yaklaşımlarMehveş BeyidoğluKadın Sanatçılar – 3 – Mehveş Beyidoğlu
diğer yazılar:

Kadın Sanatçılar – 3 – Mehveş Beyidoğlu

Yeniçağ podcastını dinleyin

Orjinal yazının kaynağıozgurgazetekibris.com

Asırlar boyu kadın hep sanatın odak noktası oldu ama sanatın üreteni olarak değil konusu olarak. Erkeklerin gözünden konulaştırıldı kadınlar.

O yüzden eski dönemlere baktığımda, eserlerin oluşturuluş şekilleri, kullanılan teknikler, biçimler çok etkileyici olsa da eserlerin açıkça erkeklerin gözünden olması beni modern sanat ve sonrasına daha çok yakınlaştırmıştır.

Her ne kadar eserin ortaya çıktığı dönemin koşulları çerçevesinde düşünmeye çalışsam da kadının meta olarak erkek sanatçılar tarafından çokça kullanılması, annelik ve dini figürler üzerinden anlamlandırılması ve üstelik çoğu eserin belli bir sınıfı temsil etmesi klasik anlamda sanata karşı daha az heyecan duymama neden olmuştur.

15. yüzyılın ideolojik ve sosyo-kültürel bağlamı içinde, şartlara rağmen bazı kadınların gerçekten yetenekli olduğu ve döneme damgasını vurduğu söylenebilir.

Kadınların entelektüel kapasitelerinin, becerilerinin ve adanmışlıklarının erkeklere göre daha az olduğuna ve resim yapamadıklarına inanılıyordu. Fakat son zamanlarda, eski dönemlerde sanat yapan kadınların işlerini ön plana çıkarmaya çalışan çalışmalar ortaya çıkmaya başladı.

Özellikle de feministlere yine ve yeniden teşekkür etmek gerekir ki eskiden yaşamış kadın sanatçıların eserlerini tek tek bulup anlatıyorlar, çeşitli mecralarda bu işleri yayıyorlar.

Sanata kendi yorumunu katan kadınların varlığı sadece erkeklerin gözüyle değil; kadınların gözünden de kültürel değerlendirme yapmamıza olanak sağlıyor. Bu sanatçı kadınlar farklı şekillerde kendi temsillerine sahipti. Ve bunların yeniden yorumlanmaya başlaması kültür tarihi açısından son derece aydınlatıcı.

Şimdi gelin, birkaç kadın sanatçı üzerinde duralım ve onlar eserlerini dönem koşullarına uygun olarak nasıl ortaya çıkarmış bir bakalım…

16. yüzyılda Kuzey İtalya’da doğan Sofonisba Anguissola, en ünlü Rönesans sanatçılarından biri.

Bu değerli sanatçı resim yapmaya o dönemlerde çok ender rastlanacak bir şekilde babası tarafından teşvik edilse de piyasada yer edebilmek için yaptığı işlerin üzerine hep özel bir işaret koyarak varlığını korumak zorunda kalmış. Bernardino Campi ile Otoportre (1950) adlı eserinde ise, hocasını, erkek öğretmeninin kendi elbisesini boyarken resmetmek gibi bir ironi ortaya koymuş.

Bu gibi boyama işlemleri o dönemlerde çıraklar tarafından yapıldığı düşünüldüğünde, Anguissola, kendince bir meydan okuma yapmış bu eserinde. Katty Hessel, bunu, “yaklaşık 500 yıllık ataerkil otoritenin reddinin göstergesi olarak açıklamış. (Hassel, K. (2016, December 20). Artsy. May 23, 2019).

Sofonisba Anguissola, Bernardino Campi ile Otoportre, 1550.

Bir başka ilginç örnek ise Clara Peeters‘tır (1589-1657). Sanatçı, Portia‘nın kalçasını yaraladığı tablosunda kendini gizli bir şekilde görünür kılmış. Flaman doğumlu sanatçı şarapları, ekmekleri ve meyveleri boyuyor ve kendini görünür kılmak için yansımasını kadehe ustaca koyuyor.

Benzer şekilde Judith Leyster (1609-1660), 1630 tarihli oto portresine adının baş harflerini koyarak tablonun kendisi tarafından yapıldığını kanıtlamaktadır.

Artemisia Gentileschi (1593-1653), bir başka ünlü sanatçı. Bugün Caravaggio‘nun takipçilerinin en yeteneklilerinden biri olarak tanınıyor. Sanat yapabilmek ve ekmeğini sanattan kazanabilmek için düşük maaş ile çalışmayı kabul eden kadın sanatçılar da var.

Eşit işe eşit ücret’ mücadelelerinden çok önce sırf sanat yapabilmek için kendinden veren bu kadınlar bu alanda yer edebilmek için çeşitli yöntemler geliştirmek durumunda kalmıştı.

Örneğin, Levina Teernic (1510-1576) bir minyatürcüydü. 16. yüzyıl yaşamına dair portreleri ve sahneleri Kral VIII. Henry‘nin dikkatini çekmişti ve İngiltere’nin saray ressamı olarak düşük maaşla işe başlamıştı.

Benzer şekilde güçlü fikirli bir karakter olarak bilinen Lavina Fontana (1552-1614), sembolik natürmort nesnelerini resimlerine akıllıca yerleştirerek gelişmiş portre teknikleriyle ün kazandı. Fontana, eski Roman Academia di San Luca‘ya kabul edilen ilk kadın oldu.

Artık dünya çapında sanatsal bir tanınırlığa sahip ve en büyük sanatçılardan biri olarak kabul ediliyor. Hem Anguissola hem de Fontana otoportre resimlerinde yeni bir kadınsı kimlik yarattılar.

Elisabetta Sirani (1638-1665), ekmeğini resim yaparak kazanan bir diğer yetenekli kadın sanatçıydı.

Bu gibi örnekleri çoğaltmak mümkün.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
243AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin