yazılariktibasKazanıncaya kadar - Beyza Üstün

Kazanıncaya kadar – Beyza Üstün

Orjinal yazının kaynağıyeniyasamgazetesi5.com
diğer yazılar:

Yaşananların hesabını soruluyor tek tek. Vazgeçmeyenler tarihe notlar düşüyor. Yargılıyor sorumluları.

Çocuklar geleceklerini geri istiyor.

Ellerinden alındı gelecekleri, hayalleri. Yaşamları bugünden yoksunluğa hapsedildi. Onlar sorgulamaktan, yaşamlarını çalanlardan hesap sormaktan vazgeçmiyor.

Altı Portekizli çocuk, genç geleceklerini çalan 32 ülkeyi dava ediyor; Türkiye, Norveç, Rusya’nın da davalı olduğu mahkeme, bu satırlar yazılırken AİHM’de görülmekte idi. Çocuklar ve gençler ülkelerin iklim koruma hedeflerini yerine getirmedikleri için bu ülkelerden davacılar. Davalı ülkelerin çocukları onlara eklemleniyor.

Gençlerin davacı olduğu Türkiye’de ise çocukların, halkların, tüm canlı yaşamın bugünü yok edilmeye devam ediyor. Şirketleşmiş devleti, siyasi iktidarın yönetiminde sermayeye verilen koruyuculuğu, teşviki ile yaşadığımız ülke ekolojik krizleri derinleştirecek politikaları sürdürmekte kararlı. Fosil yakıta dayalı sermaye üretimlerine, tarım alanlarını, meraları, ormanları, dereleri yok eden yenilenebilir üretimler kapsamında sürdürülen üretimleri (JES, RES, GES, NES, HES), elektrik enerjisini kullanma amaçlı kurgulanan yeşil ekonominin diğer üretimleri (elektrikli araçlar, akıllandırılmış sistemler) için madenler de eklenerek, yaşam alanları şirketler tarafından hızla parselleniyor, yok ediliyor.

Doğal ve kültürel varlıklar, geçimlik yaşamlar yok olurken, halklar yaşam alanlarından zorla ediliyor, işçileştiriliyor, işçiler güvencesiz koşullarda yaşamaya mahkûm yaşamlarından kopartılıyor. Neredeyse her gün inşaat şantiyelerinden, sanayilerden, mevsimlik işçiyi kullanan tarım alanlarından iş cinayeti haberleri duyuluyor, Akkuyu Nükleer Santral şantiyesinde bozuk yemekten zehirlenme ile işçiler hastaneye kaldırılıyor. Devlet-sermaye işbirliği ile iş cinayetleri, işçilerin hastaneye kaldırılışı, zehirlenmeleri kanıksatılıyor, üstü örtülüyor.

İşçiler şantiyelerde direniyor. Halklar yaşam alanlarında kendilerinden çalınanları, çalınmak istenenleri, sermayeye vermemek için direniyor. Yaşam alanlarını, ormanları, zeytinlikleri, bağı bahçeyi, sarı ineği, kınalı kuzuyu, ipek dokulu arıların yaşamını, sermayenin hırsından, devletin şirketler uğruna sürdürdüğü zulümden korumak için mücadele etmekten ödün vermiyor.

Akbelen’de Jandarma kontrolünde Limak’ın yok ettiği ormanlık alanda, tapulu arazilerine giremeyen, nöbet çadırları ellerinden alınan İkizköylüler, kendilerine yeni nöbet alanı yaratarak toprağa el koymaya çalışan şirket ve ortaklarına, onun en büyük koruyucusu ve yöneticisi devlete toprağı, yaşam alanlarını vermemek için özünü, yaşamını savunmaktan vazgeçmiyor:

“……Bu toprakların incirlerini, buğdaylarını, zeytinlerini üretmeye devam edebilelim diye köyümüzde kalmakta, toprağımızı yaşatmakta inat ediyoruz. Bir avuç kömüre bu bereketi değişmeyiz. Kararlıyız, yolumuzdan dönmüyoruz! #AkbeleniTerketmiyoruz” diyenlerin sesi iş makinalarını, hızarları bastırıyor.

Mücadele alanlarında vazgeçmemenin hikayesini yazıyor kadınlar; inatla, ısrarla.

Geçtiğimiz hafta sonu -Söyleyecek sözümüz, dönüştürecek gücümüz var- şiarıyla KESK’li kadınlar Güzelçamlı’da Biriktirdiklerimizi, deneyimlerimizi paylaştık.

Dünyada Sendikal Hareketin Gelişimi ve Kadın Mücadelesi ve KESK kadın hareketinin tarihine göz attık, patriarkaya karşı yaşamın özgürlüğünü ekoloji politiğin yaşamla sınavı üzerinden tartışmayı, Otoriter ve Muhafazakar İklimlerde Toplumsal Cinsiyet Karşıtı Hareketlerden ve Mücadele Olanaklarından, LGBTİ+ Kavramlar, Ayrımcılık pratiklerinde politik mücadeleye değin mücadelenin politik süreçlerine evirdik. Cinsiyetçi bir toplum inşa edilirken- Yeni Anayasa ve Medeni Yasa- perspektifi ve bu süreçte yapılacaklar tartışıldı. Yaşamı dönüştürecek gücümüzün, yaşama değecek, dönüştürecek politik kararlara gidecek örgünün ilmekleri, özgür yaşam filizlerinin politik tohumları aklımızda, yüreğimizde, sorumluluğumuzda olarak ayrıldık Kadın Kampından.

Dönüş yolunda Çavdar köyü kesti yolumuzu. Hepimizin yaşam alanlarına yanı başımıza giren sermaye saldırganlığından biri daha çıktı karşımıza. Metin Aydın toplumsal alana düşürdüğü notla Çavdar’ın başına gelenleri aktarıyor:

“Aydın’ın Söke ilçesindeki Beşparmak Dağları’nda (Antik çağdaki adı ile Latmos) doğa ve kültürel miras hiçe sayılarak bir kıyım yaşanıyor. Bugüne kadar taş ocaklarının neden olduğu tahribattan sonra, şimdi de Çavdar Mahallesi sınırlarında kalan 19 parsel için acele kamulaştırma kararı alındı.

Üzerinde çam fıstık ağaçları, zeytin ağaçları, Arkeolojik sit alanları da olan alan (30 futbol sahası büyüklüğünde) kömür madenciliği için yok edilecek. Yunan mitolojisinde ‘gök tanrısı’ Zeus’un ‘evi’ olarak bilinen Beşparmak Dağları’nda, 8 bin yıllık kaya resimleri de tehlike altında.”

6 Şubat depremlerinin hemen ardından hızla Antakya’da Gülderen ve Dikmece köyünün başına gelen acele kamulaştırma ile el koyma hikayesi Çavdar’da da yaşanmakta. 14 Nisan tarihli Cumhurbaşkanı Kararı ile Dikmece’de  zeytinlikler başta olmak üzere tarım arazileri kamulaştırıldı hatırlayacağınız gibi. TOKİ’nin Dikmece ihalesini alan şirket de nisan ayı sonunda bölgedeki çalışmalarına başladı. Depremi yaşayanlar ise geçimlik tarım yaptıkları arazilerinin kamulaştırılmasına karşı çıkmak, yaşam alanlarını korumak için nöbet tutmaya başladı. O nöbet de sürüyor, iki yılı aşkın süredir Akbelen’i koruyanların nöbeti gibi.

Çavdar’da kömür madenciliği, Dikmece’de TOKİ, Akbelen’de Limak Şirketi yaşam alanlarına el koymaya çalışıyor, devletin desteği ve teşviki ile.

Gelin Akkuyu’ya gidelim yedikleri yemekten zehirlenmenin yaşamlarının rutini olan işçilerle buluşalım, Dikmece köyünde, Akbelen’de Zeytinleri, yaşam alanlarını koruyan dostlara sarılalım. AİHM de hesap soran gençleri, çocukları kucaklayalım ardından. Beşparmak Dağları’na geçelim sonra, Hasankeyf’i on binlerce yılın, uygarlıkların biriktirdiklerini yaşamın belleğini koruyamadık, Zeus’un evini koruyalım geç kalmadan. Gelin sözü birlikte üretelim, değiştirecek güç ve kararlılığımızla yaşamı özgürleştirelim.

  • Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Yeniçağ Gazetesinin editöryal politikasını yansıtmayabilir 
- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
341AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin