yaklaşımlarÖzkan YıkıcıKıbrıs 63 olayları üzerinden - Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Kıbrıs 63 olayları üzerinden – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Genellikle aralığın Yirmisinden sonra Kıbrıs 1963 olayları Kuzey Kıbrıs resmi çevrelerinde hatırlanır. Ona göre anmalar ve güncel resmi idolojisini beslemeğe çalışırlar. Bu tarihi olayı klsikleşen ve giderek daha daraltılan pencereden anlatıp, resmi güncel idolojiyyi de beslemeğe uğraşırlar. Garip gelecek, Kıbrıs cumhuriyeti bu konuda pek yayın yapmaz. Giderek sanki o  dönemin yaşanmadığı silikliliğine çekmeye çalışır. Kuzeyde ise Rumların saldırısı ile başlanıp orada brakılıyor. Ne ilginçtir ki Kıbrıs konusunu en çok konuşup çözüm isteyen federalcielr da bu konuda pek fazla alakalı olmuyor. Olayın sorgusunu yapıp resmi idolojinin dışşına  çekip gerçeklerle yüzleşmede başarılı olamadılar. Bir karışıklık yağışında, gerçekelr giderek yok etirme değişken tutumlarda savrulma inancını geliştirmektedir.***

Bu yıl yine resmi yayınlar ve makamcılar, Aralık kimine göre 21 kimine göre 23 gününde başlatılıp Rum mezalimini anlatmaya çalışıyorlar. Anmalar ve prokrramlar yapar gibidirler. Bir anlamda ihdiyaçları olduğu sınıra dek bunu gerçekleştirmeğe çalışılınıyor. Kendilerini koruyacak bir örtü şeklinde aktarıyorlar. Kıbrısta resmi kısgaçla, yüzleşmenin gerçekleştirilememesinin oluşturduğu duvarların düşüncede demir kapıyla daha sertleşmesine neden haline sokuldu. Oysa, konuyla alakalı söylenecek çok söz vardır. Hat ta Kıbrısı hep uluslararaswı derken, birden salt karşı kesim ile daraltma eksikliğinin de hatırlanıp olayınm gelişletilmesinin zaruri olduğu da net. Fakat, resmi idolojiler değişmediği için, Kuzeyde Rum suçlamaları ve güneyyde sanki o  dönem olmamış gibi davranıp yine bu yılı da geride brakacağız.*****

Kıbrıs seminerini Türkiyede  verdikten sonra bana bazı tarih araştırmacıları önemli uyarılarla devam etmemi önerdiler. Özellikle toplanan bilgilerin yanaında, koşulların önemi ile yorumun neden sonuç üzerinden oturtulmasını ısrarla bbelirtiler. Katledilen Betretin Cömert Hoca özellikle tarihin araştırma bölümünde bir yeni olguyla tüm konulan başlangıç sonuç ilişkilerinde yeni bir bakışla değişken olduğunu söyledi. Bunu elbet 74 için de benim sunduğum bir Kıbrıs Dosyası bilgisine dayanarak belirti. Hocaya göre bu bilgi de eklenince Ecevitin değil batının öne çıkmasının önemini koydu. Buna benzer şekilde birçok konuda da konuşurken, kendinin bilmediği Açerson planı gibi durumlarda bildiği halde nelerin değişeceğini de vurguladı. Kısaca, Tarih önemli araştırma bilimidir. Hikaye gibi olsa da her gerçek başka yöne değişken anlayışı getirmesi de muhtemeldir. Bu nedenle mümkün oldukça tüm olanaklarla belgeler taranmalı,koşullar değerlendirilip sonuçları nedenleriyle birlikte deyerlenmdirmek gerekir. Ben o  tartışmalardan böylesi geniş ufku yakalayıp oluşan yeni hareketimize de yönelik araştırmalarda hep dikat etmeğe çalıştım. Mutlaklık yerine yeni belgeyle kanıtla bazı görüşlerin değişme olasılığını hep kabulendim…****

Gelelim tekrardan 63 olaylarına. Genelikle karşılıklı demeçler ve hamlelerle konu aktarılmaya çalışılınır. Hat ta ötekini suçlama ve kendini mahsun gösterme damıtması da yapılır. Kolayca şu gerçek hep söylendi ve söylenmektedydi: “zamanı değil. Bu gerçekleri söylersek alehimizedir. Bunlar bilinirse, rumlara yarar” tabusal tutumlar yerleştirildi. Sonuçta ben haklı ömteki haksızla sınırlı bir tarih yazdırılıp günün ihdiyacına göre geliştirildi. Birçok bilinen dikate alınmazken “örneğin Türklerin camileri bonbalamaları veya rumların Eyoka heykelini bonbalamaları” gibi olaylar bilinmesine karrşın hep karşıt yaptıyla düşmanlığa havale edildi. Tutum iki kesime indirgendi. Amaç ayrıştırma parçalamaydı ve ona hizmet ediyordu.

Ben de ayni laf döngüsüne girmeden ne demek istediğimi belirteğim. Bence önemli gelişme şu: eğer, Kıbrıs Türkiye Yunanistan ve Britanyanın istediği gibi NATOYA girseydi, bu iki kesimlilik ayrışma olurmu sorusunu baştan sormamız gerekir.3  Garantörün istedğine rağmen Makariyos ve Küçük anlaşarak Kıbrısı Bağımsızlar zirvesine taşıdılar. Bloksuzlar hareketine 1961 yılında üye yaptılar. Doktor Küçük veto hakını kulanma yerine destek verdi. Aslında iki liderin batı tarafından pileti o  tarihten beri kesildiydi. Fırsat aranıyordu.

Dikkatli incelendiğinde bu gelişmeden sonra Kıbrıstaki Glatyo kesimleri anavatanlarına gidip silah istediler. İlgili devletlerde de ikililik oluştu. Yunanistanda dışişleri ret savunma evet derken, Türkiyede İnönü savaş çıkarılmasına karşıydı. Fakat, Amerikan merkezli Özel  harpçılar bunu tetikliyorlardı. Bonbalamalar ve cinayetler 62 yılında yapıldı. Hat ta Cumhurieyt gazetesi Bayraktar camisi bonbalanmasını açıklayacağını yazdıktan sonra iki gazeteci katledildi. Garip değilmi; Kıbrıs Cumhuriyeti içişleri bakanı Yorgacisti! Yorgacisin denktaş ilişkisi de başta birçok araştırmacı tarafından da belgelerle yazıldı. Nitekim Gazetecilerin katli Kıbrıs Cumhurieyti tarafından da araştırılmadı. Benzer birçok olay yaşandı. Bu arada Makariyosun vergi yasaları değişikliği temaslarında İngiltere ve Türkiye ret demediler. Fakat, yine ne tesadüf ki makariyos küçkükten yanıt beklerken, onun adına ratyodan Türkiye yanıt verdi. Aslında Bloksuzlar tercihi Kıbrısta yeni çatışma dönemine geçişi resmen tetikledi. O  dönemi iyi bilenlerin, başta ABD ve ingilterenin nedenli karşı olduğunu da yakalar. Birçok ülkede bloksuzlara kaptırmama adına “darblerden iç savaşlara dek” hamleler yapıldı. En kanlı örneği de Endonezyaydı…..

Şimdi bu verdiğim yeni bilgi ve elinizdeki bilgielri tamamlayın. Gerçekten iki toplumla ve hat ta karşıtla yeterli konuşmak olurmu? Kıbrısta bu deneuyim yanına bir de çocukluğumuzdan beri duyduğumuz “Türkiye gelsin diye” taktiğini de hep akılda tutlalım. Öyle tutalım ki bazı köy boşaltmalarda ilgili hesabın da olduğunu göreceğiz. Nitekim 63 olaylarında Küçük Kaymaklı olayının boşaltmamı çekilmemi yoksa yenilgimi çelişkileri hep konuşuluyor. Benzer birçok konuda daha ortaya çıkan karanlık durumlarda “Türkiye müdahale etsin diye yapıldı” söylemleri de zengindir.

Aradan yıllar geçti. Birçok konu konuşulmayarak unuturuldu. İstenilen yalanlar da damıtıldı. Bu yıl buna Tataroloji de katıldı. Yok edilmeğe çalışılan gerçekler oldu. Gwerçekler silindikçe de sorunların anlaşılması da zorlaştı. Tekrar soralım: eğer Kıbrıs Natoya girseydi, bu süreç yaşanırmıydı?

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
218AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin