yaklaşımlarÖzkan YıkıcıKılıçtaroğlu bilineni ilan ederken - Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Kılıçtaroğlu bilineni ilan ederken – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Peşinen belirteyim: Türkiyede baskılar öylesine yaygınlaştı ki yaşamak öylesine nefes alamama noktasına ulaştı ki halklar artık şimdiden gelecekteki seçimde bu öfkesini yansıtacağı bekleniyor. Bu nedenle, kim adayn olursa olsun, şimdiden kazanan halkın tepkisi olacağı beklentisi yaygın. Bu önemli koşuldur. Eğer kendine muhalefet diyuen kesim bu ortamı değerlendiremez se diyecek söz de kalmıyor. Deprem olup ayı geçen zaman diliminde hala Hatayda brakın barınmayı falan, su talebi varsa, söylenecek kalmadığı andayız. Yine de hayat kendi kuralını yaşayanlarla birlikte koyduğunu da hatırlatalım. Onca koşul ile iktidarda olanın kim olduğunu birlikte bilmenin de kaçınılmazlığı kesindir.****

Belli ki yakın zamanda Türkiye seçime gidiyor. Öyle koşullarda giriyor ki her tarafı çrüyen ve son Bursa Spor Amet maçında resmen nelerin yapılabileceğinin de sinyallerini alıyoruz. Bu koşullarda dahi zorla kurdurtulan ve merkezi eksen içişnde çıkarlar birliktelikteki Akşener krizi de kimseye tesadüf gelmedi. Sadece “niye bu zaman” sorusu soruldu. Fakat, birkaç gün nerede ise küfürlü dil ile konulan ayrım, birden sanki yaşanmamış gibi Altılı Masa sinyali verilmesi de kurdurtulan itifakın nedenli itifak olmadığının da ne acıdır ki kanıtıdır. Fakat, zorlayan koşullar sonucu Rejim deyişimi için oluşan çok kötü konumlar nedeniyle “kim olursa olsun” denecek derecedeki ortam, bu yanlışı da şimdilik yutuyor. Ne yazık ben Kıbrıstan bakarken, itifak koşulu daha bize çok kriz yaratacağı da ne acıdır sürpriz olmalyacaktır.

Kendi kendine kurşun sıkıp yaralatan hamle sonrası ise bence daha yerel seçim öncesi Milet itifak başlangıcıyla hedeflenen Kılıçtaroğlu adaylığı sanki yeniymiş gibi. Buda  sürpriz deyildi. Hele krizde neden gösterilmesi sadece “acaba başka ne olabilir” sorularını sordutma dışında bir anlamı yok.

Türkiye seçimlere gidiyor. Hem Cumhurbaşkanlığı hem de parlementer seçimleri var. Nedense öylesine liderliğe odaklandı ki parlemento seçimlerinin etkisi şimdilik epey geride brakılıyor. Çünkü, oluşan liderlik yönetimi hem rejim deyişimini sona doğru taşıyıp hem de parlementoyu resmen onay veren noterliğe dek gerileti. Bu dahi yapılacak “eğer yapılırsa” seçimlerin bildik normal koşullarda deyil, tam aksi oldukça anormal ortamda gerçekleşeceği şimdiden kesin. Devlet Hükümet çizgisinin silikleştiği, her kurumun tek bir dilde bağımlı kılındığı şartlarda, daha çok eskiden beri “sandıkları kim koruyacak, sonuçlar doğru osöylenecek mi” sorularıyla adeta güvenlik kuşkusu epey yaygındı.

Bu şartlarda Kılıçtaroğlu adaylığını açıkladı. Kimisi beyendi kimisi de tam aksi duruşta. Depremin yaratığı çöküş içinde bir de Altılı masa krizinin üstüne gelince, elbet söylenmese de sorular çok. Ama, sık sık belirtiğim gibi, oluşan tepki sosyal muhalefet dalgası bu gidişat da önemli rol oynayacaktır. Düne dek beyenilmeyen Kılıçtaroğlunun dahi kamuoyu araştırmalarında kabul görmesi de bundandı. Fakat, Türkiyeli bazı yazarlara şu uyarıyı da yapayım: hep “ddünyada görülmemiş şeklinde oluşan itifak” lafı biraz yaban geliyor. Hele de benim gibi birçok muhalefet itifak konularında yazan birisi olarak bu duruma dikat çekmek istiyorum. Devlet içi itifak kurulması ve ötekilerin genelikle bloktan kopup parti kuranlarla oluşan itifak elbet pek görülmez. Bu bir anlamda sokakta bedel ödeyen, direnen insanları da dikate almama olduğunu benden iyi bilmeleri gerekir. Hele de yurdışında kalmayı ve bu durumu söyleyen gazeteciye, söylediklerinin en hafif açıklamasıyla yalandır. Böylesi devlet eksenli itifakın kurulmadığını söyleseler ve kurulması dahi itifaktan çok başka bağların olduğu gerçeğini imkar etmemek gerekir. İsterseniz seçim kazanlıldıktan hemen sonra bir olası krizi de ben söyleyim: Kılıctaroğlu başkan seçilmesiyle parti başkanlığını brakmayacağını büyük ihtimal ile ahmin ediyorum. Bu dahi bana birçok kuşkuyu yaratmaya yetiyor. Fakat gerçek şu: Erdoğanın mutlaka gitmesi şart. GGitmesi gerekir ki insanlar nefes alsın. Aynen K. Kıbrıs gibi. Bu gerçek tüm eksiklikleri çoğu ne yazık sol kesim de kaçınılmaz olarak kabulleniyor. Seçenek yok ve iktidarın gitmesi gereken ikilemde nefes alma önemlidir.

K. Kıbrısa gelince mi daha ne yazık tamamen Türkiyede olanların farkında dyeil. Oluşan gündem ve verilen bazı bilgileri alarak yorum yapılıyor. Medyamız bunları dahi haberleştirmekten hala kaçınıyor. Onun için her dinlediğim tartışma konuşmalarında ne yazık oldukça uzayda dolaşan kişilerin sanki aldıkları sinyal ile seslerle hükselerek sohbetlerine benzetiyorum. Halbuki girilen süreç, rejim ve insanlar için oldukça can alıcı bir kavşaktır. Onun için onca yanlışa karşın ve düne dek beyenilmeyen Bay Kemal, şimdi seçenek olarak gericileşen islomifaşist rejimin seçeneği olarak Erdoğanın karşısına geldi. Meral Akşener krizi ise net şekilde itifakın dahi itifak olup olmadığının kuşkusunu artırma dışında anlamı yok. Devlet içi bu bloklaşma ise yakında yapılacak seçimle uoluna devam uoksa sorusyla ikilemleşecek.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
295AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin