yaklaşımlarÖzkan YıkıcıGericileşmenin iki örneği, türkiyeden Suudi Arabistan'a - Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Gericileşmenin iki örneği, türkiyeden Suudi Arabistan’a – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Son beledieyler yasası ve öteki kararlarda da yaşadığım acı gerçekler yeniden tekrarlandı. Konu hakında bilgi bilmeden rasgele veya yandaş konumuyla konuşmalar, net Türkiye gerçeğine karşın hala Türkiyeyi söylememe yekinde, ordan gelen dayatmayı normalmış gibi algılayıp savunma paradoksuna dek düşülmesidir. Son belediyeler hikayesinde kayum konusunu savuncak derecede olan “muhalif” kesimli insanlardan tutun hala Türkiyenin belediye anlayışı ile K. Kıbrıs gerçeklerini bağdaştıramayacak derecede zayıf oluşlara hep karşılaştım. En kötüsü, dayatma yasada dahi olan uygulamanın, okunmadan savunmnası veya türkiye gerçeğinden kaçınmak için olan nice insan, sanki ben savunuyormuşum gibi benimle tartışmaya girmeleridir. Türkiyeden uzak ama Türkiyeleşen sömürgesel yaşamla yaşamanın travması her an karşımıza gelmekten çekinmiyor. Bu nedenle anladığım şekliyle de Türkiyede olanları bilmeme kapanışı da olunca, konuyla alakalı yazmaya devam dedim. Bu anlayışla da son Türkiye eksenli iki gelişmeyi örnek seçtim. Bir anlamda Kuzey Kıbrısın da nereye taşındığının anlaşılmasına belki biraz katgım olur umudunu da hala taşıyarak deyiniyorum.

Son günlerde Türkiyeden duyulan haberlerden birisi oldukça çarpıcıdır. Gerçekten çarpıcı: Erzurumda Diyanete bağlı Kuran kursunda öğrencilere cinsel taciz yapılır. Konu pek duyurtulmak istenmez. Birkaç gazeteci bunu haberleştirir. TELE1 Halkcı tv ve KRT kanaları bu haberi yapar. Olay önce kaşatılmak istenir. Savcılık sesiz kalır. Ama, havber doğrulanır. Öteki medya konuya deyinmez. Epey zaman konu dar eksende olsa da yayınlanarak yeni bilgilerle geliştirilir. Takip edilir. Konu Diyanete bağlı Erzurumdaki Kuran kursuydu. En azından konu odenli kötü olması nedeniyle bazı yönetim ve adalet bilgielrinin de gelmesi gerekirdi. Öyle bir tavırlar geldi ki tam Türkiyelik: Diyanet olalyı araştırıp kendini de en azından konunun üstüne gitiğini imaj etmesine dahi önem vermezken, olayı bazı kurumlara şikayet eder. RTÜK baş vurup kurumsal zarar görme nedeniyle üç kanalı suçlar. RTÜK de hemen görevi alıp 3  kanala ceeza yağdırır. Haberi yapmanın suç olma nedneini ileri sürer. İtibar demek ki odenli değerlidir.

Nedense son dönemde Türkiyede yayın olarak şu kural epey yaygınlaştı: merkezi yakın veya tarikatların yaptıkları ortaya çınca, RTÜK önce yayın yasağı ve sonra para cezası veya kapatma cezası verir. Peki konu ne: Taciz hem de çocuklara… Kurum Diyanet. Yalanlandı mı: tam aksi yasaklaştırılıp sonra itibar dneilip RTÜK ceza kesti. Bu sadece bir örnektir…..

Gelelim daha uluslararsı boyutu olan konuya: hatırlarsınız: birkaç yıl önce Türkiyede Sudi konsoloklukta önemli cinayaet işlendi. Oldukça da vahşi şekilde. Sudi Araabistan gazetecisi ve Mülsüman kardeşler çizgisindeki kişi katledildi. Vize yenileme adına, İstanbul Sudi Konsoloğuna gider, Bir daha çıkmaz. Tüm kapılar cinayete hem de vahşi şekildekim cinayete gider. Dünyayı etkileyen tartışmalar başlar. Türkiye yetkilileri oldukça yüksek frekanstan tehtit yağdırır. Göstergeler hep Konsolokluktaki cinayete ve onu direk yönetim talimatıyla gerçekleştiği yönündeydi. Zaman akıyordu. Durum hala canlıydı. Tartışmalar yoğunlaşırken de ince kaçışlar oluyordu. Cinayetin elçilikte işlenmesi nedeniyle Türkiye değil Sudi arabistanda yargılanması gerektiği de araya sıkıştırılıyordu. Halbuki uluslararası hukuka göre ince bir aldatmaca vardı. Doğruydu: her ülkenin elçiliği kendi toprağıdır. Fakat, Konsolosluklar değildir. Konsolosluklardaki olaylarda ilgili bulunduğu ülke yargı ararıyla operasyon yapılıp yargılama gerçekleştirildiği kararı da var. Ama, sonuç yok. Tartışmalar yavaş yavaş unutmaya doğru yönlendi.

Derken, ansıszınb son günlerde önce Kaşıkçı cinayetinin dosyasının Sudi Arabistana verileceği haberi çıktı. Ardından yollar da ona çıktı. Herkes kısa zaman öncesini hatırladı. Yeniden “acaba bir şey mi var” sorusuna gelindi. Anlaşılır gibi olan Türkiye Sudi Arabisan ilişkileri düzeliyor. Üstelik, Türkiye, sıkıntıda olduğu döviz için Sudilerden yardım kaynağı istiyor. Türkiyedeki bazı medya hemen Kaçıkcı cinayetine karşın para mahşetlerini atmaya başladı.

Bu konuşmalar farketirmedi: Türkiye yeni Sudi Arabistan politik denklemine Kaşıkçı dosyasını da kouydu. Adalet bakanı bunu doğruladı. Tabi karşılığındaki Slot veya başka yönle gelecek dövizi eklemeden. Dün karşılıklı suçlamalar ile katledilen Cemal Kaşıkçı, şimdi pazarlığın dosyasıyla la sudileşiyordu. Gericilik ve otoriterliğin politik mavzemesinde de böylesi örnekler oldukça çoktur. İlişkilr bozulurken ki ortaya serilen gizli çirkinlikler olurken, düzelirken de bazı sorunlar örtülüp, karşılığında birşeyler alarak düzelme yelkenini açıyor. Bunlar hem de gizli gizli değil açık açık dağ başında kayak kayar gibi oluyor. ***

Bu iki örnek karşımıza içeleşip günümüz paketiyle dayatılar yapan Türkiye ekseninde dönüyor. Bunları bilmeden gelen paket yasaları tartışırsak, nasıl K. Kıbrıs ittistediklerini bilmeden konuşmak olmaktan öte gidemiyorlar. İlişki düzenlenmesi, sömürgeleştirme ve gelirim… Öte yanda bizim koltuk sevdalıların gayet kolay tarikatlara gitmeyle işbirlikçilik imajı verirken, sonuçlarını da düşünmeme paradoksu hep bunları örter. Ne oalcak basit kaçışın sonucu ise böyle gerçekleşir. Hem teslimiyet hem de gericileşme. Diyanetdeki istismar olayı veya tarikat yurtlarındaki uygulamalar bilinmeyerek, aynileri buaraya gelince de para getirir ile ekonomikleştirme kolaylığı da oluşur. Gericilik kültürü ile nasıl bir cendereye düştüğümüzü dahi konuşmadan iyidir derken, sonuçta kriminal suçların neden artığı sorularına düşeriz.

Sudi ilişkileri ise tam bir derslik. Buna kimi sıkılmadan başarı da diyecektir. Türkiyenin dünkü en iyi Sudi dostu Cemal Kaşıkçının durumu da öyle. Türkiye dostu Kaçıkçı hem de Türkiyenin göbeğinde istanbulda katledilirken, şimdi Türkiye iyi ilişki adına bunun dosyasını Sudi Arabistana veriyor. Neyin karşılığımı? Türkiye medyası gayet açık yazıyor: Döviz veya para! Bunlarıı  bilmeyenler, elbet Tarikat veya Diyanet kurumlarına normal gibiymiş konuşma kolaylığı da var. Hele Türkiye Sudi eksenine ilgisiz durmayı yeyleyecektir. Ozaman, ben kayum da olacak değince, hem de belediye çalışanında muhalefet insanları “iyi olur” demesi sürpriz mi?

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
236AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin