yazılarKıbrıs iktibasKayıplar her gün ölür - Andreas Paraschos
diğer yazılar:

Kayıplar her gün ölür – Andreas Paraschos

Yeniçağ podcastını dinleyin

Orjinal yazının kaynağıphilenews.com
alıntı yapılan kaynakpenna.cydialogue.org

Attika’ya bağlı Nea Chalkidona’dan, Konstantinos oğlu Yedek Subay (Piyade) Koukoularis Hristos, kalıntıları 2000 yılında tespit edildiği ve aynı yılın Mayıs ayında ailesine iade edildiği için bana bir şekilde tatmin duygusu veren kayıp şahıs vakalarından biriydi. Kayıp şahıslar trajedisinin çeşitli yönleriyle ilgili yürüttüğüm ve halen de devam ettiğim araştırmanın bir parçası olarak aileyle temas halindeydim.

Hristos, 16 Ağustos tarihinde Gerolakkos’taki ELDYK [Kıbrıs Yunan Alayı] kampında, 318 ELDYK askerinin Türk işgal ordusuna karşı mücadele verdiği ve hepsinin kahramanca çarpışarak şehit düştüğü o üç günlük şiddetli savaş sırasında öldürüldü. Hristos, Lakadamya askeri mezarlığına kimliği meçhul bir ölü olarak gömülmüştü ve ben onun adını, orada gömülü toplam 180 kişinin bulunduğu bir Sivil Savunma listesinde bulmuştum. Daha sonra Atina’daki Koukoularis ailesine ulaşmaya çalıştım ancak buradaki yetkililerden hiçbiri bilgi vermedi.

Bunu reddettiler çünkü kayıp şahıslar meselesinden yalnızca Kayıp Yakınları Komitesi’nin sorumlu olduğuna inanıyorlardı, ve hem 1997’de [Glafkos] Clerides ile [Rauf] Denktaş arasında kararlaştırılan kazılara, hem de kayıp şahıslar hakkında kendilerini rahatsız edecek ve kariyerlerini mahvedecek kanıtları ortaya çıkaracak herhangi bir girişime karşı çıkıyorlardı. Atina’daki dostlarım aracılığıyla çabaladım ve sonunda Koukoularis ailesinin izini sürdüm; onlardan Hristos’un anne ve babasının her yıl 20 Temmuz’da Lakadamya mezarlığında düzenlenen anma törenine katıldıklarını ve çocuklarının orada gömülü olduğundan şüphelenmediklerini öğrendim.

Hristos’un kalıntıları 2000 yılının ilkbaharında DNA testiyle tespit edildiğinde, kahramanın anne ve babası çoktan vefat etmişti ve bu nedenle Atina gazetesi “Ta Nea”nın 7 Mayıs 2000 tarihinde yayınladığı gibi, “dün öğleden sonra Astsubay Hristos Koukoularis’in kalıntıları Kıbrıs’tan askeri uçakla Elefsina havaalanına geldi ve Koukoularis burada şehit bir asker olarak onurlandırıldı. Kardeşi Petros ve diğer akrabaları karşılamada hazır bulunurken, astsubayın anne ve babası artık hayatta değil”.

30.05.2024 Perşembe akşamı televizyonda haberleri izlerken, Türk işgali döneminde ve bazıları 1963-1964 yıllarında ölen 15 Yunanlının cenaze töreni sırasında ilk küçük tabutun üzerinde Hristos Koukoularis’in fotoğrafını görünce neredeyse felç geçiriyordum!

Hemen arşivime döndüm ve o dönem Politis’te yer alan günlük köşemde 11.05.2000 tarihli “Hristos, sana teşekkür ediyoruz” başlıklı yazımı buldum: “1974 ihaneti ve trajedisi, Kıbrıslı Rumların ruhunda savaş yaralarının yanı sıra, Yunanistan’ın Albaylar Rejimi’nin [Editörün notu: 1967-1974 yılları arasında Yunanistan’ı yöneten askeri diktatörlük] Kıbrıs’ın tahribatında oynadığı rolden ötürü de derin bir yara bırakmıştır. Ancak bize göre haklı nedenlerle var olan güvensizlik ve önyargı, o yıllarda yalnızca Kıbrıs’ta aktif olan Cunta subaylarına karşı değildi.

Devam eden yıllardaki damgalama süreci, bize göre haksızca da olsa, dürüst ve günahkâr Yunanlıların da peşini bırakmadı. Ölen akrabalarımız, kayıplarımız, ve kaybettiğimiz kasaba ile köylerimizin siyah örtüsüyle kaplanmış kolektif hafızamızda ince çizgileri ayırt etmek zordu. Yine de, Kıbrıs trajedisinin kahramanları ve şehitlerinin büyük ikonostazında, Kıbrıslı Rumlar arasında Yunan askerleri dimdik ve eşit ölçüde büyük bir gururla duruyor çünkü onlar yıllar boyunca ıstırap çekmiş bu ada için hayatlarından vazgeçtiler [Editörün notu: Doğu Hıristiyan Kiliselerinde, kutsal alanı kilisenin geri kalanından ayıran ikonlar ve dini resimlerden oluşan duvar]. Bizler, belki ağlamaklı gözlerimizin bulanıklığı, belki de acı ve kederle zedelenmiş zihinlerimiz nedeniyle bir süre boyunca onların ayrımına varamadık ve onları tanıdığımızı yüksek sesle ifade edemedik. Aralarında, Türk işgalinden yalnızca birkaç saat önce ELDYK’nin yerini almak üzere Kıbrıs’a gelen, ve ertesi gün Kıbrıs’ta karşılaşacakları ilk sabah ışıklarını son defa görecek insanlar da vardı. Lefkoşa’daki Yunan Kuvvetleri’ne ait kamp dışında işgalci birliklerle yaşanan çatışmaların orantısız da olsa şiddetli geçtiği artık bilinmektedir. Yunanlıların çok azının bu çarpışmalardan sağ kurtulduğu da bilinmektedir. Türk işgalinin birinci ve ikinci aşamalarında hayatını kaybeden Yunanlıların birçoğu Lakadamya askeri mezarlığına gömülmüştür. Bazıları ise Aziz Konstantinos ve Eleni mezarlığına gömülürken, diğerleri de kayıpların uzun listesine eklenmiştir.

İki mezarlıkta yapılan kazılar, ve kalıntıların DNA testi ile tanımlanma süreci, Atina’daki ailesine bilgi verilen ilk Yunanlı kayıp kişinin ismini gün yüzüne çıkardı.

Bu kişi, 16 Ağustos’ta Lefkoşa’nın Agios Pavlos bölgesinde ikinci işgal sırasında öldürülen ELDYK mensubu astsubay, Konstantinos oğlu Koukoullaris Hristos’tur. Kıbrıs için hayatını feda eden 22 yaşında bir genç, 25 yıl boyunca hatırlanmadan ve yası tutulmadan Lakadamya’da gömüldü, ve ailesi bunca yıl boyunca çocuklarının akıbetini bilmemenin acı ıstırabını yaşadı. Bu tür vakalarda doğru prosedürleri izlemeden insanları gömdükleri için özür dilemesi gerekenler, ve Kıbrıs trajedisinin kahramanlarının kayıp listelerinde kaybolmasına izin verenler “benim hatam” deme ve Hristos’un bahtsız ebeveynlerinden özür dileme cesaretini gösteremedilerse, toplum olarak sessiz kalmamamız gerektiğine inanıyoruz. Sembolik de olsa bize eşsiz bir fırsat sunan bu olayı görmezlikten gelmemeliyiz. Kardeşimiz Hristo, bu küçük ıstıraplı ülkeyi en büyük fedakârlığınla onurlandırdığın için sana teşekkür ediyoruz. Senin için 25 yıldır bir mum bile yakamamış olmamız çok üzücü.

Minnettarlığımızın ateşi dün hafızamız ve ruhumuzda yandı; tarihimizin Kahramanlar Geçidi’nden sönmez bir ışık gibi varlığınızı aydınlatacak.” Ne yazık ki, 24 yıl sonra, Hristos ve 1964 yılına dek uzanan diğer şehitler için ikinci bir cenaze töreni görmek varmış, ki bu da bize yolsuzluk ve sahtekarlık ülkesinde kayıpların kalıntılarının onlarca yıl kutularda saklanabileceğini, ve işgalin 50. yılını imleyen bugünlerde bolca düzenlenen törenler ve anmalar bağlamında “ortaya çıkarılabileceğini” gösterecekti. Hristos Koukoularis’in trajik öyküsü, Arjantinli yazar Ernesto Sabato’nun şu sözünü doğruluyor: “Ölüler bir kez, kayıplar her gün ölür”…

  • Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Yeniçağ Gazetesinin editöryal politikasını yansıtmayabilir 
- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
261AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin