iktibasZafer YörükPost-MGK çağında ‘Metal Fırtına’ anksiyetesi - Zafer Yörük
diğer yazılar:

Post-MGK çağında ‘Metal Fırtına’ anksiyetesi – Zafer Yörük

Yeniçağ podcastını dinleyin

Orjinal yazının kaynağıyeniyasamgazetesi5.com

Adeta bayram gezmesine çıkmışlar da uğramışlar. Dışişleri, MİT, Genelkurmay ve Milli Savunma toplanmış, “Şu bizim İçişlerine bir misafirliğe gidelim” demişler. O da onlara az sonra çay ve bisküvi ikram etmek üzere. Fotoğraf karesinde önemli bir eksik olduğu gözden kaçmıyor. Ama onun öyle bakan misafirliklerine gitmesi yakışık almaz; bunların toplanıp ona gitmeleri beklenirdi. Değişik bir durum söz konusu olabilir.

Ziyaretin amacı, Ankara patlaması akabinde destek mesajı iletmek olarak yorumlandı. “Durma, arkandayız” mealinde bir mesaj. Bilindiği gibi yeni İçişleri Bakanı, görevi devraldığı Süleyman Soylu’nun foto albümünde görünen mafya şahsiyetlerini tutuklayan operasyonlar yürütüyor ve bu nedenle de selefinin ‘Ebabil’ namlı trollerinin saldırısı altında bulunuyordu. Ankara patlaması ardından bu içişleri-içi saldırılar artmıştı. Bu bunaltıcı koşullar altında diğer devlet büyükleri tarafından ziyaret edilmenin Yerlikaya’yı rahatlatacağı düşünülmüş olmalı. Ama ziyaretin bununla sınırlı olmadığı, daha derin görüşmeler ve birlikte planlar yapılmasına vesile olduğu anlaşılıyor. Meğer ki bir ‘korsan’ MGK toplantısıymış.

Bunu, hemen ardından başlayan sınır-ötesi hava operasyonlarından anlıyoruz. Suriye’nin kuzey ve doğusunda TSK ve uzantılarının kontrolü dışındaki yerleşimlerde hayatı imkânsız hale getirmeyi hedefleyen bu topyekûn tahribat operasyonu, belli ki o toplantıda planlanmış. Bir diplomatlar topluluğu niteliğini yitirerek bir MİTçiler ve imamlar güruhuna dönüştürülen dışişlerinin yeni patronu Hakan Fidan, operasyon öncesinde ABD güçlerinden “üçüncü şahıslar” olarak bahsederek belirtilen hedeflerden uzak durmaları konusunda uyarmıştı. Sonra, TSK sözcüsüne göre ‘teknik karışıklık’ sonucu, o üçüncü şahıslara ait bir F-16, MİT envanterine kayıtlı olduğu anlaşılan bir SİHA’yı vurup düşürdü. Televizyon kanallarında ‘İlk kan’ döküldü! NATO içi ilk silahlı çatışma! heyecanı içinde harita başında değnekleriyle derhal esas duruşa geçen emekli paşaları bıraksan ortalığın Rambo’ya dönmesi, ‘metal fırtına’ başlaması işten bile değildi. Neyse ki Fidan, Amerikan dışişleri bakanıyla yaptığı telefon görüşmesinde fazla diklenmemiş olmalı ki karşılıklı tansiyon düşürücü açıklamalar geldi. Fidan, ‘operasyon etkilenmedi’ diyor.

Operasyonun etkilerini zaman içinde hep birlikte göreceğiz. Tahribat böyle sürerse Kamışlı, Derik ve Haseke gibi kentler başta olmak üzere bölgedeki yerleşimleri bütünüyle ‘insansızlaştırma’ sonucuna yol açabilir. Belki Ümit Özdağ’ın artan provokasyonlarına cevaben mültecileri yerleştirecek hazır boş şehir ve kasabaları gösterebilmeyi umuyorlar. Daha önce Cerablus ve Serakaniye’ye briket ev inşaatı yapma planları gibi. Ya da emekli paşaların vurguladığı üzere, İran’dan Hatay’a kadar Türkiye topraklarını güneyde 30 kilometre genişletme projesi söz konusu. İşte o durumda milyonlarca mülteciyle milletimizi genişletmekle kalmadık vatanı da genişlettik diyebilecekler. Daha geçtiğimiz haftalarda Karabağ’da olduğu gibi, ya da 1974’ten beri Kıbrıs’ta olduğu gibi. İrredentist muhterislik, o milli seciyenin en mühim muhtevasıdır.

Ama bunlar paşaların ve stratejistlerin alanı; âli ‘devlet aklı’ meselesidir ki kul aklı ermez. Aklına olmasa da şekline bakmak hala mümkün bu devletin. Erdoğan’ın o korsan MGK’da yer almaması, sağlık durumuna yoruldu. Aslında soğuk algınlığı mazereti, İspanya’da Karabağ üzerine Avrupa devlet başkanlarının istişare toplantısından dışlanma halini örtbas etme anlatısıydı. O gidemeyince Aliyev de katılmadı. Ama devlet zirvesi oturumunda olmayışı, planlamanın Erdoğan’ın talimatlarıyla gerçekleşmediği anlamına gelmez. Her halükarda, diğerleri bir yana İbrahim Kalın ve Hakan Fidan için bu pozun bir vitrin vazifesi gördüğü bir gerçek: huzurlarınızda Erdoğan’ın ‘prensleri’; müstakbel halefleri. Gerek damatlar gerekse Bilal bey, histeri krizleri içinde olabilirler.

Fotoğrafın Erdoğan’a ve ailesine bakan tarafı böyleyken topluma, hepimize bakan bir tarafı da var elbette: Huzurlarınızda Devletin yeni zirvesi. Geçmişte bu tür planlar MGK toplantılarında kotarılırdı. Ama o, ‘ileri demokrasi’ gelmeden önceydi; artık post-modern çağda post-MGK dönemindeyiz. Demokrasiler öyle resmi ve kurumsal değil böyle Frenk usulü ‘casual’ MGK’larla yönetilir. AKP iktidarı her şeyi sivilleştirdi ve burada da polisi ve gizli servisi öyle sayarsak sivil ağırlıklı bir MGK yapısı görülecektir. Bir başka AKP iddiası, vesayet rejimini ortadan kaldırmak yani ülkenin atanmışlar değil seçilmişler tarafından yönetilmesi. İşte bu karenin asıl çarpıcı yanı bu. Konvansiyonel MGK’nın içinde birkaç seçilmiş de olurdu. Post-MGK portresinde ise halkın oyuyla seçilmiş tek bir suret-i şahsiyet mevcut değil.

Devlet, ‘eski rejim’le kıyaslandığında bile daha bir seçilmemişlerin ‘vesayeti’ altında. Silme atanmış memurlardan oluşan bu ‘Korsan MGK’, ‘Sivil Anayasa’ diye reklamı yapılmakta olan şeyin muhtevası hakkında da bir fikir vermiyor mu? Frenklerin böyle durumlar için bir deyişi vardır: Yeni kabuk aynı muz.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
244AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin