iktibasPınar ÖğünçBağlantılar | Gotik istila, iş köleleri, beyazın kamçısı, bugünün asıl zencileri -...

Bağlantılar | Gotik istila, iş köleleri, beyazın kamçısı, bugünün asıl zencileri – Pınar Öğünç

Orjinal yazının kaynağıevrensel.net
diğer yazılar:

Bir şeyi anlatmak ve anlaşılmak için değil, kimi zaman ne anlaşılması gerektiğini dayatarak, bazen özellikle yabancı, bulanık ifadeler seçerek konuyu değiştirmek ya da bir konuyu seçtiği yere çekmek için konuşan tüm liderler gibi “ev zencisini” ortaya bıraktı Tayyip Erdoğan. Konu sadece Instagram’ın yasaklanmasına tepki verenler mi, kadim düşman figürü beyaz Türklerin buradan ne çıkarması gerektiğine bakmak gerekir mi, bu tabloda Beyaz kim, yoksa cumhurbaşkanı kendi kitlesi içindeki hainleri mi işaret ediyor? Bu anlam bataklığında debelenmektense, yeltenilen bu iktidar oyununa başladığı yerden, dilden cevap vermek ve konuyu gerektiği yere çekmektir hayrımıza olan: Bugünün “zencileri” kim? Beyazlığın kurucu tahakkümüne, türlü hassasiyetle sözde gerekçelendirilmiş düşman yaratma mekanizmalarına yaslananlar kimler? Bu beyaz donanımından türlü fayda ve kâr elde ederken bir de üzerine zencilik duruşunu, tarihsel mücadelesini üzerine giyinip hâlâ mağdurun mağduriyetinden çalmaya devam eden kimler? Sizin artık nereniz siyah?

*

“Benim zenciliğim bir taş değildir, sağırlığı bir darbe vurur
Günün uğultusuna
Benim zenciliğim ölü bir suyun donuk lekesi değildir
Yeryüzünün ölü gözünde”

Beyazların icat ettiği beyaz ve siyah kaderleri reddeden ve bunu “zenciliği” (Negritude) kabul ederek kendisine yöneltilen silahı doğrultana çevirenlerin öncülerindendi Aime Cesaire. Sadece sömürgeleştirilene ve dramına bakmayı eksik bulan, coşkusunu ve öfkesini dille ince ince işleyen Martinikli komünist bir şairdi. “Yeryüzünde linç edilen bir yoksul, işkence altın­da canından bezdirilen bir mazlum yok ki, onunla beraber canına kıyılan ve aşağılanan ben olmaya­yım” diyordu.

*

Cesaire’nin Batı kapitalizminin tahrip ettiği ve tarihsizleştirdiği tüm toplumlara, sömürgeciliğin sömürgeciyi barbarlaştırıcı etkisine uzanan ufkunu paylaşan Fanon, köleliğin kölesi olmayı kabul etmeyen bir yerden kuruyordu düşüncesini. Beyaz’ın olmayışı gibi, Zenci’nin de olmadığına inanıyor, bireyin kurtuluşunu “varlığın dekolonizasyonunda” görüyordu. “Siyah Beyaz gibi olmak ister. Siyah için tek bir yazgı vardır. O yazgı da beyazdır” diyordu.

Beyaz olmak isteyen siyahta, malum Malcolm X’ten yersizce alınan “ev zencilerini” aşan bir hırs ve çoktan bitmiş bir dönüşüm var. Mekanizmayla mücadele değil, sadece kamçının yeni sahibi olmaya dair arzu var.

*

Bugünün tarihi 15. yüzyılda başlayan 19. yüzyıla kadar süren bir paylaşım ve istila sürecinin yöntemleriyle akıyor. “Zenci”ye reva görülen artık “alt insanlığın” normu.

Günümüzün zencileri, hâlâ ırkçılığa maruz kalan siyahlar dışında elindeki ürünün değeri iki liraya düşmüş çiftçiler, sendikalı oldukları için işten çıkarılanlar, gasp edilen hakları için aylarca grev yapan işçiler, ağır iş köleleri, ev içi köleleridir. Türk, Sünni ve erkek olmamaları nefret objesi kılınmaya yetenler, canları fuzuli görülenler, mülteciler, ancak ırkçılıkla işleyen devlet şiddetinin mağdurlarıdır; tartışılmaz, değiştirilmez varlığı nedeniyle düşman ilan edilen LGBTİ’lerdir. Doğası, toprakları rant uğruna talan edilenler ve talan edilen toprakların kendisidir; beyaz insan karşısındaki hayvandır.

*

2023 Küresel Kölelik Endeksi’nde ilk sırada yer alan ülke Türkiye. Bugüne mahsus modern kölelik koşullarını 160 ülkede takip eden Walk Free, uluslararası bir insan hakları örgütü.

Bu, yoksullaşsın ve zenginleşsin istenenlerin seçildiği bir servet transferiyle, milyonları “tarla kölesi” hale getiren, tercih edilmiş politikalarla ancak mümkün olabilecek bir tablo. Daha bunun 2024’ü var diye düşünüyor insan, ki ilk sıradan öteye nereye gidilebilir?

*

Sosyolog Barış Ünlü, Cogito dergisinde yayınlanan İmge Oranlı ve Şeyda Öztürk’ün yaptığı söyleşide hep haksızlığa uğramış, her daim mağdur ve mazlum millet anlatısının 2015 sonrası “boğucu ve grotesk bir bayağılıkla” canlandırıldığını söylüyor. İnkarlardan oluşan Türkiye tarihine kültürel ırkçılık perspektifiyle bakıldığında mağduriyet duygusu ile ırkçılık bilinci arasındaki bir çelişkiye dikkat çekiyor. Mağdur olduğunuz anda başka bir şey olmak, “ırkçı, mezhepçi, sömürgeci, hırsız, gaddar vs” olduğunu kabullenmek zorlaşıyor. Altını çizdiği, ırkçılığı hak görmenin ardındaki “beyazlık şuursuzluğu” ile Türklük “sözleşmesinin” kesiştiği noktalar da manidar.

*

Nasıl mücadele edilir? Türlü sapaklar arasında, şöyle ilerleyelim…

Köle ticareti önce kadın kölelerin ticaretiyle başlıyor. “Kadın” tek başına homojen bir ezilen kitleyi işaret etmiyor elbette. 1979’da katıldığı feminist bir toplantının kürsüsünde yoksul kadınların, siyah kadınların, üçüncü dünya ilkelerinden gelen kadınların, lezbiyenlerin sesiyle konuşan Audre Lorde, tahakkümün bulaşıcı yanını da işaret ediyordu. Orada kurduğu bir cümle yöntem de içeriyor: “Efendinin araçları, efendinin evini yıkamaz”.

*

Cesaire’nin Sömürgecilik Üzerine Söylev’inden son söz: “… bu insan kafaları, bu kesilmiş kulaklar, bu yanmış evler, bu gotik istila, bu dumanı tüten kan, kılıçtan geçirilip buharlaşmış bu şehirler, bunlardan o kadar ucuza kurtulamayacağız.”

Not: Aime Cesaire’in Fransız Irkçılığının Fikri Temelleri, Sömürgecilik Üzerine Söylev, Güneş Ayas çevirisiyle Doğu Kütüphanesi Yayınları’ndan. Frantz Fanon’un Siyah Deri Beyaz Maskeler’i Orçun Türkay çevirisiyle Metis’ten. Cogito, “Irkçılığı Görmek” 101. sayı, 2021.

  • Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Yeniçağ Gazetesinin editöryal politikasını yansıtmayabilir 
- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
299AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin