yaklaşımlarÖzkan YıkıcıAkademik gözle yaklaşım - Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Akademik gözle yaklaşım – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Son birkaç gün, önemli iki konunun ilan edilen gününü yaşamaktayız. Çocuk istismarı ve yarın Kadına şiddetle mücadele günü olmaktadır. Elbet bazen adet yerini bulsun, kimisi de kendince olanakları ölçüsündeki olanaklarla olaylar hakında konuştu ve konuşacak. Her iki konu aslında benim de diplomasını taşıdığım akademik karyerimle direk alakalıdır. Bu yüzden, ilgili konular hakında bazı deyerlendirmeler yapacam. Yoğun istatislikler ve algılarla deyil de bazı kaçırılan temel olgulardan bilgi vermeğe çalışacam.***

Hafta başını geçtikten somra Çocuk istismarı ağırlıklı uluslararası gün yaşandı. Hafta sonu cumarytesi de Kadına şidet le mücadele günü yaşanacak. Her iki olgu da oldukça geniş. Fakat, çok kolay geniş yayılan gözlemimi vurgulayarak başlayacam. İlgili günler ilan edildikten sonra dahi konulan hedeflerin, deyerlendirmeelerin yetersiz olduğu, genelde kabul gördü. Birtakım ölçütler konuldu. Fakat, günümüze gelince, geçen zamanda brakın hedefe ulaşmayı, resmen oldukça artış olduğu kesin. Çocuk istismarına yeni olgular eklenirken, kadına yönelik şidet, hem de kadın hareketinin gerçekten ülkesel ve uluslararası lgüçlüü dinamik haline gelmesine karşın da ilgili suçlarda da artış olduğu artık gizlenemeyecek derecede gelişiyor. Kadınların örgütlü mücadelesi nedeniyle, konuyla alakalı daha geniş bilgi etme şansımız var. Fakat, iş çocuklara gelince, son Gazze katliyamında da gördük ki brakın duyarlılığı, ilgisizliğin dahi artıp katliyamları dahi normal görme siyasal duruşları en gelişmiş ülke denilen devletlerde dahi yaşamaktayız.

Bu gerçeklerin yanında seksenbir şubat ayındaki son sınıf stajındaki yaşanan gerçeği de ekleyerek devam edelim. Bizim sınıfı Hacetepe sağlık merkezlerinde staja gönderdiler. Amaç, özellikle kadınlar üzerinden araştırma yapma ve seçielen bazı konularda rapor hazrlamaktı. Ben kartlarla ilgilenemeyeceğim için, görev olarak alışan doktor ve hemşireler, varsa ebelerle reportaj halinde rapor hazırlamamı verdiler.

Sonuçta benim reportajlarla hazırladığım raporlar daha deyişik geliyordu. Diyer arkadaşlar kartlardaki bilgilerle istatisdik bilgi toplarken, ben direk oradaki çalışanların da gözlem deneyimleriyle banbaşka rolde oluyordum. Bana özellikle ayni ünüversitede olma ve mücadele arkadaşım doktor tanıdıklar şunu hep itiraf ediyorlardı: buradaki bilgiler eksik. Güven sorunu elbet var. Fakat, çoğu kadın ve özellikle genç kız ayle korkusu, dışlanma tehlikesi ile kültürel inanç sonucu tüm bilgileri vermiyorlar. Basit örnekle, çocuk düşürüp de karta düşürmedim diye bekar kızlar veya başkasıyla olan ilişkiden hamile kalıp da çocuğu aldırtan kişi, kendinin yazılmasını korkudan istemiyordu. Hat da ayle içi veya direk sosyal evreden dışlanma korkusuyla sağlık merkezlerine gelip bakılmayan insanları dahi tesbit yaptık. Fakat, ne yazık ki onlara güven tam verilmediği için, bazı konulara dokunmak veya kaydetmeme tutunu da oluyor dediler.***

Bir aya yakın gidilen bu sdaj, bana bazı konularda salt kayıtlı bilgilerle öylesi konularda net sonuca ulaşılamayacağı sonucunu kafama yerleştirdi. Nitekim, son günlerdeki iki gün açıklamalrında onca gelişmişliğe ve kadınlar hareketlerinin oluşmasına rağmen, bazı devletler güvene dahi verse, yine de olayların artığı istatisdik bilgilerine dahi yansıdı. Korunma ve bağımlılık ikilemi hep sırıtıyor. Tabi güç kulanım ve dinsel gericilikle de doğallaşması da bu durumları artırdı.

Siyasal olarak son gelişmeleri göz ardı etmeyelim: hem gericileşme ile bilimi ret etme tutumu, yönetimlerdeki gerici otoriteleşme koşulları insanların sorunlarını açığa vurmasında önemli engeleri artırdı. Tarikatlaşma, dinsel kutsamalar, erkek egemen güç kulanma ve ahlak bakışları hep olumsuzluğa olumsuzluk oluşturdu. Göçmenlik mültecilik yaşam  şekileri konuyu daha da tetikliyor. Ekonomik kriz ile anlaşmazlıklar, çaresizlikteki öfkenin patlaması hep konulardaki gerilemenin önemli koşullarıdır. Ek olarak baskının artması, gericilikle inançla korkuyla susmanın ahlaklaşması da yaşananların çoğunun söylenememesi veya korkarak susmayı da artırdı.

K. Kıbrısın kendine has başka eksik özellikleri de var. Genelde deyerlendirmeler belirli sınırlı kesimle yapılmaktadır. Nifusun bilinmediği, kaçakçılığın yoğun olduğu, kirli ilişkilerin mafyalaşıp örgütlenmesi, kaçakçılık la kayıt dışılık yaşam şekileri, birçok çevrenin bulgularına da ulaşmanın zorluklarını getiriyor. Üstelik bu kesimlerin nifusun önemli kesimini teşkil etmesi de verilen verilerin dahi yetersizliğini anlatmaya yetiyor. Dahası, yasadışı veya dıştalanan kesimle alakalı bilgi kısırlığı ile çoğu zaman hesaba katırılmama nedeniyle, resmin tümünü de görmek kolay olmuyor. Yoksulaşma nedeniyle oluşan krizler ve mafyalaşma ile birçok insanın tuzağa düşürülmesi, işleyen bu kuralın da insanları korkutması ve daha kötüsü kabullendirmesi, K. Kıbrıstaki sorunların gerçeklerine ulaşmayı hep engelemektedir.

Bilinmeyen nifus, kaçak ifadeli yoğun kayıt dışılık, yığılıp da niteliği dahi bilinmeyen insanların toplamında elbet kulanım suç olaylarının istismar etmenin de artması gayet normaldır. Peki bu koşullarda yaşayan kadın ve çocuklar yaşadıklarını bireysel olarak durup dururken nasıl söyleyecekler?

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
244AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin