arşivhaberÖZELLEŞTİRME VE KIBRIS - Salih Batak
yazarın tüm yazıları:

ÖZELLEŞTİRME VE KIBRIS – Salih Batak

Yeniçağ podcastını dinleyin

“İnsanı yaratan emeğidir”…(*)

Kapitalist sistemde dünyanın tek bir pazar haline dönüştürülmesi hedeflenerek, sermayenin küreselleşmesine olanak sağlayabilmek için bir araç olan özelleştirmeler, 1900’lü yılların ikinci yarısından itibaren vahşi kapitalist sistemin, emek gücüne karşı uygulamış olduğu acımasız uygulamalardan bir tanesi, hatta en önemlisidir… Kapitalist sistemde doğası gereği, atılacak her adım kâr etmeye yönelik olmalı ki; sistem sürekliliği sağlanabilsin. Zaten yaşadığımız bu sistem de toplumsal refahın ve ekonomik gelişimin  sağlanabilmesi için en önemli etken olarak kâr etmeyi göstermektedir. İnsanlar arasındaki eşitsizlik göz ardı edilerek, toplumsal refahın sağlanabilmesi için,  sosyo-ekonomik kalkınmadan bahsetmek, sistemin ne kadar acımasız olduğunu gösteriyor zaten. Dolayısı ile ancak bu rekabet anlayışı ile ezilen sınıf yani emekçi sınıfının sömürülmesi ile sermaye sınıfı zenginleşecektir… Çünkü çeşitli manipülasyonlarla üzeri kapatılmak istenen: mutlaka birileri zenginleşecekse, birilerinin de fakirleşmesi gerçeği değişmeyecektir. Ekonomik gücü elinde bulunduran yönetici sınıfı, siyasal tahakkümünü de emekçi üzerinde kurarak, bu vahşi sömürü düzeninde egemenliğini devam ettirmeyi hedeflemektedir. İnsanların emeğini sömürerek, kendisine yabancılaşmasını sağlayan, sosyal alanları da medya ve yine maddi gücüne göre geçiren insanoğlunun “her zaman ezilen, fırsat buldukça ezen” insan profiline yoğunlaşması da yine bu kâr etme hırsına yönelik rekabetten kaynaklanıyor…

Bu yüzden, tarihte sıkça rastlanabileceği gibi, egemen sınıf, emek ve emekçi üzerinde kurduğu baskının kaldırılması için işçi sınıfının çeşitli mücadeleler sonucunda elde ettiği haklarını, sermayenin küreselleşmesi için, günümüzde de çok rahat görebileceğimiz gibi zorbalıkla elde edemeyeceğini anlamasından dolayı, dayatmış olduğu neo-liberal politikalar sayesinde “yasal” yollarla, yani devlet aracılığıyla özel işletmelere peşkeş çekerek uyguluyor.

 

Özelleştirmeler ve sonuçları

Özelleştirmeler, insanların günümüzdeki mevcut yaşam şartlarını etkilemesinden ayrı olarak, geleceğe yönelik tehlikelere de davetiye çıkarıyor. Ayrıca vurgulamakta yarar var: Kapitalist sömürü düzeninde emekçilerin kamusal alanlarda çetin mücadelelerle elde ettiği, çalışma koşulları ve saatleri, hatta geleceğe yönelik iş garantisinin, özelleştirme ayağı ile ortadan kaldırıldığının altını çizmek gerekiyor. Özelleştirmenin ilk adım olarak öncelikle, ekonomik tedbir adı altındaki uygulamalarla,kamuda çalışan emekçilerin, çalışma saatlerini yükseltmek, çalışma koşullarını ağırlaştırmak, emekleri karşılığında aldığı ücretleri kırparak; kamusal alanları ucuz ve aktif iş gücü olarak, iç ve dış sermayedarlara yönlendiriyor. Bunun sonucunda topluma ait kâr ve iş merkezleri satılarak, şirketleştiriliyor. (Elbette burada –bana göre- en önemli etken olan sendikasızlaştırma/ örgütsüzleştirme faktörü devreye giriyor, aşağıda değineceğiz)… Kaçınılmaz olarak bu uygulamalar sayesinde insanlar sorumsuz bir şekilde işsiz kalıp, acımasızca kendi hallerine terk ediliyor. Nitekim bundan ayrı, kamusal alanların şirketleşmesinden sonra, yeni alınacak olan işçilerde, hem en ağır şartlarda çalışacak, hem de kesinlikle emeğinin karşılığını alamayacak… Ve haklarını arama gibi bir gerekçeleri de olamayacak! Çünkü bu uygulamalarla birlikte emekçilerin haklarının ortadan kaldırılıyor. Böylece Kamusal alanlar küçültülerek, örgütlü bulunan sendikaların gücünü de hafifletiyorlar. Bu durumda, her an kapı önüne konma tehlikesiyle karşı karşıya olan her işçi, bürokratik işlemlerin kolaylığına güvenerek aldığı kredilerle geleceğini ipotek altında tuttuğu için, her gün işten atılma korkusu ile yaşayacak. Sonuçta özel şirketler çeşitli bahanelerle kolaylıkla insanların işine son verilebilir. Ve Özelde çalışan işçilerin sendikalaşmasına yönelik bugüne kadar hiçbir adım atılmadığından, kesinlikle bu doğrultuda mücadele etmek, hatta örgütlenmek bile bir hayli zorlaşacaktır…

Bu sayede özellikle Kıbrıs’ın kuzeyinde bulunan yapıya karşı toplumsal hareketlilik de daha da zorlaşacaktır. Türkiye böylece faşizan politikalarını Kıbrıs üzerinde hem sosyo-ekonomik, hem de siyasi ve kültürel açıdan birbiriyle paralel bir şekilde, kolaylıkla empoze edebilecek…

———————————————————————————-

(*) Friedrich Engels

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
297AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin