iktibasgenelKolonimiz Kıbrıs - Kürşad Kahramanoğlu
yazarın tüm yazıları:

Kolonimiz Kıbrıs – Kürşad Kahramanoğlu

Yeniçağ podcastını dinleyin

kursadBu Afrodit’in muhteşem adası Kıbrıs’ın kuzeyinde Türkler yaşıyor. Akdeniz’in bu üçüncü büyük adasındaki ilk medeniyet belirtileri M.Ö. 10 000 yıllarına kadar gidiyor. Tarihine şöyle bir baktığımızda, Doğu Akdeniz’in ne kadar güçlü medeniyeti varsa bu ada üzerinde hakimiyet kurmuş: Asurlular, Mısır sonra Persler. Büyük İskender Kıbrıs’ı ele geçirmiş, sonra Romalılar, Bizans, Venedikliler ve nihayet Osmanlı 1570’de 60 000 kişi ile Kıbrıs’ı ele geçirip üç asır idare etmiş. 1872’de Kıbrıs’ta yaklaşık 44 000 Türk ve 100 000 Rum nüfus varmış. 1878’de Türk-Rus savaşları sonrasında idare etmesi için İngiltere’ye verilen Kıbrıs, kâğıt üzerinde 1915’e kadar Osmanlı toprağı olarak kalmış. 1915’te Yunanistan’ın İngiltere yanında savaşı girmesi halinde İngilizler tarafından Yunanistan’a teklif edilmiş, lâkin Yunanistan bu teklifi reddetmiş. 1960’da Yunanistan, Türkiye ve Birleşik Krallık arasında imzalanan Zürih ve Londra antlaşmaları ile Kıbrıs yönetimde %30, %70 bir paylaşımla bağımsızlığını kazandı. İngiltere’nin Kıbrıs’ta hâlâ iki tane bağımsız üssü var. Kıbrıs’ın üç tane de garantör devleti var: Türkiye, Yunanistan ve Birleşik Krallık.

İşte bu noktadan itibaren modern zamanlardaki Kıbrıs Türkü’nün sorunları başlıyor. 60’da yeni kurulmuş Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanlığı’na getirilen 3. Makaryos “salam politikası” diye bilinen, aslında Yunanistan ile birleşmeyi amaçlayan, yani “enosis” denilen politikaları uygulamaya başladı. Zürih ve Londra antlaşmalarındaki bütün garantilere rağmen adanın Türk kimliğinden, aynen bir salam misali, sürekli dilim dilim kesilerek “enosis” gerçekleştirilecekti. Bu politikalar oldukça da başarılı oldu. 1974’teki Türkiye’nin nihayet müdahalesine kadar; 60-74 arasında adanın Rum evlatları gelişip çoğalırken Türk evlatları artan bir şekilde ikinci sınıf vatandaş oldular. Kıbrıslı Rumların sayıları 800 000’i geçmiş, Türkler ancak 50 000 sınırına yaklaşabilmişlerdi. 1872’deki Zürih ve Londra Antlaşmaları’ na da veri kabul edilmiş; 1/3, 2/3 Türk/Rum oranı çoktan bozulmuş: Bütün iyi ve saygın işler Rumlara, iyi okullar, hastaneler ve bilumum diğer toplum hizmetleri Rumların lehine çevrilmişti. Kıbrıs Türk’ü demek; eğitimsiz, sahipsiz, idealsiz bir köylü toplumu demekti! Makaryos’un “salam politikası” fanatik Rumlar’a yetmedi. 1974’te Yunanistan’ı idare eden askeri cuntadan da aldıkları destek ve yönlendirmeyle Makaryos’u devirip bir ihtilal ile Nikos Sampson’u Kıbrıs Cumhuriyeti’nin başına geçirip “enosis” denilen Yunanistan ile birleşme niyetini zorla gerçekleştirmeye teşebbüs ettiler. Beş gün sonra Ecevit/Erbakan hükümeti 1960 Antlaşması’ndan aldıkları yetkiyle Kıbrıs’a müdahale etti. Türkiye üç gün sonra da 30 000 askerle, Kıbrıs’ın %37 sini filen Kıbrıs Cumhuriyeti’nden ayırdı.

Sanmayın ki Kıbrıs Türkü’nün makus talihi değişti. 74’den bugüne kadar Türkiye’nin Kıbrıs politikaları bir başarısızlık ve tutarsızlık zinciri. 1983’te bir Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti(KKTC) kurulmuşsa da, bu Türkiye’den başka kimsenin tanımadığı devlet Kıbrıs Cumhuriyeti 2004’te Avrupa Birliği’ne kabul edildiği zaman dışarıda bırakıldı. Bırakın dünyanın sayıları 200’e yaklaşan BM üye devletlerinden herhangi birini, dostane ilişkilere sahip olmakla övündüğümüz İslam Örgütü üyesi ülkeleri arasında bile KKTC’yi resmen tanıyan bir ülke yok! Dünya, Kıbrıs’ın yegane temsilcisi olarak Kıbrıs Rum Hükümeti’ni tanıyor ve dünyanın hiçbir yerinden, Türkiye hariç, KKTC’ye bir uçak bile inemiyor. KKTC’ye uygulanan ambargolar da cabası!

Onlarca yıl İngiliz ve Rum mandıra ve boyunduruğundan çekmiş Kıbrıs Türk halkı, 40 yıldan beri de değişik Türk hükümetlerinden çekiyor. Bunun ana nedeni, bu mazlum halk için söylenmiş yalanlara bizler de inandık! Sadece kendilerini idare edemeyecekleri yalanına değil, Kıbrıs’lı Türklerin gelecekleri için kendi iradelerini geliştiremeyecek bir köylü toplumu olduğunu kabul ettik. Sadece Türk hükümetleri değil, birçok Türk aydın ve sanatçısı Kıbrıs’ı Türkiye’nin en son kazanılmış kolonisi olarak görüyor. Birçoğunun Kıbrıs’ta lüks villaları var, kendilerine verilmiş (hak edecek ne yapmışlarsa) Kıbrıs vatandaşlıkları var.

74’teki müdahaleyi bir istisna kabul edersek; bütün Türk Hükümetleri Kıbrıs uyuşmazlığını Türkiye’nin başka dış önceliklerinde bir koz olarak kullanma eğilimi gösterdiler. Bugünde değişen bir şey yok: Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın KKTC’de 28 Ocak’ta yapılan AKP karşıtı eylemlere ilişkin yaptığı “Ülkemizden beslenenlerin bu yola girmesi manidardır…” sözleri, binlerce Kıbrıs Türkü’nü derinden yaraladı. Bu günlerde Kıbrıs’ta 14 yeni cami inşaatı var. Kıbrıslı Türkler her an Türk Hükümeti’nin AB’ye girmek, ABD’yi memnun etmek gibi bir nedenle Kıbrıs Türklerinin geleceklerinin bir pazarlık konusu yapılabileceği korkusu ile yaşıyorlar.

Kuzey Kıbrıs bizim bir kolonimiz değil. Doğru olan Kıbrıslı Türkler üzerinde baskı kurmak değil, kaderlerini kendilerinin tayin etme haklarını tanımak ve buna saygı duymaktır.

Kaynak: Birgün Gazetesi

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
297AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin