yaklaşımlarÖzkan YıkıcıPazar gününden şubat havaları - Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Pazar gününden şubat havaları – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Ocak ayını tamamlayıp Şubat ayına girdiğimiz haftayı geride braktık. Birçok konuyu önemine  göre de makaleleştirdim. Arada kaçanlar da oldu. Tam da Pazarın gecesinde yayılırken de haftadan geriye kkalanlarla yeni deyerlendirme yapma havasına kapıldım. Sesizlik ve uzaktan gelen televizyon sesi de bana eşlik edecektir.***

Perşenbe günü Bayramcıkların hazin sonlarıyla sonlanan hayatını özetledim. Onların geceleğin soğukta, Jeneratör yakmaya çalışırken ki ölümlerinin ardındaki yaşam siyasal kültür birikimini acıyla aktardım.fakat, cenazede söylenen bazı durumların da bence eklenmesi gerekiyor. Çünkü konu gerçekten çoğukez tekrarlanıp gerçeğimizi de yüze vurmaktadır. Yaratılan ile günümüz bakışının önemi ortaya serildi..

Hemen tamamlayıcı notu koyayım: ben bu yörede yaşadım. Son döneme dek “anamın ölümüne dek” bölgeye sık sık gidiyordum. Ölenleri de tanıyordum. Onlarla alakalı davranışları da hep tanıklaşıyordum.

Ne dendiydi, daha gerçeği idialar ediliyordu: bana gelen direk tanıdık bilgilerine göre, ilgili gün Bayramcıklardan ölen iki kardeş Jeneratörü yakmaya girişti. Onların zaten başlangıçtan beri orda klmasını istemeyenlerden birisi, dışarda yakmamalarını, rahatsız olduklarını söylemiş. Bunun üzerine de Kemalin içeriğie aldığı da anlatılıyordu. Sonuçta geceleğin yakma girişiminde Konteynerde ikisi de öldü.  Bu tutumu sergileyenler hep yüce parti değerleriyle yücelen kişiler olması da tesadüf değildi. Bir anlamda kültürülün üretip siyasallaşıp güç verilme ile sefalet içinde yaşanan saydamlaşmanın Bayramcıklar kurbanı oldu. Ek olarak, çoğu K. Kıbrıslı hem de orjinler başta olayın kaçak kesimlerden olması düşüncesiyle hiç alakadar olmadı. Alakadar olanlar ise nedense olayın tümüne yaklaşma düşüncesini tam yapamadılar. Hayatın ötelediği sefil kesimler ölümle konu olması ise paradoksal gerçeğin ta kendisi oldu.****

  1. Kıbrıstan yavaş yavaş Türkiyeye gidelim. Yaklaşan Altı Şubat felaketi nedeniyle zaten önümüzdeki günlerde olaya deyinecektim. Erdoğanın 3 Şubat günü Türkiye medyalarının muhalif kesiminde yayınlanan konuşması, çoğumuza yanıt verecek derecedeydi. Neden genel deprem konusu ile Hatayın ayrıcalığı neymiş sorularına birkaç cümleyle yanıt verdi. Utanç derecesindeki olay gelişmesi, nedense burada da etkisi olan Altı Şubat depremi acısına karşın yer bulmadı.

Özetle Erdoğan: Antakyada “bizden olmayan yerel yönetimlere destek yok” diyordu. Antakyanın garibanlaşmasını bir anlamda belediye başkanının başka partili olmasını adeta mikrofonda açıklar, seyircisi de alkışlıyordu. Bu yaşanan epey konuşulacak gibidir. Tarihe yeni Altı Şubat belgesi olarak eklenecektir.

Yine Türkiyede sokaktaki şeryat isteyenleri eleştiren kesimlere de Erdoğan gönderme yaptı. Artık şeryatı dahi eleştirirken tehlikeli olacağı mesajıydı. Cuma günü de Gayeye göre afedilme, Erdoğana göre görevden alıma oldu. Gelişme, son dönemin Merkez banka başkanlarının gidişatına eklenen yeni sayfaydı. Üstelik bu defa da hanedan tipi yapının eseri olarak. Babasının karıştığı müdahaleler damlaların bardağı taşırması olarak bu defa böylesi gidişat da Merkez bankası değirmeninin öyütüğü kişi oldu.

****

Doğumuzda ise geniş coğrafyaya yayılan saldırılarla Pazar gününe girdik. Kuzey Suriyeden yemene dek ABD ve İngiltere uçakları füze yağdırdı. Hangi coğrafyada yaşadığımızın siyasal aynasıydı. Gazze ise artık normalin de gerisine düştü. Yüzlerin can verdiği yerlebir hamlelerinin soykırıma ulaştığı Gazze sadece Avrupa sokaklarında protesto edilme derecesine gelindi. İsrail ise faşizmin ne olduğunu, Emperyalist gerçekliğin yaşamdaki karşılığını tekrardan tarihe yazdırıyordu. Ama, buda bizde artık haber deyeri olmaktan çoktan çıktı. Üstelik doğumuzun geniş coğrafyasında yaşanmasına rağmen.

Avrupada ise özellikle de gelişmiş kapitalist devletlerde çifçiler protestoları yaygınlaştı. Fransa, Belçikada başkentler resmen kuşatıldı. Olaylar oldu. Neoliebral politik gerçek yaşanıyordu. Askeri alana kaydırılan kaynaklar, bedel olarak çifçilerden de yardımların kesilmesine dek gelindi. Ukrayna savaşının bedeli sadece enerjide değil, tarımda da yaşanmaya başlandı. Üstelik Ukraynadan ucuz gıda denilerek de savaşın çok yönlü bedelini de Avrupalılar zam ve sıkıntılarla hisetmeğe devam ediyorlar. Fakat, yine de savaşa karşı önemli sert direnişler hala yok.

Kısaca, hafta sonu bizde tatil olsa da medya da tatileşme moduna girmesine rağmen klavyeye basınca yazacak çok konu olur. Hele dünyanın öteki kesiminde hafta sonu tatil yerine eylem günlerine dönüşüyor. Çifçiler eylemleri yanında Yunanistanda eğitimin ünüversitelerdeki özeleştirilmesinden tutun Arjantinde yeni Miley kararlarına yönelik sert protestolar yapıldı. Filistin konusunda da yine kimine göre “Hristiyan dünyasından” protesto haberleri geldi. Ama biz tatildeyiz. Hele Trodos seyahatleri veya güneyden et almalar da bir başka oluyor. Ne diyelim, yaşam böyle.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
242AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin