yaklaşımlarÖzkan YıkıcıAmerika'dan Brezilya'ya deneyimler - Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Amerika’dan Brezilya’ya deneyimler – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Farkındamısınız: son yıllardaki başlangıç tarihi önemli mesajlar vermektedir. Öyle köşede bucakta kalan veya otoriter sömürge ülkelerden gelmiyor. Direk sistemin temel gücü ABd ile önemli öteki ülkeBrezilyadan yaşananlarla karşımıza geliyor. Dünya siyasal tarih bakımından kayda geçmesi gereken önemli yaşananlardır. Bir anlamda siyasal gidişatın da önemli tehlike sinyallerini de kanıtlamayan yaramaktadır.

Farkındamısınız: iki yıldır daha yılın başında iki ülkedeki başlangıç oldukça ürkütücüdür. Brezilya haydi diyelin muhtemel denilse de ABD yaşananı adeta sistemin çürümüş ve kendini üretememesinin sıkıntılarının işaretidir. Daha da eklenen tehlike, yapılan eylemin adının söylenmemesidir. Burada da seçeneksizliklerin yaptığı tahribatın sonucudur.. Dahası, Brezilyada Lula gereken tepkiyi en azından anında verirken, ABD cepesindeki Baydın tutum ile kamuoyunun hem de ilk olma derecesine karşın genel yaklaşımı da kuşkuculuğu artırmaya yetiyor.

Dileyen şunu da ekler: 2018 yılının başında Kuzey kıbrısta da Afrika linç hareketiyle başlayıp sonuçta buradaki parlementoyu basıp tepesine aşiret bayrağı çekilmesi de eklenmesi yanlış olmaz. Fakat: K. Kıbrısta beklenen özellikle parlementer tepki hiç derecesinde oldu. Daha kötüsü, eylemcilerle kucak kucağa olan kişiler şimdi bazıları koltuklarda oturmaktadır. Buda bizlik eklenmesi yanlış olmayan yakın tarih yaşanılanıdır.***

Yukardaki özetlediğim gelişmeler gerek seçim dönemindeki el deyiştirme sürecinde yaşanması, gerek se özellikle Amerikada da rahatça gerçekleştirilmesi sonucu, sistemdeki gelinen kriz süreçli aşmazın basit siyasal birer önemli uyarıcı örnektir. Daha kötüsüne gelince, olayın özündeki faşistlik idolojik olayı nedense pek kulanılınmadı. Brezilyada Lula açıkça söylenirken, Baydının dilinde fazla bir anlatı şekli konulmadı. Amerikanın sistemin önemli güç merkezi olma durumu da vahimiyeti karşımıza taşıyor.

Neoliberal süreçte zaten özellikle sistemin kirli karanlık içeriğine işaret eden kavramlar boşaltıldı. Hele de ilgili kuramların siyasal yönetim ağında olmasını da örtmede deyişken isimler kulanılarak örtüldü. Popilist veya posmoderinci denilerek gerçek faşist özler yumuşatılıp tehlikesizlik çenberine çekildi. Öyle ki gerek Trump gerek Belsanaro direk faşist tutumlarını siyasal görüşlerini gizlenemezken, bunları sermaye kesiminin önenmli kanatları seçenek lolarak desteklerken, dil kullanımında isimleri otoriteleşme veya popilist adıyla kulanılıp böylelikle gelen tehlikeleri de örtüyorlardı. Oysa yaşatılan gerçekler resmen faşist anlamlıydı. Üselik de önemli sınıfsal sermaye destekleri ve devletin belirli kurumlarını da elerine geçirdiler. Brezilyada yargı ve ordunun tutumu daha akıldadır. Amerikada özellikle gericileşme  hamlelerindeki kararlar da hala canlılığını koruyor. Ama, konular tıpkı ötekileri gibi yumuşatılıp veya kişiselleştirilerek sunularak tehlike kırılmış hale sokuluyordu.

Gelinen aşamada muhalif eksende de uzlaşı merkezi ağırlık olması sonucu faşiszim, kapitalizim gibi kuramlardan soyutlayıp, sanki normal işleyen makinedeki kişisel duruşlarla sınırlatılmaktadır. Sistem hem aşmazını koruyor hem de dahan otoriterliğe yöneliyordu. Nitekim, Amerikada Trump suçlanırken özellikle Baydının dünyada yaratığı emperyalist saldırgan politika pek de Trumtan daha geride kalmadı. Brezilyada ise Lula koltuğa otursa da daha şimdiden öteki devlet kurumlarının ona karşı tutumundaki her an tehlikesi hala sürmektedir.***

Sadece bunlar yaşanmadı elbet: hala sürmekte olan Peru direnişi hikayesi veya Pakistandaki seçilen hanın kendi deyimi ile Çin Yakınında ABD üstüne izin vermemesi sonucu görevden alınma şekileri, bize kapitalist dünyadaki çürümüşlük ile seçeneksizlik ikileminin acı itirafını yazdırtmaya zorluyor. Bu nedenle iki yıldır Brezilya ve Amerikada yılın başındaki direk seçimi kaybeden liderlrin devlet kurumlarına karşı işkal eylemleri, faşizmin denilen şekliyle demokratik deyil, kendi özünü gösermesi bakımından ders alıcıdır. Biz adını demokrat veya popilist koysak da faşizim faşizimdir. Onun liderlri de tıpkı kendi özleri gibi davranacaktır. Hele arkalarında sermay gücü ve devletin bazı kesimleri de varsa. Zaten gerek Trump gerek se Belsanaro iktidarı normal koşullarda devretmeyeceklerini açıkça ifade yaptılar. Öyle de davrandılar. Kaybetikelri seçimleri hala kaybetmediklerini söylemeye devam ediyorlar. Üstelik de kendi atadıkları kesimlerin dahi imkar edemeyecekleri şekilerde olmasına rağmen. Bu faşizmin kendi gerçeğinin sonucudur. Normalmışı açıkça normalmış deyildir anlatısına rağmen siz normaldır derseniz, böyle olayları da özüyle konuşmaktan kaçma aşamasına gelirsiniz. Ne demek istediğimi, K. Kıbrıs zaten hep yaşayarak tekrarlıyor.***

Emperyalist çağdayız. Siz deyişik sıfatlarla bunu yok yapma düşüncesini kulansanız da yine de örtemezsiniz. Sadece yaratığınız gerçeğin karşısındaki algı olgusuyla insanları uyutursunuz. Ama gerçekler yürümeye devam ediyor. Eksik olan çürüyen ve krizlerle debelenen bu yapının kendini üretememesine karşın, öteki seçeneğin güçlenmemesidir. Buda daha kolay  gericiliğin güçlendirilme zemini hazırlıyor. Onun için son kadın tartışmasında da olduğu gibi konuyu genel ile birlikte ele almak önemlidir. Lula ile Baydın farkı dahi sol siyasetin önemini anlatmaya çoktan yetmesi gerekirdi. Ama sistemsel medya sayesinde iki konu dahi yanyabnna konulmadı. Sosyalist eksiklik seçeneği işte böyle bir şeydir.

Neydi olanlar: yıla girerken geçen yıl Amerikada Trump yanlıları hem de koltuğun devri sürecinde kongreyi basarlar. Sonuçta başarısız olsa da bnasıl olur sorusu hep akılda kaldı. Soruşturma dönemi ise hala kuşkularla doludur. Gerçi algı hikayesi epey işletildi. Amerikan adaleti ve siyaseti damıtıldı. Ama, sonuçta beklenen öönemli duruş tam anlamıyla yaşatılamadı.

Bu yıl ise başka bir Amerikan kıtasındaki Ama Latin Amerikada benzeri yaşandı. Yaşanan dönem benzer. Seçimler sonrası iktidar veya saray devri sürecinin sonuna doğru veya tam da tamamlanırken geldi. Bu defa Belsanaro koltuğu devretmeye katılmadığı gibi, yine tıpkı bir yıl öncesi Amerikadaki gibi parlemento basıldı. Bir farkla, Brezilyada anayasa mahkemesi ve saray da eklendi. Üçlü işkal etme eylemi oluştu. Amerikadan farklı, Lula tecrübesini de kulanarak hemen harekete geçti. Gelişmeninb önünü almakla kalmayıp siyasal suçlamasını da daha geniş eksenle oturtu. Burada da solcu olma ve yaşanan geçmişteki sendikacılıktan Cunta dönemi, önceki seçilmişlik ile elinden yargıyla alınan seçim deneyinlerinin de olmasının elbet katgısı vardı. Bir de Brezilyada gerçekten sosyal muhalefet ve sınıfsal eksenli örgütleme ile mücadele geneleği olduıkça canlıdır.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
244AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin