumu nedense onca Türkiye lafazanlıkları olmasına karşın bu konularda tıs yok. Boşuna deyil Ersin Bey danga Dungalarla saçmalarken, yanına “Ana Vatanımız veya Türkiyenin yardımlarıyla” cümlelerini sık sık kulanmaktadır. Nede olsa başbakanlık koltuğu ve saray ufku bu yoldaki kurallardan önemlisidir.******

Bir başka terslik: dünyada nifus sayımları ve çoğalmalar nasıl konuşulur? Doğan insan ve ölen kişilerle birlikte hesaplanır. Aradaki denge veya fark ile nifus artışı veya azalması bulunur. Arada, yasal yoldan yapılan ve oranı hep yapıya etki yapmayacak konumdaki gelenlerle eklenir. K. Kıbrısta bu böylemi? Sadece son aylarda yapılan vatandaş sayısı, verilen normal vatandaş sayısının Y.1  cıvarında. Okular, hapisler ve hastaneye giden insan karşılaşmalarında vatandaş olmayanların sayısının vatandaş olanlardan daha fazla olduğu da hep karşımıza gayet normal ifadelerle gelir. Yine, ülkelerin dinamik yapısı gençlik denilince de ülkemiz hızlı tetikleme ile nerede ise Yurtaş sayısına yakın öğrencilerle yeni bir sosyolojik yapıya yöneldiler. Dahaası, bunların onbinlerle ifade edilen deyişik ülkelerden gelmesidir.

Böyle bir ülke biliyormusunuz? Elbet devamında da şu olmaktadır: ünüversitede olanlara pek dokunulmaz. Ama, durmadan köyler dahi yolacak öğrenci aşkına ünüversite isteme noktasına geldi. Öyle geldi ki ilk okulu yıkılırken ses çıkarmayan insanlar ünüversite istiyor ve yolacak müşteri hayaliyle de hesap yapıyor. Aslında, bunlar ince hesaplar! Burada ise normaleşti. Bunu son imar veya emirnameler olayında daha zengin olgularla tartışılırken yaşıyoruz. Her alandaki plansızlaşma işdahı burada da yansıyor. Hem de suların sel olup alıp gitmelerine rağmen.

Öyle bir yer düşünün: nifusu bilinmezken,Girne gibi boğulan kent örnekleri varken, durmadan tekrardan hem de hem ünüversite ile yığılma hem de yeni imarlarla yükselecek binalarla, emlak satışlarıyla rant aşkları havada uçmaktadır. Buradaki çelişkiye dikat ediyormusunuz; bilimsel uyarı yapması gereken ilim irfan yuvaları, mezara girmiş ölü gibi susmaktadır. Ahali ekonomik kalkınmayı “sanki hepsi öyle oalcakmışcasına” satmak, ünüversite kurmak, öğrenci getirilmesi ve bina yükselterek kalkınma modelli garip kültürleşme yapısı oluştu. Doğa, orman veya sulu tarım arazilerinin arsa olup yüksek bina yapma karmaşasında K. Kıbrısta adeta irsenin farkında olmadan söylediği söz akla gelir: “Kalabalıklar”!

Ülkemiz kalabalık. Bol ünüversite ve ayni oranda diplomalımız var. Bol kaçak ifadeli insandan tutun gıdaya dek olgular normal haldedir. Hiçbir alanda güven yok. Ama, maraziler hep okunurken, zengin orta sınıf ganimet tipimiz de yaşamına devam ediyor. Şikayetci de dokunulmasınla da duruşta. Şimdi bazı yerler diyor ki “biz de ünüversite istiyoruz ki zenginleyelim” başka alanlarda da durum bu. K. Kıbrısın 74 yılından itibaren çizilen geleceği böylesi kurumsalaşma kurumsalaştırıp yaşamı da kültürleştirdi. Bilinmeme ve rantla örülen, gerçekleri konuşmayan ama işine geleni lafazandıran garip bir döngüde yaşıyoruz.*******

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
234AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin