yaklaşımlarÖzkan YıkıcıSuriyeliler olaylarıyla, Kıbrıs'tan genel sisteme doğru - Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Suriyeliler olaylarıyla, Kıbrıs’tan genel sisteme doğru – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Kıbrısın Baf ilçesinde Suriyelilerin olduğu yere, faşist saldırılar yaşandı. Suriyeliler orada siyasi mülteci konumunda bekletilirken, faşist kesimlerin hem de acımasızca saldırmaları haber deyeri elbet vardır. Haber olması da doğaldır. Olmaması anormaldi. Fakat, ayni drecede saldırılar ve daha geniş çatışmaların başka hem de içeleştiğimiz ülkede yaşandığı zaman, nedense ayni duyarlılık duruşunda olduğunu gördüğümüz şanlı medyamız ayni durumda gıkları çıkmamasının da adını artık size braktım. Fakat, olay salt Kıbrıs veya Türkiyede deyil, genele baktığımızda, yabancı karşıtlığı, göçmen alehtarlığı ile mülteci saldırıları bir idolojik destekleme esrumanı olmaktan çoktan genişledi. Kimisi gerçekten kaçışla “aşırı sağ” dese de özü pek söyletilmek istenmeyen direk faşizminyeni politik genişleme alanı olduğu da artık tartışmanın da ötesine çoktan geçti. Önemli bir handikap ise şu: birçok ülkede faşizim deyişik yönleriyle gelişmesi sonucu, karşıtı için kulanılırken, kendi haptığında da ulusalcılık diyen iki yüzlü kültür de yayıldı.

****

Dünyanın neredde ise çoğu ülkesinde gelişen faşizmin dalgası, tam da uygun koşullara sahip olan Kıbrısta nedden olmasın. En son Baf yöresinde bulunan Suriyelilerin mülteci kampına faşistler saldırı gerçekleştidi. Faşist saldırı olup da “gül atmak” olmadığını zaten olayın kendisi resimledi. Hemen kınamalar başladı. Zaten bir fırsatlı durum arayan K. Kıbrıs ta koroya katıldı. Kimisi buna bir anti faşist duruş ve insani hak ölçeğinden yaklaşırken, kimisi de “ki resmi çevreler dahil” olaya sırf Rumlarda oldu fırsatıyla veriştirildi. Tabi ki takkeci gazetecilerle ana akımcılar da boş durmadılar. Rumlara güvenilmezlikten tutun, bunun değerlendirilip anlatılması gerekir söyleyenlere dek bildik hikaye masalaşıp yeniden masaya kondu. Halbuki, ayni davranışlar fazlasıyla Türkiyede de yaşanıyor. Daha kötüsü, resmi merkezi partiler dahi bir anti Suriyeciler çizgisinde adeta buluşur haldedir. Fakat, Baftaki gelişmeleri hemen seslerini de yükselterek, kalemlerini keskinleştirerek yazanlar, daha ağır olan Türkiyedeki saldırıları pek de dil veya kalemlerinin ucuna getirmediler. Oysa olay netdir. Suriyelilerin mültecileşmesi veya daha geniş göçmenleşmelerinin yoğun nedeni Türkiyenin de içinde olduğu kesimin Suriyedeki uyguladıkları politikanın sonuçlarıdır.

Kıbrıs bir de AB üyesi olma nedeniyle hem cazibe çken, hem de uygulaması zorunlu olan kurallara da uyma yasalığının da olduğunu unutmamamız şart. Sonuçta bedel ödeyen Suriyeden şu veya bu nedenle kaçan insanlar oluyor. Öyle ki bu insanlar yaşadıkları bir yana, göç etmeleri sonucu gidikleri ülkede de politik ırkçı gericiliğin de yaygınlaşıp kendilerine dönmesi gibi yeni tehlikeler içinde de kendilerini bulmaktadır. Toplamdaki bu gelişmeler ise tıpkı başta Avrupada görülen faşizmin yeni siyasal ayağı da güçlenerek bazısında iktidara dek bazısında da muhalif ırkçı hareketlerle kitlesel idolojik potansiyel destekler de yaratmaktadır.

***

Son Baf olayları ve içeleştiğimiz Türkiyedeki benzer saldırılar bizi genel sisteme dek getirince, şu önemli siyasal gerçekle karşılaştırır. Yaşadığımız çağın adını koymadan, oluşan siyasal gelişmeleri sınıfsal ve sömürgesel boyutlarıyla, kurumsal isimleriyle birlikte yorumlamadığımız zaman, hep yanılma ve daha tehlikesi onların kuyruğuna takılmamızı getirir. Emperyalizmi, sömürgeciliği, sınıf mücadelesini, faşizmi kurumsal olarak içeriği ile bilmeden Bafla başlayıp Avrupada seçim kazanılan zemini diyalektik yöntemle bağdaştırıp ele alınmadıkça, anlamak güçtü.

Faşizim son dönemlerde iyice yenilerle birlikte epey mesafe kaydediyor. Avrupa, Hindistan gibi ülkelerde seçimler kazanıp devlet biçimi şekline doğru gidiyor. Birçok ülkede özellikle gelen göçmen, siyasi mülteci gibi yabancılar düşmanlığı ile de kitlesel hareketlenme tırmandırılıyor. Bunlar kapitalizmin kriz süreci ve bunu yönetememenin de etkisiyle hızlandı. Seçenek olarak yoksulaşma ve benzer konularla birlikte faşizim epey mesafe kazandı. Savaşlar, yoksuluklar, ekolojik bozulmalar gibi birçok neden dolasıyla daha iyi yaşama adına ülkelerinden kaçan insanlar, bir anda gidilen ülkede faşizmin güçlendirilmesi için kulanılan araç haline de geldiler. Umutla denizlerle dahi mezar kazdıranlar, bir anda saldırı merkezi halinde yeni siyasetin kulanım esrumanı oldular. Sonuçta, faşizmin yeni dalgası için göçmen veya mültteciler kulanım haline sokuldu. Ek olarak her iki konuda da kazanç sağlayan mafalar da epey sermaye biriktirdiler.

***

Özetlediğim bu gerçeklik, Baftaki Türkiyenin her alanında Suriyeli saldırıları ile karşımıza gelir. Bunların gerçekleşmesinde faşizmin önemi de net. Fakat, K. Kıbrıstaki gibi Bafta olunca “rumlar” denirken, Türkiyedekine “cız” diye dokunulmazlık ikileminde mengeneğe sıkışırız. Faşizmi deyil Elamcıların eylemi ile Rum düşmanlığı üzerinden resmi idolojileri besleme çizgisinde hizmet edilir. Unutulur ki Güneye geçirilen mülteci konusunda Kuzeyden de kirli para kazananlar dahi varlığı.

Kısaca, kuramı yerine koymak, zaten açıklamanın ilk açılımı olur. Faşizmin yükselmesi demek, demokratik deyil resmen ırkçılık  ve saldırganlık üzerine yalan da eklenerek olur. Bazen kitlesel bazen de devlet bimi olduğunu da ve Emperyalist yapının siyasal yaratıcılığı da yanına koyulmalıdır. Anti faşist eksen oluşmadıkça da bu hareketler çok tehlikeli gelişir. Kıbrıslılar hep bunları yaşadı. Belli ki hiç ders alınmadı.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
261AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin