yaklaşımlarNidai MesutoğluKıbrıs’ta haklının hukuku mu güçlünün hukuku mu geçerli olacak? – Nidai Mesutoğlu
yazarın tüm yazıları:

Kıbrıs’ta haklının hukuku mu güçlünün hukuku mu geçerli olacak? – Nidai Mesutoğlu

Yeniçağ podcastını dinleyin

Geçtiğimiz günlerde BM 78. Genel Kurulunda hem Erdoğan hem de Hristodulidis konuşma yaptılar. Konuşmalarındaki temel ayrım bir cümle ile şöyle özetlenebilir: “Haklının hukuk arayışı ile güçlünün hukuk arayışı”

Erdoğan’ı artık dünya siyasetinde tanımayan kalmadı. Türkiye’de başka dışarıda başka konuştuğunu herkes bilir. Türkiye’de kendi iktidarının devamı için tehdit gördüğü kişileri ve aydınları uyduruk sebeplerle hapishanelere tıkan yönetimin başıdır. Adaletin arandığı yargı sistemi Erdoğan’ın mutlak kontrolündedir.

Erdoğan’ın hem iç hem de dış politikada söylemleri ile yaptıkları arasındaki uçurumu dünya siyasetinde bilinen bir şeydir. O bakımdan BM Genel Kurulunda yaptığı konuşma pek dikkate alınmamıştır.

Erdoğan daha önceki konuşmalarında da vurguladığı gibi kendisi için bir slogan haline getirdiği: “Dünya beşten büyüktür” cümlesini yine tekrarladı. Buradaki amaç BM Güvenlik konseyinin yapısının değiştirilmesi ve bu konuda bir reform yapılması isteğidir. Erdoğan Dünya’yı yönetmek için beş daimi ülkenin yanına başka ülkelerin de eklenmesini istiyor. Elbette ki bu ülkeler içinde Türkiye’nin de olmasını örtülü olarak belirtiyor. Yıllaradır bu cümleyi söylemesine rağmen bu konuda bir adım atılmaması bile ne kadar dikkate alındığını gösterir.

Erdoğan’ın Kıbrıs konusundaki mesajı yine değişmedi. KKTC’nin tanınması vurgusu yaptı. Kıbrıslı Türklerin federal bir çözüm isteğini dikkate almadan ve Kıbrıslı Türklerin iki devletli çözümü isteyip istemediğini bilmeden Ankara’da oluşturun “iki devletli çözüm” önerisini yine yaptı. Kıbrıslı Türkleri her zaman olduğu gibi yine yok saydı. Bu da yeni değildir. Uluslararası her toplantıda aynı cümleleri tekrarlar. BM Güvenlik konseyinin kararları ortada durduğu sürece bunun olmayacağını bilmemesinin imkanı yok.

Erdoğan’ın konuşmasının başlıklarına bakıldığında dünya siyasetindeki adaletsizliğe isyan etmiş bir lider olarak görünür. Oysa Erdoğan’ın istediği sadece kendisinin bir dünya lideri olarak tanınmasıdır. Dış basında pek dikkate alınmasa bile yandaş medya onu kendi seçmenine zafer kazanmış kahraman bir komutan olarak göstermektedir.

BM Üyesi olan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı Hristodulidis de Erdoğan’ın ardından yaptığı konuşmada Kıbrıs sorunun BM parametreleri ile iki bölgeli bir federasyon çatısı altında çözülmeni istediğini ve bu konuda görüşmelere başlamak için olduğunu belirtmektedir. Vurgu yaptığı diğer konu ise çözümün uluslar arası hukuka ve insan haklarına uygun bir şekilde çözülmesi Hristodulidis’in isteğidir. Bu Dünya siyasetinde hukukun üstünlüğünü kabul eden devletler tarafından sempati ile karşılanır. Ne de olsa adaletin gerçekleşmesini savunmaktadır. Elbette ulusal çıkar söz konusu olduğunda kimse hukuktan bahsetmez. Bu da haklının değil güçlünün hukuku olur.

Hristodulidis’in Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ortağı olan Kıbrıs Türk Toplumu için yapacağını söylediği açılımlar ve yine konuşmasında belirttiği çözüm için Kıbrıslı Türk gençlerden aldığı cesaretlendirici mesajları da dikkate değerdir. Hem açılımlar hem de çözüm isteğini belirten mesajlar elbette ki başta Türkiye’yi ve buradaki işbirlikçilerini huzursuz edecektir.

Gelinen aşamada hem Erdoğan’ın hem de Hristodulidis’in BM Genel Kurulu’ndaki konuşmaları birbirine zıttır. Kıbrıs Cumhurbaşkanı Hristodulidis’in çözüm için görüşmelere kaldığımız yerden başlayalım derken Kıbrıslı Türklerin temsilcisi olmayan Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Erdoğan inatla iki devletli çözüm vurgusu yapmaktadır. Kıbrıs Türk toplumu yok sayılmaktadır. Zaten amaç da yok etmek değil mi? Uykudan uyanmazsak onlar hedefine her gün bir adım daha yaklaşmaktadırlar.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
246AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin