yaklaşımlarÖzkan YıkıcıMüzevirlikten göçmenliğe Türkiye politikası - Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Müzevirlikten göçmenliğe Türkiye politikası – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Türkiyenin önemli dış politik sınanması, Kıbrıs ve Suriye üzerinden değerlendirmek mümümkündür. Nelerin yaptırılmak istenmesi ve uygulanan idoloji   ile oluşan faciyaların pratik görünümleri de mevcut. Tek eksik, tabulaştırılan dış politika üstüne konuşturulmama da eklenince, bunlar gizlenir. Hem hegemonik hem de iç politikada da daha kolay kulanılma olanağı sağlanır. Son günlerde Türkiyenin dış politikasının içeleştirme sonucu oluşan iki önemli olay vardır. Ancak, bunları hala Türkiye kamuoyu ele alıp uygulanan siaysetin yanlışlığını sorgulayamıyor. Daha kötüsü, direk yaşanırlığa karşın gündem olmama gibi paradoks gerçeği de sırıtmaktadır. İlgili gelişmeler birisi direk ötekisi ise diolojik ders alıcı olduğu Kıbrıs bakımından da düşündürücüdür. Bizi de birinin direk kapzaması ötekinin de oldukça düşündürücü olma nedeniyle, konuları kısaca ele alacam.****

Müzevirlik oldukça yaygınlaştı. Hele de hayatın her alanında sürdürülmesi çıkar da sağlıyorsa, atıp tutmalarla kültürleşmenin de ötesine geçildi. Nitekim, K. Kınbrıs yetkililerinin de sık sık Kıbrıstaki bazen muhalefeti bazen de olmayan olguları varmış gibi Türkiye yetkililerine şikayet etikelri de imkar edelemeyecek derecede sürdürülüyor. Bunun enb son versyonunu saraya seçtirtilen ve yeniden ötekinin de ekonominin başına konulan kişilerce, resmen utanmadan bir toplantı açısında söylemeleridir. Bize iki konuya aydınlatma getiriliyor: birincisi, Türkiyenin resmen seçimlerde bu iki şahsı direk destekleyerek koltuklarda buluşturmasıdır. Ötekisi de bizim kesimdekilerin başarısızlıkları ile çıkarlarını koruma adına utanmadan yalan da söyleseler halkını şijayet etmekten çekinmelelridir. Bu ilişki ağı Türkiye K. Kıbrıs ilişkilerinde oldukça önemli yer alıyor. Öyle ki buradaki muhalefeti jurnallemeğe veya yalanla kendilerinin başarılsızlıklarını örtme adına ötekini suçlama anlayışı koltukta akalmadnın da ilkesi haline getirildi.

Müzevirlerimiz yani saraydaki ve ekonomideki koltukçu, muhalefetin seslendirdiği TL konusunu şikayet yaptılar. Öyle yaptılar ki hamasi ve teslimiyet söylemiyle de beyeni aradılar. Sonra, kendilerinin de pek bilmediği son Türkiyedeki döviz olaynın buraya da gelmesini istediler. Krizin benzerliği veya sorunun nedenlerini düşünmeden, sırf müzevirliğie yağ katma adına bunu da talep etiler. Türkiye bağımlılığı sevinçlerinin dansını oynuyorlardı. Kendilerinden geçti. Oysa bağımsız ülke olsalar böyle davranamazdı. Ülkelerinde de protesto edilirlerdi. Döndükleri zaman hava alanında sert eyelemlerle kasrşılanırlardı. Bu denli teslimiyetle yağ öyle normal şartlarda kulanılamaz. Ama, TL aşkı ile müzevirliği birleştirip, yağı da iyice döküp yağlanmış müzevirlikle muhalefeti suçladılar. Elbet, AKP çevreleri de memnun oldular. İtibar etmenin, kulluk esaretinin başarısını görüyorlardı. Zaten K. Kıbrısta bir yere gelmek isterseniz, ister se en kirli suçu işleğin, müzevirlik ve yağ sizin o  yere gelmenize yetip artıyor. Boşuna değil Tatar saraya gelmeden önce Unokutan aklanmalarından İngiltere yargısına varan bazı konuları hasırn altı edildiğdi. Bunlar hep unutuluyor. Üstelik iş Ankarada olunca herkes karşı da çıkamıyor. Sadece yağı müzevirliği yapan kişilere dokunmakla yetiniliyor. Oysa onları bu görev için seçtirenlerin suçu yokmu?

Son not: gerçekten açık tartışmaya çağırıyorum: hani dediler ya: “türkiyede uygulamaya konulan döviz durumunun buraya da getirilmesi” rıca edildi ya; ozaman ben de bu konuyu savunanlardan tartışmamızı öneririm. Göreceksiniz ki yağ dışında bilmekte pek de ddüşünceleri yok. Ama ahalinin bir kısmı da buna elbet inanacak.****

İkinci konu Suriye ile alakalıdır. Türkiyenin Suriye politikası sonucu önemli sayıda göçmen geldi. Bunlara yapılanları araada duyuyoruz. Son günlerde çok acı saldırı oldu. 3 Suriyeli göçmen evlerinde yakıldı. Hemenn klasik Türkiye uygulamasıyla yasaklama konuldu. Ayle çevrelerine susmaları söylendi. Fazlaca Türkiye memdyası konuyu işlemedi. Halbuki başka yerde bir TC yurttaşına taş atılsa, evinin camı kırılsa dahi öylesine şoven sesler yükselir ki karşıtı ırkçılıklarla suçalrken,kendilerinin en iyi insan değerlerini savundukalrını söylemekten de geri durmazlardı. Oysa Türkiyede 3 Suriye göçmeni evlerinde yakıldılar. Günler geçtikten sonra  konu yavaş yavaş konuşulmaya başlandı. Muhalefet mecliste sorular sormaya girişti.

Suriye politikasının kurbanları olan göçmenlerin başına gelmeğen kalmadı. Son olayın üstünden epey zaman geçti. Ancak, kıpırtılarla konuşturulmaya çalışılınıyor. Yasaklar, bilgisizlikler ve  korkutmalarla konu epey ötelendi. Uyduruk nedenlerle de konu geçiştirildi. Zaten, olay Suriyelilerle alakalıydı. Onları göndermek, suçlamak, ucuz işçi olarak çalıştırmak, kadınların başına gelenleri yazmak dahi ürkütücü durumlarken, yakılan 3 Suriyelilin hikayesi ne olacak! Ama, konu ırk denilip faşistleştirip idolojikleştirince, böyulesi sonuçlar da çıkar.***

Yukarda size iki değişik örnek verdim. Kıbrıs ve Suriye kaynaklıdır. Türkiyenin uyguladığı siyasetin farklı konumlu sonuçlara dokundum. Seçtirtilen ile savaştan kaçıp göçmen olan hikayelerin serpiştirilenn örnekleridir. Müzevirliğin nerelre dek gelineceğinin veya savaştan kaçıp savaşa neden  olan yerde başınıza gelenlerin normaleşen konumlarını yazdım. Türkiyenin Suriye ve Kıbrıs politikaları sorgulanmadıkça, K. Kıbrısta kendi koşullarınızı konuşmayıp, istenilenn sömürgesel şartları normalmış gibi kabulenir iseniz bunlar  da normal hale gelir. Öyle sadece ikili ilişkilerde değil, sosyal yaşama dek yerleşip ağırlığı ile normalleşmede debelenir kalınır. Sahi, enerjideki şu tomasyon hikayesini de ekonomik müzevir bize bir açıklasa? Denizcilik şirketleri falan demeyecem! Nede olsa damadın da arkadaşıdır.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
240AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin