yaklaşımlarÖzkan YıkıcıÇöküşmüşteki cennet - Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Çöküşmüşteki cennet – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Önemli son gelişen söylemle başlayacam: “nekadar doğru söyler gibi olursanız olun, bunlar gerçeklerle örtüşmedikçe bir anlamı da yok”.. bunun  anlamı şu, yaşanan sorunları doğru söyleseniz de “örneğin, tarikteki, elektrik kesintisi, torpilin” olması gibi.. yine de yaşanan sistemle gerçeklerle örtüştürmedikçe pek de anlamı kalmaz.

Haziran sıakla geldi. Öyle geeldi ki eve kapatıp brakıyor. Yetmiyor, resmen  yaşam davranışlarınızı da etkiliyor. Üşengeçlik, rehavet ve isteksizlik adeta normal davranış haline geliyor. Öye olunca da okuma veya düşünme dahi üsteksizlikte takılıp brakılıyor. İlişkilerde donukluk ile yabancılaşma yalnızlığını da genişletiyor. Tam bir sıcak havasında bunalım durumuna düşürtüyor. Tabi hastalıklarınız da varsa, daha bir etkisini de hissediyorsunuz.

Bunlar yaşanırken peşpeşe gelen bilgiler de sizi endişeye sokuyhor. Elektrik kesintileri hızlanıyor. Su konusu onca atışlar sonrası krizlerle gelip gidiyor. Dışarıha çıkmakta zorlanıhorsunuz. Trafik ise darmadağın. Halk deyimi ile “böpreklerinizdeki taşları döktürüyor” derecesinde tarladan da öte yolculuklar yapma zorunda brakılıyoruz. Yolsuzluk mu her olayda olmazsa olmazdır. Rüşvet ise işiniz olsun diye uygulanan kural halindedir. Bunları artık söylemek dahi sıkıcı oluyor. Sahtelikler ise hayatın her alanında. Ama sonuç alma da yok. Arada çıkınca da üst birokratlardan Türkiyeye uzanan yola girilir. Hiç şaşkınlık olmaz. Hat da baştan, nerede durdurulacak tahminleri oluşur. Kamuoyu refleks vermek. Sadece sınırlı müsaadeyle konuşmalar yapılır. Bazıları da bildiklere sıra gelip gelmelyeceğini sorar. Sonra gelmediğini de görünce, şaşırmaz. Son peşpeşe gelen adına nederseniz deyiin reçedteden diplomaya varan zincir, bir yerde durdu. Sıra yargı mı sorusu da fazla ilgi görmüyor. Sadece, olaylar gelişirken neden buna da dokunulmaz sorusuu veya diploma olayındaki gibi buradaki bazı kesimelr ve Türkiye ekseninin dışta kalması da aradabir yerini buluyor. Herkes bildiğini söylüyor da çoğu karşılıksız kalıyor…

Daha sayacak çok olay var. hepsi adeta normalin bir daha üretilmesidir. Buna ek olarak mfırsatla birileri de alalımla etrafta kamuoyu oluşturuyor. Mitler yaratılıp abartılarla da savrulunup gidiliyor. Sonra da jet sgandalı, adapas sahtekarlıklı, ihalesiz yakıt uygulayıcısı çıkıp da birşeyler söylüyor. Son Türkiye ile yapılan anlaşma gibi. Türkiyeye metiheler dizip Erdoğana şükranlar sunup, koltukta kalma havası atıyor. Sıralasam, kitaplara varan uygulamalar gelir geçer.*****

Neyazık bunların olacağını yetmişyedi yılında yeni siyasal arayışta olduğumuz başlangıçta söyledik. Öngörüp ilerdeki tehlikeleri anltmaya ve mücadelesini verdik. Sonuçta tek kelime ile”başaramadık”.. şöyle veya böyle şekil ile yenilip darmadağın olduk. Biz başaramadık. Gerçekleri anlatmada var olan koşullarla beslendik. Ama olmadı. Savrulup başaramadık. Sistem ise başlangıç yolunda günümüze dek geldi. Hat da zamanında bizimle veya benzer görüşleri savunan birçok kesim de o koroya katıldı. Bir anlamda gerçekleri daraltılan yalnızlığa sokuup darmadağın yapıldı. Baştan beri biliyorduk ki K. Kıbrısı en azından düşünürken, Türkiye olgusuyla birlikte ele alma, orada olan gelişmeleri doğru kavramak gerekiyordu. Oysa hep “bunu şimdilik boş ver, günü kurtaralım, biz zaten yanlıştık” sözlerle de kolayca kaçıldı. Ama ilhaklaşma politikası resmen yol aldı. Öyle aldı ki yapısal nifus değişimi dahi kolayca yaptı. Şimdi öyle bir gerçeklerden kopartı ki nifusun bilinmemesi dahi normal şekil olarak yerleşti. Üstelik önüne geleni ve tek kural sistemi beslemesi idtenen insanlar da buraya şu veya bu şekilde dolduruldu. Bir anlamda yeni ortak Kıbrısın olmaması ve Türkiyeleşme için ne gerekiyorsa göstere göstere yapıldı. Hem de buradaki işbirlikçilerini kulanarak…

Tekrar edelim: yetmişyedi yılında gidişatın böyle olursa, olacakları basit şekilde hep vurguladık. Şimdi onun gerçeği ile karşı karşıyayız. Hem de bu koşulları savununarak oluyor. Kendi sisteminin savunacak sösmürge kültürü reslen yerleşti. Yine seksenlerde iklim bozulma bilgileri gelince, vurguladık. Bizi hayalci ve gerçekleri görmeyecek dereede dar kafalı olarak da suçladılar. Şimdi hepsi yaşanıyor. Tabi sistemle kalınca kimisi teslimiyetin ilahisini okurken kimisi de “takkeci gazeteci gibi” buradakilere faturayı çıkarıp Türkiyenin de yardımını yücelterek yeni zeminin de olıuşmasına yardımcı oluyor. Örnek mi elektrik kurumunda olanları sistemle yerebir siyas,lere fatura ederken, Aksa gerçğini de görmeyerek sık sık özeleştirme ile eldekilerin de Türkiyeleşmesine ateş yakıyor.***

Zam geliyor ve elektrik kesintisi yapılıyor. Kimse fazla ileri gitmek istemiyor. Çünkü aman dokunma çizgisi var. kendi çıkarına el atma tehlikesi var. onca sahtekar diplomaya karşın gelen öğrenci profilini meta görüp sora etnik ayrımla suçlarken, buna sıkılmadan ünüversitenin markası deme cüreti oluor. Her konuda sektör diyoruz. Ekonomik fırsat ifadesi konudurtuyor. Bunlar kurumsallaşıyor, onun için yaşam şekline gelen yapı kolay kolay deyiştirilmesi de olanaksızlık halindedir. Hele de çıkar olup da dokunmama duygusu hakim olursa.

Kısaca, yetmişdört sonrası, elilerdeki İngiltere politik Kıbrıs gerçeği fiylen hayata geçme durumuna geldi. Bunu kimse pek söyleme niyeti yok. Gelinen nokta ise tesadüf veya beceriksizlik değildir. Bile bile seçki idi. Bu yeri geldiği zaman da gizlenmedi. Açıkça vurgulanıyordu. Anlaşma veya parametre lafları ise tüm yaşananı örtme ve engel çıkılmadan devam siyasetine gayet güzel yaradı. Toplamda günümüz yaşanların beceriksizlik değil istenen siyasal seçkiydi. Buda başarıldı. Başarılmasa onca çirkef ve Türkiyeleşme durumu kolayca kabullenmezdi.

Not. Ben bunları Lefkoşanın Kermiya sosyal konutlar odamdan yazıyorum. Sıcak vuruyor. Ama yolun öteki tarafında hala Küliye yükseliyor. Sıcak bunaltısı yaında yapıdan çıkan tozlar da adeta beni boğuyor. Kibir abidesi gibi yükseliyor. Kimse bu yöntemle kimlerin kazandığını fazla sorgulamıyor. İşin kolayın”Türkiye yapıyor”n oluyor. Halbuki Türkiyenin bu konudaki sicili çok kabarık. Hele ihale oyunları veya öteki yöntemler oldukça bilinmektedir. Tabi bilmek istersek. Bugün ise çevre günü. Onca çevre katliyamı ve yapılanın resmen amacı malumken, burada bir eylem dahi yapılmadı. Kaçak olması hiçbir kuruluşu eylemsel adına harekete geçirmedi. Küliye bir turunsol rol oynuyor. Ne ararasanız var. Yetki devri, kaçak, kibir, çevre katliyam ve nicesi içindeki harcın kendisidir. Birçok olayın da normalleşmesini de getirdi. Sıcak ve çevre gününde dahi kaç örgüt anımsadı bilmiyorum. Buda günlük yaşayarak öğrendiğim uygulamadı.

Son söz, başta bazı kesimler ağaç veya mülk diyerek konuşurken, şimdi ayni kişilerden muhteşem eser ve millet bahçesinde oturma kabullenmesini duymam da sürpriz deyildir. Çökmüşlüğün çürüyen yapısındaki cenetlik de öyle bir şeydir.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
261AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin