yaklaşımlarÖzkan YıkıcıDevam edecek olursak - Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Devam edecek olursak – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Önceki yazımızda Altı Yedi Eylül olaylarının sonucu üzerinden seneler sonra bir deyerlendirme yaptım. Kıbrıs penceresinden olması nedeniyle de olayda Kıbrıs ağırlıklı bazı olgular da kaçınılmaz olarak öne çıkarıldı. Sa bahleyin bazı Türkiye medyası konuya yer verdi. Okuduklarımla birlikte bazı konuları es geçtiğimi de anladım. Onun için, konuya devam etmeğe karar verdim.

Özetleyecek olursak; Altı Yedi Eylül salt Türkiye için deyil, hem Türkiye, hem Kıbrısı da kapzayacak genişlemelerde ve genel Emperyalist uygulama yönleriyle geniş eksene  yayılan neden ve doğal olarak diyalektik bütünsel sonuçlar da yaratı. Türkiyenin azınlıklar politikasından tutun, ulusal burjuva ve tek kültürleşme politik amaçlara hizmet yaptı. Kıbrıs politikasında dengesiz ve isteksiz olan Türkiye, bu sorunun içine bizat ingilterenin de önemli teşvik altında çekildi. Amerika bu hamle ile Türkiyede Sapri Yirmibeşoğlunun da söylediği gibi “başarılı ilk uygulanan örnekti”. Bunlar salt İstanbul başta olmak üzere izmir ve Ankaradaki azınlıkların katledilme ve sürülme derecesindeki olanlar, bir eksenle açıklanmayacak derecede yoğun olduğunu da kanıtlıyor.

Kıbrıs penceresinden pek söylenmeyen iki önemli konum vardır. Kıbrıs sorununun görüşüldüğü ve aşmaza takıldığı günlerde provakasyon gerçekleştirildi. Daha önceleri de bu konuda tetikleme hamleleri direk Kıbrıs kaynaklı da oldu. Fazıl Küçüğün gönderdiği mektup bu konuda önemli kaynaktır. Küçüğe göre, Rumlar mitink yapacak ve sonra Türkleri katledeceklerdi”. Söylenen provakasyon ve Türklere karşı mitink yapılmadı. Özellikle 55 yılını biraz hatırlayanlar durumu daha iyi anlar. Fakat, konu yine de tetiklendi. Londra merkezli KTC derneği, faaliyet bakımından ö nemli rol aldı.Birçok çalışma yaptı Rumların Türkleri katlettiği probagandası epey karşılık buldu. Hazırlatılan Altı Yedi Eylül olaylarında boşuna “Kıbrıs türktür, türk kalacak” sloganları eşliğinde saldırılar ve yağmalr yapılmadıydı.

İngilterenin bu konuda rolü nedense hiç tartışılmadı. Halbuki son İlhan Özgelin de belitiği gibi “Türkiye ve İngiltere ilişkileri oldukça iyidir. Eskiden beri pek sorun yaşanmadıydı”. İngilterenin Türkiyeği Kıbrıs sorununa çekmek için uğraştığı da bilinip de unutulan gerçektir. Yine Eyoka enosis isterken, Kıbrıslı Türk kesimleri İngiltere sömürgeciliği yanında çatışmalara katıldığı da sır deyildir. Bunların toplamında, Altı Yedi Eylül nasıl ki azınlıkların mülkleri yağmalanıp onları göçe zorlarken, üstüne ulusal tek tip burjuva yaratılma hamlesi olarak kabul görüp de bu nedenle ilgili tarihler tartıştırılmayarak da belek silikleşmesiyle de olmamış gibi brakılma durumunda duruluyordu. Kıbrıs konusu ise artık Türkiye Kıbrısın ingilterenin sömürgeciliğinde kalma eylimi bozuldu. Giderek taksim teziyle de artık yeni sömürgecilik ilerlemesinde taraf olarak adanın geleceğinde önemli konuma doğru kaydı. Hele 58 yılında giderek artan STK Kıbrıs politikasında da yerini bulmaya başlayınca, günümüz Kıbrıs ayarları adeta mesajlarını çakarak şimşekleşiyordu.

Genelikle olayı Türkiye ekseninde tartışan bazı az kesim, daha çok azınlıklar üzerindeki etkilerini yazıyor. Fakat daha genelde ise resmi idolojik devletçiler Kemalistlerden siyasal İslamcılara dek olayı bilmeme ve unuturma noktasında brakmaya çoktan evrildiler. Çünkü sonuçta hem siyasal İslamcılar uluslararası konumda yer bulmaya hem de giden azınlık yağmasıyla da ullusal burjuvasi tek tip anlayışın zeminini güçlendirdi. Katılımcıların KTC, MTB ve MGG olması ise herhalde tesadüf deyildir. Geniş katılımlı çok boyutlu Altı Yedi eylül olayları, adeta yeni sömürgecilik tarihinin Türkiyedeki gelişen kontur getrila zemin bulmadan, azınlıkların tasfiyesi ve Kıbrıs sorununda oluşan Türkiye gerçekleri, günümüz gelişinde önemli taşlandıran ilkeri de içermektedir.

Kısaca, altı Yedi Eylül olayları, unutturulma deyil de bilinerek yüzleşirleşme zorunluluğu var. Bunu bilerek de söylemekteyim: sistem ayni kaldıkça ve bu travma tetiklemesiyle koşullar kurumsallaştıkça, yüzleşme veya daha basiti eleştirel sorgulama yapılamaz. Ancak, taşların oynaması ve deyişimle dönüşüm oluştukça bıu tarihsel durum yüzleşirlerek gereken dersler ancak alınır. Sapri Yirmibeş oğlu salt bu olayı deyil Kıbrıstaki cami bonbalamalarını da katarak, Özel Harp dayresinin rolunu da açıklarken, herkese gerçeğin emperyalist yeni sömürge gerçeğini yüzlerine vuruyordu. Hele, Kıbrıs sorunundaki özel harp dayresinin yaptıklarını anlatırken, Türkiyede bu dayreğe kontur gerile diyenlerin, Kıbrıs konusunda ulusal veya islami deyerlr katması paradoksu da bence çoktan sorgulanması gereken sol eksenli tarihsel gerçektir. Ya Kıbrıslılar?

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
242AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin