iktibasZafer YörükTürk/Cihatçı vakalar, Putin/Macron yakalar - Zafer Yörük
diğer yazılar:

Türk/Cihatçı vakalar, Putin/Macron yakalar – Zafer Yörük

Yeniçağ podcastını dinleyin

Orjinal yazının kaynağıyeniyasamgazetesi5.com

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron bunu hep yapıyor. Esasında yolu Rus devlet başkanı Vladimir Putin açmıştı. Türkiye devletinin Suriye iç savaşına cihatçı gruplar eliyle fiilen katıldığı; Erdoğan hükümeti ve Türk devlet kurumları tarafından bir dizi kayıt-dışı ve yasadışı sınır ticareti faaliyetinin bizzat yürütüldüğü, hatta dönemin Enerji Bakanı Berat Albayrak’ın petrol hırsızlığı yaptığı gibi bir dizi çarpıcı iddiayı görüntülü delillerle dünya kamuoyunun gündemine getirmişti. Sonrasında, Erdoğan’dan özür, taviz, S-400 ve muhtemelen yüklü ödemeler karşılığı bu iddiaları rafa kaldırmayı kabul etti. 2015 yılıydı ve TSK bir Rus savaş uçağını düşürmüş, paraşütle atlayarak kurtulan Rus pilotsa Türk cihatçı Alparslan Çelik tarafından infaz edilmişti. Putin’in Erdoğan’a öfkesi büyüktü ve yatışması Türkiye toplumu ve vergi mükellefleri açısından çok yüksek maliyetli oldu.

Putin’le Erdoğan sonunda barıştılar, kucaklaştılar ama ne o deliller yok oldu ne de cihatçı faaliyetler son buldu. Bir süredir bayrağı, Erdoğan’ı pek sevmediği bilinen Macron devralmış görünüyor. “Küresel siyaset hiç de havalı bir sahne değil” cümlesine örnek olarak şunları söylemişti: “Erdoğan’la her 10 günde bir konuşmak zorunda olan benim.”

Macron ve Fransa medyası Erdoğan yönetiminin Suriye’de ve Libya’da cihatçı vekalet savaşları yürüttüğünü sıkça dile getirdiler. 2020’de Ermenistan’la Azerbaycan arasında yaşanan Karabağ çatışmasındaysa Macron, Suriyeli cihatçıların Türkiye tarafından Azerbaycan saflarında savaştırıldığı bilgisini yayarken Fransız istihbaratı yanında Suriye İnsan Hakları Gözlemevi raporlarına dayanıyordu. Son günlerdeyse dünyanın öteki ucunda Pasifik Okyanusu üzerinde Fransız kontrolünde bir ada ülkesi olan Yeni Caledonia’da yaşanan ayaklanmanın Azerbaycan devleti tarafından kışkırtıldığı Fransa hükümet sözcüsü tarafından iddia ediliyor. Türkiye’nin adı bu bağlamda henüz anılmadı ama son tahlilde iki devlet tek millet…

Macron’un ara sıra yaptığı bu eleştirel dokundurmalardan farklı olarak Fransız AFP ajansı, geçtiğimiz günlerde Türkiye destekli Suriyeli cihatçıları konu alan kapsamlı bir rapor yayınladı. 2023 Temmuz ayında Nijer’de gerçekleşen anti-Fransız darbenin akabinde “Türk projelerini ve çıkarlarını korumak” amacıyla en az 1000 cihatçının Suriye’den Nijer’e sevk edildiği belirtiliyor. Türkiye’nin daha önce Libya (ve NATO misyonu kapsamında Somali) dışında Afrika’daki faaliyetlerinin “ticaret, kalkınma ve insani yardım” gibi sivil başlıklarla yürütüldüğü görülürken Fransa karşıtı darbeler yanında bölgede aktif olan Rus Wagner ordusunun yaşamakta olduğu geçiş süreci nedeniyle ortaya çıkan vakum içinde kıtadaki askeri faaliyetlerinin arttığı gözleniyor. Nijer, Etiyopya ve Sudan gibi ülkelerle silahlı insansız hava araçları satışının önemli yer tuttuğu askeri işbirlikleri, 2020 yılından beri gelişme gösteriyor. AFP raporunda, Nijer’e sevk edilen Suriyeli cihatçılar hakkında ayrıntılı bilgiler yer alıyor.

Buna göre Suriyeli cihatçılar İdlib’de ve Türkiye kontrolü altındaki diğer Suriye toprakları içinde Türk SADAT şirketiyle 6 aylık sözleşme imzalıyorlar. Kuzey Suriye’den çıkarılarak Antep üzerinden İstanbul’a getiriliyorlar. Oradan askeri uçaklarla Burkina Faso ve Nijer’deki kamplara sevk ediliyorlar. Bu kamplarda iki hafta askeri eğitim gören cihatçılar daha sonra bölgedeki çatışmalarda asker olarak kullanılıyorlar ya da maden işletmelerinde muhafız birlikleri olarak görevlendiriliyorlar.

Nijer’de son haftalarda 50 Suriyeli paralı askerin öldüğü söyleniyor. Suriye İnsan Hakları Gözlemevi, dokuz Suriyelinin ölümünü doğruladı; dört cesedin Suriye’ye gönderildiğini ise kesin bilgi olarak teyit etti. Sağ kalanlar, 6 ay sonunda SADAT’la sözleşmelerini uzatarak maaşlarını almayı sürdürebiliyorlar.

Bu bilgiler, SADAT yöneticileri tarafından yalanlanmış. Daha önce de gerek Karabağ çatışmasında gerekse de Libya’da Suriyeli cihatçıların kullanıldığı yolunda Fransa ve ABD’nin iddiaları Türk resmi makamları tarafından yalanlanmıştı. Bu kez, Wagner deneyimi örnek alınarak SADAT’ın aracı firma olarak kullanılmakta olduğu tahmin ediliyor.

AFP, meselenin mali portresini de ortaya koyuyor. Ajansa konuşan Omar ve Ahmed mahlaslı Suriyeli paralı askerlerden biri daha önce 2020 yılında Libya’da 2000 ABD doları aylık maaş karşılığı altı ay Türkiye hesabına savaştığını belirtirken diğeri de ölüm tehlikesine rağmen Afrika’ya savaşmaya gelmekten memnun olduğunu söylüyor. Paralı asker, “Suriye’de kalsaydım Türk makamlarından aldığım 1000 TL aylık uğruna ölebilirdim; ama şimdi burada maaş olarak ayda 1500 ABD doları alıyorum. Ölmekten korkuyorum ama pahalıya ölmek daha iyi” diyor. Anlaşılan o ki Türk genelkurmayı komutasında Suriye’de savaşan cihatçıların aylık maaşı 1000 TL. Ama Suriye dışında Libya ve şimdilerde Nijer ve diğer Afrika ülkelerinde savaşmayı kabul edenlere 1500 ila 2000 dolar maaş ödeniyor. Bu “cihatçı turist” maaşlarını doğrudan devlet değil de SADAT ödüyor. Peki SADAT bu parayı nereden çıkarıyor olabilir? Firmanın sahibi Adnan Tanrıverdi’nin emekli maaşından mı, SİHA satışlarından aldığı paydan mı, Genelkurmay bütçesinden mi yoksa örtülü ödenekten mi?

Fransız basınında çıkan bu raporla Erdoğan rejimi bir kez daha “suçüstü” yakalanmış olabilir. Ufukta, Türk devleti açısından yeni bir uluslararası hukuk skandalı beliriyor. Aklına derhal “Wagner uçar da SADAT uçmaz mu da?” sorusu düşen “saf” milliyetçilere, Türkiye ekonomisinin Rusya’yla karşılaştırmalı hacmi ve gücü izah edildikten sonra, Rusya’nın o faaliyetleri karşılığı hangi şiddette yaptırım ve ambargolara maruz kaldığını hatırlatmak gerekiyor. Dahası, sayıları binlerle (bazı kaynaklara göre on binlerle) anılan Türk kontrolü altındaki Suriyeli cihatçılara on yıldan uzun süredir (‘düz’ ya da ‘turist’ kategorisinde olsun) düzenli maaşların hangi bütçeden ödendiği de bu “saf” milliyetçilere sorulmalı.

Sonuçta bu “Türk kontrolü altındaki” cihatçıların tam olarak ne iş yaptığı, kim hesabına kimleri öldürdüğü ve bu savaşlarda Türkiye halklarının çıkarlarının ne olduğu da bir şekilde topluma izah edilmeyi bekliyor. Muhalefetin yumuşama, normalleşme ve benzeri pembe rüyalar yerine mecliste bu hesapları sorması gerekiyor.

  • Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Yeniçağ Gazetesinin editöryal politikasını yansıtmayabilir 
- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
261AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin