.YeniçağTabipler haftası üzerine - Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Tabipler haftası üzerine – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Ondört Mart günü Tabipler haftası başladı. Malum memleketin bayram havasına elbet şovda damaıtıldı. Saraydan öteki makamlara bolca atışlar oldu. Sanki yaşanan gerçekler yokmuşçasına bol bol övgüler ve gelecek umutlrı havada uçuştu. Ayni hafta Türkiyede de vardı. Fakat oradaki doktor örgütleri pek de şov haftasında değildi. Yaşadıkları sorunları, karşılaştıkları zorlukları adeta kitaplara sığmayan anlatılarla anlatılar. Elbet oradaki medya bizim medya drecesinde şov yapmadı. Çünkü hangi hekim örgütü çıkarılsa, bir dokunmadan binleri sırtalıordu. Eleştirmek ise tehlikeli. Üstelik sansür kurulunun da RTÜK kılıcı başlarında dolaşıyordu. En iyisi bizim atışları dinleyin, bolbol çekilen resimler bakın. Sonra kazara ozamnın dediği gibi “acaba şunu da söylesem” akalınızdan geçerse, geçirmeyin. Çünkü birliğin şovu bozulacaktır. Dökülen dil kelimeleri adeta boşa atılmış olacaktır.

Gerçekten ondört Mart hekimler haftasını izlerken, adeta ben bu ülkede yaşıyormuyum diye düşünmek istedim. Sonra eski kısa zaman önceki en basitiyle reçete krizi aklıma geldi. Ben hangi örgütlerin nasıl teslim olup tavır koyamadığını yazdıydım. Doğrusu kendi kabul etiğim doğruyu ne çabuk unutum eleştirime geçme durumum olacaktı. Bol nutuıar ve övgüler, taktirler ile eğlenceler hepsi aldı başını gidiyordu.

****

Haftanın açılış nutuklarını sabahleyin medya başlıklarının bazılarında buldum. Artık tiksinti kaplama aşamasıa geliyordum. Öğretmenler sendikasına gitim. Arkadaşın biri bana hastahaneye gideceğini söyledi. Ben ona “devlet hastahanesimi” diye sordum. Arkaaş “hayırözel hasttahane” dedi. Ziyaret edeeği söylediği kişi ise çok tanıdıktı. Ben de istedim. Oda arkadaşlık yaparsın diyerek birlikte malum özel hastahaneye yolandık.

Arkadaşı epey moral kırklığında bulduk. Anlata anlata bitiremiyordu. Anlatıkları ile biran ben sesizleşşp yaşadıkalrımla birlikte aşşav gibiydik. Hasta özellikle yaşadığı ağırlık yanında bir an önce çıkmak da istiyordu. Bedeli yüksek olacaktı. Beraber gitiğim arkadaş ise hastahanede devam etmesini söyledi. Çok acı güldü. Dokunmadan ağlar gibi itifarını söylüyordu…

Önce mağusa hastahanesine gitim. Almadılar. Sonra Lefkoşa hastahanesine geldik: onlar da kabul etmediler. Arkadaş ısrarla sordu: neden! Gayet yavaş sesle, bilimiyorum yanıtı dilinden dudağa döküldü. Aslında boşuna konuşur gibiydik. Çünkü nekadar konuşsak gerçek değişmez. Nedenlerini ise birçok çeşitlemede bulmak kolaydır. Ama sistemin ta akendisi oluyordu. Acı olan ilgili hasta havale edilmediği için de ödemeği yapmak zorunda kalacaktı.

Bu örnek bana bir anda önceden düşündüğüm hekimler haftasındaki şovları ve saray veya bina salonu şovlarını hatırlatıyordu. Oysa çok uzağa değil, Türkiyedeki hekim örgütleri hele de Tabipler birliğinin hem Koronda hem hastahane konularında hem de özeleştirmedeki tutumları çok başkaydı. Ama bizim tabipler haftası çok canlı başladı. Sağlığı özeleştiren, doktorlara tam özeleştirme yolunu açanlar, hekim örgütlerinin birçok mesleki şikâyetteki sesizlikleri hepsi böylesi günlerde yaşanıyordu.

Akşamüzeri bir medya sunucusuna bir sosyal medya izleyicisi hastahanedeki yatan hastasından Türkmen bakıcının istediği para miktarını anlatı. Gerçi yasaya bakarsanız veya Güneydeki kamu hastahanesine giderseniz, özel refakatçi veya bakacıya raslamazsınız. Ama bizde herşey ranta çevrildi ya hastahane refakatcili bölüşüm olayı resmen rantlaştırıldı. Önce kulanılan ve üstlerinden para kazanılan Türkmenlerin, şimdi onların da örgütlenrek daha da kendilerine çalıştığı da kesin. Ama yasaya göre öyle bir ödeme falan yok.

Bunlar aslında şikayetnameden normale çoktan geçti. Artık bir çalışanın kamusalcı veya özel olduğu artık saydamlaştı. Hastahane klinik ve özel hastahane yolu artık resmen gidip gelmedir. Hele hastanaheye yolunuz düşerse bunu daha iyi anlarsınız. Tam da hekimler haftası öncesi makamcının tarihi tirafı da geldi: bozuk olan emar aracı altınyıl sonrra parça gelip ongarıldı…

Ben mesleğim icabı, insan olma nedenim sonucu sağlık ve eğitimmkonusuna nsosyalnaçıdan bakma tekniklerini de iyi bildiğim idiyasındayım. Stajınım bir kısmını Hacet tepe ünüversitesine bağlı sağlık ocaklarında yaptım. Üstelik hem doktor hem hemşire hem de ebelerle reportajları da gerçekleştirdim. Neoliberaleşme ile sağlık sürecini iyi bildiğime inanıyorum. Örneğin KTAMsS yönetiminde olduğum Doksan başı yapılan şömine başındaki toplantıdaki Ertoğrul Hasipoğlunun önerilerine nasıl karşı çıktığımı orada olanlar bilir. Hele de doktorların özele açılma ve hastahanelerin rantlaşma konumunun nerelere geleceğini sert denecek tonda sesimle itiraz etim. Ne yazık orada bulunan bazı hekimler de sırf para aşkına mmakamcıyı desteklediler. Çünkü acıdır, ülkemizdeki kamusal anlayış yoktur. Uygulamada İngiltere sömürgeciliği ile Kıbrıs cumhurieyti yasaları olsa da bizde ganimet tipi oluşum ve ayni dönemde neoliberal geçiş sonucu kamucunun özel işi yapması ve giderek çalışanın ayni işi kamu özel arasında tercihleştirerek resne kamusal anlayışı bir arpalık haline getirildi.

Bir hekimler haftasını daha yaşadık. Şovu bol. Bugünün durumundan pek fazla şikayet edilmedi. Yapısal yanlış yerine sadece “bazı eksiklikler” denildi. Yarının çok daha iyi olacağı belirtildi. Oysa ayni gün şov rüzgarları arasında fyağam dolunun başka bilgiler hem de hayata yaşanarak olması ise yine kendi yalanımızla rant üzerinden şov yapmanın anlamsızlığını da getirdi. Onun için neoliebral veya sömürgecel koşullar devam etiği sürece sağlık en basitiyle kamusal anlayışla yapılamaz.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
246AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin