iktibasZafer YörükKarabağ: Stratejik nefret ve 'Türk yüzyılı' - Zafer Yörük
diğer yazılar:

Karabağ: Stratejik nefret ve ‘Türk yüzyılı’ – Zafer Yörük

Yeniçağ podcastını dinleyin

Orjinal yazının kaynağıyeniyasamgazetesi5.com

1915 Sarıkamış harekâtında büyük hezimet yaşayan Enver Paşa, Bolşevik devrimi haberini alır almaz kardeşi Miralay Nuri’yi yanına çağırır. Kafkasya’daki Rus ordusu dağılmış ve Rusya’da iç savaş patlamıştır. Öte yandan, Doğu Anadolu’da tehcir ve toplu katliamlarla yok edilen Ermeni halkından arta kalanlardan bazıları Erivan, Karabağ ve Bakü’deki Ermeni yerleşimlerine kaçmışlardı. Enver, işini yarım bırakmayı sevmeyen bir karakterdi. Bolşevik yönetimle iletişim kurdu ve Nuri’ye bir Türk İslam Ordusu kurarak Güney Kafkasya Ermenilerini imha emri verdi.

Enver bir sadist katil olabilirdi ama Ermeni halkını yok etme işini tamamlamak yanında uhrevi bir amacı da vardı: Osmanlı ile Turan’ı buluşturarak büyük Türk birliğini kurmak. Turan, Farsi kaynaklarda Orta Asya anlamında bir terimdi ve Türki kavimler oldukları anlaşılan Turanilerden pek olumlu söz edilmezdi. İslam kaynakları da bunları çoğunlukla kıyamet alameti ‘Yecüc ve Mecüc’le özdeşleştirir. Hadislerde, “Bunlara ne dağ dayanır ne demir. Öylesine kalabalıktırlar ki ırmakların ve göllerin suyunu içerek tüketebilirler. Fil, yabani hayvan, deve ve domuz ne görürlerse yerler. Onlardan birisi öldüğünde onu da yerler” ve benzeri olumsuz tasvirlere rastlamak mümkündür. Ama bu olumsuz Turan ve Turaniler imgesi, milliyetçilik çağı gelip Osmanlı kapısına dayandığında olumlu çağrışımlarla yeniden kuruldu. Bu olumlama hamlesinde, kendi milli köklerini Hunlarda bulan Macar Türkologların ve sonrasında Orta Asyalı Türkçü münevverlerin payı büyüktü. Turancılık ya da Türkçülük, kısa sürede bu merkezlerden İstanbul’a ulaşacak ve Enver’in askeri önder olduğu İttihatçı zümrenin ideolojisi haline gelecekti.

Türkiye kaynaklı Turancı Türkçülüğün bu ilk hali, Osmanlı’nın Balkanlardan çekilmek zorunda kalması ve Arap milliyetçiliğinin yükselişi koşulları altında milli esaslarda yeni bir büyük devlet hayaline dayanıyordu. Osmanlı’nın Anadolu’daki Müslüman tebaası, Kafkaslar ve Orta Asya’daki Türki kavimlerle birleşerek bir büyük Türk-İslam devleti yaratabilirdi. Bunun ilk adımı olarak Almanlar yanında girilen Büyük Savaş koşullarının da yardımıyla Anadolu’da Müslüman unsurlar, Grekler ve Ermeniler başta olmak üzere Hıristiyan halkları imha yönünde mobilize edildi. Bu seferberlik sonucu Anadolu ve Mezopotamya nüfusunun üçte biri birkaç yıl içinde ortadan kaldırıldı; boşalan arazi ve mülklere asli unsur tarafından çöküldü. Hukuki ve insani açıdan ziyadesiyle nahoş olan ‘Anadolu İhtilali’nin ekonomi politiği de mide bulandırıcıydı.

Diğer Hıristiyan halklar bir yana, Ermenilerin Anadolu’nun doğusundaki varlığını ortadan kaldırmak, Enver ve İttihatçı arkadaşlarının Turan birliği hedefi açısından stratejik bir adımdı. Bu akıl yürütmenin doğal sonucu, ikinci ve nihai adımın Güney Kafkasya’yı da ‘temizleyerek’ Hazar denizine ulaşmak olması kaçınılmazdır. İşte Nuri Bey’in Türk-İslam ordusu Ermeni katletmek dışında böyle jeopolitik bir misyona da sahipti.

Nuri Bey sonunda ordusuyla birlikte ‘Bakü Fatihi’ unvanını almayı başardı. Türk hümanizmini idrak edememiş bazı tarihçiler, Bakü’ye giren Türk-İslam ordusunun Nuri Bey’in emriyle 30 bin civarında olan Ermeni sivil nüfusun tamamını öldürdüğünü yazıyorlar. Azerbaycan devleti böyle kuruldu ve bölgeye ulaşan Kızıl Ordu tugaylarına teslim edildi. Ermenilerse Bolşeviklerin onayıyla Azerbaycan’dan kalan topraklar üzerinde bir Ermenistan devleti kurmayı başarabildiler.

Erivan merkezli bu devletin toprakları, Enver gibi Türkçü fedailerin Turan yolu üzerinde bir engel olarak ortaya çıktı. (Haritada siyah renkle işaretlenmesi rastlantı olmamalı.) Milli ihaleyi Enver’den devralan Mustafa Kemal’in ‘gücüm yettiği kadar’ avuntusuyla strateji değişikliği yaparak milli devleti Anadolu ve Batı Trakya’yla sınırlamak durumunda kaldığı biliniyor. Ama Turan ideali, bu rasyonel değişim sonucu gömülmüş değildi. Cumhuriyet tarihi boyunca aşırı sağcı ideoloji, açık şekilde Turancılık üzerinden yapılandı; devletin resmi ideolojisinde ise örtülü Turancılık her zaman var oldu.

Sovyetler Birliği dağıldığından beri Turancı idealler devlet katında açıkça zikredilebilir hale geldi. Bu ideoloji çerçevesinde, Türkiye’nin inisiyatifiyle Türk Konseyi ve Türk Devletleri Teşkilatı kurumları oluşturuldu. Nüfusu ve yüz ölçümü devasa milyonlu rakamlarla ifade edilen bu Turan oluşumunun haritasına bakıldığında, Ermenistan devletinin bir stratejik engel olarak var olduğu açıkça görülür.

Haritayı yayınlayan ‘Turan Otağı’ adlı internet kullanıcısı, altına şunları da yazmış: “Şu haritaya iyi bak Türk evladı. O zaman Karabağ neden bu kadar önemli anlarsın. Sarı yer Ermenistan. Yeşil yerler Türkistan.” ‘Turan Otağı’ eklemeyi unutmuş: Mavi yerler de deniz ve gölleri gösteriyor. Bu şahısla aynı fikirde olmamak mümkün değil. Çünkü Azerbaycan’ın özellikle son iki yıldır süren Karabağ’ı ele geçirme yönündeki saldırılarının asıl nedeni ne uluslararası hukuk ne de Hocalı katliamının hıncı değil bu stratejik ifadedir. Haritanın altındaki yorumlardan birinde “Rusya Türk cumhuriyetleri ile Türkiye’nin arasına set olsun diye Ermenistan’ı kurdu” denilirken bir başka yorumcu ağzındaki milli baklayı çıkarıyor: “50 yıl sonra Ermenistan’ı yutacağız.” (https://www.facebook.com/turannotagi/photos)

Türk Devletleri Teşkilatı, ideolojik ve siyasi olduğu kadar ekonomik bağlar da oluşturmayı hedefliyor. Bir çeşit ‘Türki Gümrük Birliği’ oluşturulmuş durumda. Bir de Çin menşeli Kuşak ve Yol girişiminin de kapsamında bulunan Orta Asya cumhuriyetlerini Türkiye’yle demiryoluyla karadan bağlayacak Turan ticaret rotası var. Ermenistan’ın bu projeye itirazı olmamasına rağmen belli ki demiryolunun ‘saf Türk’ olması ve bunun için de Ermenistan’ın o haritada olmaması gerekiyor. Nitekim zamanımızın Türk düşünürleri, şöyle cümleler içeren kitaplar yayımlamaya başlamış bulunuyorlar: “Şu an Ermenistan denilen topraklara Ermeniler ilk kez Hıristiyan misyonerler olarak gelmişler, yerli Türk boyların terk ettikleri dini tapınakları kiliseye dönüştürmüş ve kendi yalancı tarihlerini oluşturmuşlardır … Modern Erivan kentinde Ermenilere ait tek bir mimari yapı mevcut değildir. Gezginler, Erivan’ı tipik Müslüman şehri olarak anlatmışlardır.” (Nazim Mustafa, İrivan Şehri, 2017.)

Özetle, ‘Türk yüzyılı’ Karabağ’dan başladı; aklıselim birileri çıkıp dur demedikçe bu ölümcül ideolojik fantezinin ikinci perdesinin Erivan’da sahnelenmesi kaçınılmaz görünüyor.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
248AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin