yaklaşımlarÖzkan YıkıcıSahibinin sesinden akıl beklerken! – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Sahibinin sesinden akıl beklerken! – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Tekarın tekrarıyla konuya girecem: siz, gerçekleri yok sayıp, bazen tam aksiyle görüş geliştirip çıkar sağlarsanız, her an duvara vurmanız da olasıdır. Gerçeklerle yaşarken, başka olgularla düşünce oluşturunca, ne konular seslendirilir nede yarınlar doğru planalama şansınız olur. Bunları hep yaşadık ve yaşamaya da daha sert inatla devam edilmektedir. Hele de hazıra konma ile yandaş kıyakların tatlısı, sizi zeihrlermelerine karşın sağlıklı olma istekleriniz de bir başka masala önüşmektedir. Kuzey Kıbrısta yaşayıp da Norveçle kıyas etme ve hedeflemeler, İngiltere gibi hala dyeişik smürge olma kuralını yok sayarak, ikili deyerlendirme yapma fantazielri, gerçekleri yok etmez. Sömürgecilik kuramını bilmeme, faşizmi demokrasi gibi algılatma, yandaş paylaşımla demokrasicilik oynamak, partizanlıkla çağdaşlığı özdeşleştirme birliktelikleri yaşatırken, gerçekerl yok olmaz. Sadece konuşulmaz. Bilinen net tutumları, gericileşmeleri, bağımlı olma durumlarına başka isim koyarak, yalaka yağ çekmelerle işler tamam olmaz. Sadece bu yanlışlarla ve yalanlarla birielri de her koşulda olduğu gibi, ceplerini doldurup yönetici olma çıkarcıları oluşur…

Sömürgeciliği yok saymak, içimizdeki işbirlikçiliği de görmemek demektir. Sömürge koşullarını demokrasi diye doğallaştırmak ise yandaş ayrımlı işbirlikçi kuralını da hoşgörü kültürüyle devşirmenin ta kendisidir. Faşizmi yok saynmak, gerçekleri ret ederek siyasal işbirlikçi olmakla, koşulalr dyeişmez. Sadece düşünceler buna göre şekillenip, ilişkiler işbirlikçi ekseninde daha sağlam kurumsalaşır. Bunları hep geçirdik ve her aşamasında daha da susarak, yakınlarımızzdan birielri teslim olarak göz göre göre kanıtsadırk. Elbet, sistemin kendisi kendi kuralına göre insanını yetiştirir ve karşıtı da belirler. İnsanlar buna göre seçkilerini yaparlar. Öğrenmek için özellikle silikleşip kendi gerçeğini kabullenmeyen kesimler, en kolayı olan hoşuna gidip bedel ödemediği sözleridir. Bunu da en iyi eskiden gazeteci ve politikacı yaparken, son dönemde medya genişleyip görsel alanlardan tutun sanal medyaya dek birçok yeni alanla kısgaca alındı.

İnsanlar en kolay etkilendiği yerler bizim gibi ülkelerde, politikacından fırsatla çıkar sağlama ve medyadan terlemeden duygusuna hitap eden sözlerdir. Nitekim, bunları son günlerde çok kolay her alanda yaşıyoruz. Onca krize karşın ve yönetimde resmen yetkileri Elçilikle daha da net Fuat Beye devreden siyasal gerçekler uçuşurken, hala kurultayına dahi müdahaleye rağmen UBP kurultay yeniden deneyimine binlerce insanın koşuşması, medyanın gündem yapmasıdır. Bunu kaypaklık ve kolay havıza kaybı da unutunca, artık iş sahibinin sesine kalır. Özellikle ekranda şov yapıp bunu beceren kişiler artık rövançtadır. Öyle rövançtadır ki dün başka, bugün dyeişen çıkarı nedeniyle banbaşka olması dahi popiliterliği, dinlenirliğine toz konmamaktadır. Hele de şu kandırmaca çok kolay oynanıyor: yalan söyleyen, pargizanlık yapan, hırsızlık veya mafyacı olan nice başka benzer tutumları sergileyen kişileri aklamada şu basit sözcük belirli kişiler tarafından söylenince yeterli oluyor: “ama iyi insandır. Ben kendisini tanıyorum, kötülüğü yok” gibi nitelendirmelerle tüm kirli gerçeği örtmeği beceriyorlar. Daha kötüsü, zamanında hem de kısa zaman önce kendi veriştirip veya överken, sonradan kovulma veya çıkar adına deyişince, tersini gayet güzel savunma kolaycılığı ile kitleleri yine ikna edip kendini sevdiriyor. Bir anlamda “sahibinin sesi olurken, karşısındaki da ondan akıl bekleyip oyalanmaktadır”! isterseniz çok fazla dyeil, 1  yıl önce Cumhurbaşkanı seçimlerine bakın. Kimin nerede oldup  neleri söylediğini hatırlayın. Sonra sabahleyin ekranların başına geçip tekrardan izleyin, Hiç şaşırmayacağınız, ama çok anormal ikilemi çok kolay yakalayacaksınız. Tabi bazılarının hala K. Kıbrısı bağımsız ve Türkiyesiz konuşma çırpınışlarıyla yükselen sesiyle de buluşacaksınız.

Belirli kesimimiz yaşadık: gerçekleri söyletmeme direnciyle karşılaşıp, ötelendirilmeye uğraşınıldı. Hep haklı çıktık. Öyle çıktık ki dün bizi nerede ise linç edecek olan işbirlikçi güdük sermayedarlar veya mafyacılar şimdi sistemden şikâyetçi, ama çıkar bekledikleri için de susma ikilemindedir. Kimisi de tenhalarda bize “haklıydınız” demenin ötesine gidemiyorlar. Ne acıdır: sistemin yanlışlarını ve gelecekerlini biz anlatırken, onlar bizi resmen ezmek için herşeyi yaptılar. Sandılar ki işbirlikçilikle bizi ezerek ayakta kalacaklarına inanıyrorlardı. Hele de arabayla hava atmalar veya sterlinleri gösterip böbürlenmeler, koltukçulardan aldıkları avantayla gülmeler hep bize eziklik gibi gelip vuruyordu. Ama, şimdi onlar güçlerinin kofluğu ile duruyor. Tam da bu dönemlerde sahibin sesi yükselip onları savunuyor ve iyi işler yaptığını anlatmaya çalışılınıor. Mafyanın iyiliği veya koltukculun iyi insan olduğunu, hırsızlığın önemsiz olduğunu sesini kulanıp anlatanlar oluyor. Dün savunduğu kesimin, kendine tekme atarak kovması sonrası şimdi imtikam alır gibi alay eden kimi medyacımız da mevcut. K. Kıbrısın Türkiye gerçeğini konuşmadan gerçek konuşup mersedesle hava atmanın normalliğini yaşıyoruz. Popilizim ile alaf kalabalığı içinde gelen kitlesel destekle pofpoflaşmalar gerçekleşiyor. Kitleler de korku çenberi dışında brakılanla moral bulup övgüler yayıyor. Nitekim, sahibin sesi ile kitlesel akıl alma bütünleşince, muahlefetin de netürleşmesi, deşarj olmasını sağlamaktadır. Ne gariptir ki dış sermayenin el koyma durumunda güdük sermaye çaresizliğini  marazi savunmayla sesleri yapıyor. Ama, dyeişmeyen gerçek, K. Kıbrısta oluşan yapılanıştır. Bu kendine has işbirlikçi veya direk egemen sınıf blokuyla da tamamlamaktadır. Üstelik gayrı nizamii sermaye ile de yerleşilmektedir. Boşauna deyil Pekerin her mafya söyleminde K. Kıbrıs da kendini içinde buluyor. Kumarhaneden öteki yasak sermaye yeri K. Kıbrıs oluyor. Ama, bunların iyi olduğunu, yatırım olup ekonomi kalkınma halinde bulunmasını savunan “akılcı” kesimler de “ vardır. Tekrar edecem: bir yıl öncesine bakın: Ersinin nerede ise federasyonu imzalayacağını söyleyen gazeteciler vardı. Şimdi, kovuldukları için Ersinle alay ediyorlar. Dün sövdükleri CTP ekseninde şimdi CTp yalakalı yayın yapılmaktadır. Hepsinin birleştiği nokta: Türkiyeye dokunmayın; biz kendi işimize bakalım demektir. Ozaman da içte veriştirme üstüne veriştirme gerçekleşiyor. Deyşen nifus bunun taşıdığı çarpık düşünceyle oluşan kriminal suçlar, hiç dikate alınmaz. Son haber yapılan sapıklıklardan tutun, ceza evi denilen yerdeki rezalet, bize hala bir şey anlatmıyorsa, ozaman daha alınacak çok yol olduğunu gösteriyor. Dahası, yolu alanlar sonuna doğru gelirken, hala gerçeklerle birlikte yol bulmaya uğraşanlar da azalıyor. Sanırım, sadece pandemi nedeniyle Jet sgandalı, Pisiyar sahteleme, Adapas sgandalı birçok gerçeği anlatamıyorsa, iş sesin sahibine kalıyor.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
211AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin