yaklaşımlarÖzkan YıkıcıFilipinler, Şili deneyimleri ve Türkiye yorumu - Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Filipinler, Şili deneyimleri ve Türkiye yorumu – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Türkiye seçimlerine artık günler kaldı. Daha seçim dönemine girmeden başlayan, kuşkular gidrek artıyor. Seçim ve sonrasındaki tahminler epey korkutucu hale geldiği anlar da oluyor. Öyle ki kazanılsa dahi Erdoğanın koltuğu brakıp brakmayacağı konuşuluyor. Buda, seçimlerin net gerçeği olarak yapılma şeklinin demokratik olmadığı, sonucunun dahi kabullenmeme gerçeği ile karıştığının işaretidir. Bu konuda önemli eksiklikleri de belirtelim. Özellikle de siyasal bilimsellikteki eksiklikler önemlidir. Neoliberalizim öylesine bir algı oluşturdu ki birçok kuramın özünü unutuk. Emperyalizim, sömürgecilik, bağımlılık gibi yapılanışları, sistemsel işleyişleri tamamen yorumların dışına ötelendirildi. Buda sınffsal, sosyolojik, sisistemsel ve siyasal eksiklikler nedeniyle tahminlerde zayıflamaları da oluşturdu. Hele deneyimleri hiç dikate almama durumuna geldik. Bu nedenle size unutturulan babzı kuramlarla birlikte birkaç deney anlatacam.****

Filipinler: 1986 yılında seçimler yapıldı. Diktatör Markos Batı emperyalizmin de desteği ile nep ayakta kaldı. Diktatörlüğü baskıcı seçimelrle de imajlaştırıyordu. O yıl da yine seçimler gerçekleşti. KorazonAkino rakibiydi. Korazon Akinonun eşini daha önceden ABD den dönerken hava alanında katletirdi. Herkes biliyordu da resmi sistem yayınları bunu örtmeğe ve suçu Komonistlere atmaya uğraşıldı. Bu durum Markosun karşısına eşi Korazon Akinoyu çıkardı. Hem de Filipinlerde pek de kültürel siyasal olarak kadının rolü önemsenmemesine rağmen.

Sonuçta seçim sonuçları açıklandı. İki lyanlı sonuçlar çıktı. Korazon Akinoye göre seçimi kendisi kazandığı iken, Markosa göre de kendi açık farkla kazandı. Gösteriler başladı. Saraya yönelik yürüyüşler oldu. Bu arada muhalefet içinde FKP oldukça insiyatif alıyordu. Garipti, o zamanın Sovyet rejimi Markosun kazandığını ilk açıklayan ülkeydi.

Sonuçta ikili iktidara doğru gidildi. Ordu dahi ayrışmaya başladı. Reygın yönetimi ve Teçır konuyu değerlendirirken, birden rol deyiştirdiler. Tarafsız durup günler sonra Markosa istifa etmesini söylediler. Resmen açıkladılar. Hemen ardından başta Hava kuvetleri de Akinonun  yanına geçti. Onca muhteşem diktatör Markos ise birden kuzu kesilip ülkeden kaçtı. Ordu da ardından kına yaktı. Böylelikle Markosun rejimi sonlandı. Daha sonra açığa çıkan  bazı bilgielr, özellikle ABD CİA çevreleri, olayların devam etmesi halinde iktidarı FKP alacağı ve Filipinlerin kaybedileceği olasılığı raporuyla Reygını ikna etti. Zatten Akinolar da artık  yıpranan Markosun yerine geçmesi için yetiştirilip, ancak Markos iktidarda kalmak için, onları katlederek yerini garanti etmeğe uğraştığı taktikler de açığa çıktı.****

Şili; şilide herkesin bildiği Pinoşet diktatörlüğüAlyendeyi devrdi. Neoliebralizmin ilk uygulanmaya başnanan ülkesi oldu.Darbeci Pinoşet ülkeği baskıyla epey yöneti. Yeniden toparlanan sol ve yanına aldığı demokratik kesimler ise isyanlar ve protestolar gerçekleşmeğe giriştiler. ABD çevreleri en azından demokratik görünüm adında bir adım olsun diye Pinoşeti resmen anayasa yapıp referanduma sunmasını önerdi. Kendine güvenen, baskı aygıtlarına da iyi rol biçen Pinoşet, geleceğini da yasal garantiye alma adına bir anayasa hazırladı. Refaranduma soktu. Fakat, referandum sonucu zaman geçmesine karşın açıklanmıyordu. Sokaklar canlandı. Baskı durdurmaya eytmiyordu.

Derken, ABD başta olmak üzere Pinoşete en azından çekilip referandumu kabul edrek yükselen solun da iktidara gelmesini durdurma yoluyla referandum sonuçlarını kabulendirmeği başardılar. Böylelikle Şilide de alk direnişi sonunda kanlı pinoşet diktatörlüğünün gerilemesinin yolunu aştı.****

Bu örnekler bize basit bir gerçeği vurguluyor. İstersek daha birçok örnek daha size sayarım. Ancak, Şili ve Filipinlerin sistem bakımından önemini de düşünürek, ikisi ile yetiniyorum. Neden mi yazdım: Çünkü ne yazık Türkiyenin Nato gerçeği, batıyla olan ekonomik bağı ve dış sermaye hareketleri gerçekleri ortadayken, ısrarla hala tek Türkiye eksenli tartışma sıkışmasında takılıp kalındı. Öyle ki Nato gerçeği düşünülmeden ordu analizi veya dış sermaye hareketli ekonomi görmezden geliip resmen atıp tutma vaatleri alır başını gitmeye ız vermektedir. Oysa Türkiyenin yakın tarihi gösterdi ki ABD onaylı olmadan ne darbe nede işkal yapılma sonucu olabilmektedir. Ama, bunlar hiç yokmuş gibi de tüm olasılıklar uluslararası ilişkileri yok sayarak yapılmaktadır. Halbuki Erdoğanın iktidara gelmesi dahi ABD projesi olduğu, partinin kuruluşunda dahi insiyatif kulanıldığı artık imkar edilemez haldedir. Onun için, seçim sonrasının öngörüleri yapılırken emperyalist gerçeği, sosyolojik durumu ve sınıf mücadelesini önemli şekilde bilrek yorum yapmak şart. Yukardaki örneklerden farklı olarak Türkiyede sol seçenek şansı şu anda yok. Onun için daha yumuşak ve çekimser gibi davranma alanı fazladır. Tıpkı 15 Temuz darbesi gibi.

İsterseniz bir de Kıbrıs örneğini ekleyin: kocaman Denktaşın kurşun atmadan nasıl çekildiği ortamın yerel deyil de sistemi okuyamadığı için siyasal sona geldiği gerçeğini ne çabuk unutuk. Boşuna dyeil hep söyleyip kimsenin karşılaşmak istemediği Annan planını doğrularla değerlendirelim seçeneği hep havada kaldı. Klasik ezberle kendine kahramanlık çizmeler ne yazık bu coğrafyanın şanındadır.

Sonuç, Türkiyedeki seçim sonuçlarının kaderi son tahlilde içinde olduğu yapının da bakışıyla belirlenecek. Şimdilik sistem net tavır koymadı. Sayısal sonuç kadar muhalefet ivmesi ile siyasal seçenekle birlikte ilerde tavır koyup, gerekirse son sözü söyleyecektir. Anladınız mı?

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
234AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin