yazılariktibasErmeniler Karabağ’ı tanımayarak kendilerini bir tuzağa düşürdüler - Yevgeniy Krutikov
diğer yazılar:

Ermeniler Karabağ’ı tanımayarak kendilerini bir tuzağa düşürdüler – Yevgeniy Krutikov

Yeniçağ podcastını dinleyin

Orjinal yazının kaynağıvz.ru
alıntı yapılan kaynakemrekose.substack.com

Kurnaz bir “çok vektörlü” politika er ya da geç sizi tüm müttefiklerinizden alıkoyar. Yüzyıllardır yanınızda olanları bile. Ya da bu müttefikler sizi sadece sözde destekler, Fransa gibi. Ya da ABD gibi sizi kendi jeopolitik çıkarları için kullanırlar.

Bir ulusal başarı hikayesi olarak başlayan hadise utanç verici bir trajediyle sonuçlandı ama bu pek çok insanın şahsi kahramanlığına gölge düşürmedi. Ve şimdi M.Ö. ikinci yüzyıldan beri yazılı kaynaklarda bilinen Artsakh’ın bir zamanlar bulunduğu yere, üzerinde kanla “Burada Artsakh vardı,” yazan bir haçkar (taş stel) koymak zorunda kalacaklar. Gerçi Bakü’nün, mağlup edilen tarihsel düşmana karşı böyle bir duygusallık gösterilmesine izin vermesi pek mümkün de değil.

Böyle bir emsal yoktu. Ne hafıza ne de referans literatürü, otuz yıl boyunca var olan ve hatta bazı yerlerde tanınmasa da başarılı olan bir ülkenin kendi liderinin kararıyla tasfiye edileceği hakikatine rastlamamıştır. Felaketten sadece on gün önce Dağlık Karabağ Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı görevini üstlenen 44 yaşındaki Samvel Şahramanyan’a bu kadar taş atan pek çıkmazdı.

Ancak benzer koşullar altında (“zorlu askeri-politik durum nedeniyle”, kabaca askeri bir mağlubiyet) günlerini sonlandıran Sırp Cumhuriyeti Krajina bile resmi olarak herhangi bir kapitülasyon imzalamamış, BM, AB ve diğerlerinin çabalarıyla Hırvatistan’a “yeniden entegre” edilmişti. Hem de Sırplar olmadan, tıpkı şimdi Karabağ’ın Ermeniler olmadan Azerbaycan’ın kontrolüne geri döneceği gibi.

Göçün hızı şimdiden İncil’de anlatılanlara benziyor. Karabağ’ı şimdiden 100 binden fazla Ermeni, yani toplam Ermeni nüfusunun üçte ikisinden fazlası terk etti ve Rusya’ya inanan eskilerin birkaç küçük köyünü saymazsanız, orada başka kimse yok. Paşinyan bile “Karabağ’da hiç Ermeni kalmayacak,” demişti. Aynı zamanda şu anda mültecilerin Erivan’a girmesine izin verilmiyor, Zangezur’da çadır kentlerde ya da akrabaları ve iyi kalpli insanlar tarafından barındırılıyorlar. Paşinyan binlerce mültecinin başkente girmesine izin verme riskini göze alamaz. Hatta gidenler konutunu bile yıkabilirler ki bunu Ermenistan’ın gerçek nüfusu yapamaz.

Büyük olasılıkla, bu göstermelik teslimiyet kararnamesinin çıkarılması, mutlak zaferinin görünür ve Doğu usulü acımasız ispatına ihtiyaç duyan Bakü için bir koşuldu. Ve tabii ki mağlupların vay haline. Onsuz nasıl olabilirdi ki? Her şeyi jeopolitik alana aktarmanın büyük bir cazibesi var. Kim kimin üzerine bahis oynuyordu, büyük bölgesel aktörlerin rolü nedir, neden şimdi oldu vb. Fakat Ermenistan’ın otuz yıldır izlediği siyasi çizgiye ilişkin şimdiden net sonuçlar mevcut. Ne yazık ki, Ermeni toplumunun 1980’lerin sonundan bu yana gurur duyduğu siyasi geleneğin asıl yıkıcılığını objektif olarak kabul etmesi pek mümkün görünmüyor.

“Miyatsum”, yani Dağlık Karabağ’ın Ermenistan’a ilhakı lehindeki hareket ve bunun etrafında oluşturulan “Karabağ Komitesi” ve “Krunk” gibi entelektüel çevreler, Sovyetler Birliği’nin çöküş sürecinin katalizörlerinden biri olarak kabul ediliyor. Hatta bazı radikal kafalar SSCB’yi çökertenin Karabağ olduğuna inanıyor. Ancak Ermenistan için en tatsız şey daha sonra, ilk Karabağ savaşından sonra başladı. Yani, doksanlı yılların başında dağınık Ermeni birliklerinin daha güçlü bir düşman olan Azerbaycan’a karşı kazandığı inanılmaz askeri zaferden sonra. Ermenistan’ın kendisi 1990’ların başında “yıkım” kelimesinin canlı bir örneğiydi. Hiç yakıt yoktu. Erivan’daki her dairenin penceresinden bir soba borusu sarkıyordu. Evlerin zemin katları perakende satış mağazalarına dönüştürülmüştü. Göç edenlerin sayısı milyonlarla ifade ediliyordu. Abluka, Türk tehdidi vardı. Ama Ermenistan tarihi zaferiyle gurur duyuyordu. Hatta şimdi ortaya çıktığı üzere, haddinden fazla gururluydu.

İlk belirtiler 1990’ların sonuna doğru fark edilmeye başlandı. O zamana dek Ermenistan’da liderliği ele geçirmiş olan Karabağlılarla günlük hayatta bile konuşmak zorlaştı. Siyasi halüsinasyonlar dünyasına girdiler. Bu dünyada herkes kahraman ve sonunda yendiler. Bu hipertrofik ulusal üstünlük hissiyatı giderek siyasi alana da yayıldı. Erivan, spyurk (diaspora), şahsi bağlantılar, trajik geçmişe başvurma ve ahlaki şantaj yoluyla sürekli müttefik arayışına dayanan çok vektörlü bir dış politikayı ilk kendilerinin icat ettiğine ciddi ciddi inanıyordu.

Dolayısıyla, Ermenistan’ın Dağlık Karabağ Cumhuriyeti’nin bağımsızlığını tanımaması gibi hatalı bir strateji ortaya çıktı. Erivan (ve Karabağlılar, örneğin Robert Koçaryan) Dağlık Karabağ Cumhuriyeti’ni tanımanın Ermenistan’ın ABD, Fransa ve İsrail gibi çeşitli dünya aktörlerinden ihbar almasını engelleyeceğine inanıyordu. Erivan, Karabağ devletinin varlığını görmezden geldiği sürece, uluslararası hukuk alanında olduğu gibi kalmaya devam edecektir.

Ayrıca iki Ermeni devletinin kurulmasına yönelik paralel stratejiyi ve bunların daha sonra birleşmesi ihtimalini kimse —perde arkasında— rafa kaldırmadı. Ama kamuoyu önünde, Karabağ Ermenileriyle aramıza mesafe koyuyor ve destek istiyoruz; destek vermezlerse, onları Türk-Müslüman tehdidine karşı tek başına savaşan kardeş Hıristiyan ulusa ihanet etmekle suçluyoruz. Öyle görünüyor ki Artsakh Ermenilerinin devletleşmesi, Ermenistan’ın Sovyetler Birliği’nin baskısından kurtulduğu ve son yüz yıldır genelde bu düşünceyle yaşadığı hedef. Fakat Artsakh’ın bu devlet statüsü elde edildiğinde, kimse tarafından tanınmasa bile, derhal perde arkasında bir yere götürüldü. Karabağ isimsiz bir figür, telaffuz edilemeyen bir hiyeroglif gibi bir şey oldu.

Dağlık Karabağ Cumhuriyeti’nin tanınmasını daha iyi zamanlara erteleyen Ermeni toplumu kendini tuzağa düşürdü: Karabağ’ı terk etmek utanç verici ve bundan sonra ne yapılacağı belirsiz. Etnik, ideolojik, siyasi ve tarihsel olarak Karabağ ile hiçbir ilgisi olmayan Paşinyan, Karabağ’ı “terk etmeyi” başardı. Önceki nesil Ermeni ve Karabağlı siyasetçiler bu dağlar için göğüs göğüse savaşmış, kendilerini halka karşı sorumlu hissetmiş ve Ermeni halkının birliğine ve Dağlık Karabağ Cumhuriyeti’nin kuruluşunun tarihsel adaletine içtenlikle inanmışlardı. Paşinyan’ın böyle duyguları ve böyle bir geçmişi yok. İktidara geldiğinde, “ebedi Artsakh” hakkında ritüel sözler söylemek zorunda kaldı ama yavaş yavaş bu retorik bile onun için gereksiz hale geldi. Bu yükten kendisi de kurtulabilirdi ama Azerilerin zamanı geldi.

Kurnaz bir “çok vektörlü” politika er ya da geç sizi tüm müttefiklerinizden alıkoyar. Yüzyıllardır yanınızda olanları bile. Ya da bu müttefikler sizi sadece sözde destekler, Fransa gibi. Ya da ABD gibi onları kendi jeopolitik çıkarları için kullanır. Bir noktada kararınızı vermek zorundasınızdır. Birinden diğerine koşamaz, herkesle dost olamaz ve aynı anda herkesi kandıramazsınız. Siyasette, özellikle de düşmanca bir ortamda ve yarı askeri bir durumda, sadece kültürel ve tarihsel üstünlük fikrine değil, sağlam ilkelere sahip olmak önemlidir.

Elbette siyasi bir kararlılık gösterisi (örneğin Dağlık Karabağ Cumhuriyeti’ni tanımak) Erivan için uluslararası arenada kısa vadeli zorluklara yol açacaktı. Belki bir uluslararası konferansta birkaç kez dile getirilirdi. Kimse yaptırım uygulamazdı ve on yıldır başkentteki apartmanlarda soba ile ısınan bir ülkeye yaptırım ne yapabilir ki? Ama en azından bir ya da birkaç müttefiki olan net bir strateji olurdu. Ve Ermenistan’daki iç siyasi atmosfer toplumu Karabağ hareketi temelinde birliğe doğru yönlendirirdi.

Son on beş yılda Erivan, çeşitli STK’ların tüm Kafkasya’daki başkentine, çeşitli “barış girişimlerinin” karargahına dönüştü ve yerli halk yağmur damlaları arasında kıvrak manevralar yapmakla iftihar eder hale geldi. Ve sağanak yağış geldiğinde, tek hakikat savunucusunun Rus askeri olduğu ortaya çıktı. Ama Ermenilerin kendileri için savunmak istemedikleri bir şeyi o Ermeniler için nasıl savunabilirdi ki?

Her şeye rağmen, Ermeni halkıyla olan tarihsel dostluk, bu tarihe hiçbir şekilde dahil olmayanlar da dahil olmak üzere Rusya’daki pek çok insanın Karabağ felaketi için üzülmesine neden oluyor. Dağlık Karabağ Cumhuriyeti’nin yok olmasının sonuçları son derece korkunç görünüyor ve bu da büyük olasılıkla Karabağ Ermenilerinin tarihinin sonu anlamına gelecek. Tıpkı Kilikya, Trabzon, Batı Ermenistan, Ahşena, Kars ve Van Ermenilerinin tarihinin daha önce sona ermesi gibi.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
245AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin