yaklaşımlarÖzkan YıkıcıKısa beyin jimnastiği - Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Kısa beyin jimnastiği – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

İkibin yedide Kapitalist sistem finansman kirizine girdi. Bir yıl içinde Kapitalist merkezleri direk vurdu. Bu AB içinde de yaşandı. Bunu fırsata çeviren Kuzey Avrupa ve özellikle Almanya, güney Avrupa ülkelerindeki yapıları yıkmama girişimleri oldu. Bu gidişatdan da Kıbrıs da nasibini aldı. Yunanistanla birlikte resmen kamusal alanları yerlebir edildi. Kıbrısta Hristofiyas direnmek istedi. Ayrıca, İMF ve AB kararlarıyla da davrandıkları için adeta kendi yangınlarına benzin döktüler. Önerileri uygulayan Güney Kıbrısta kamusal bankalar da iflası çekti. Yeniden AB krizlerle birlikte sermağe alanına açılarak kamusal yapılar yıkıldı. Hristofiyasın da sonunu getirdiler. Direndiği enerji konusunda da resmen elektrik santrali provakasyonuyla da o alanda da çaresiz braktırıldı…

Ayni dönemi Türkiye de yaşadı. Yalnız, dış sermaye girişlerindeki kaynağı belli olmayan adıyla giren ö nemli miktarda dövizle krizi yumuşak geçiştirdi. Fakat, Türkiyede başka bir gelişme de tamamlanıyordu. ABD projeli olduğu da bilinen yeniden yapılanma Devlet içinde tamamlandı. Erdoğan Anıt anlaşmasıyla devlet içi mücadelede ipler AKP eline geçiyordu. Bu noktayı pek konuşan yok. Böylesi sonuç ise artık Türkiyeğe daha kolay hareket noktası sistem içinde getirdi. AB sığıntılı davranışın ihdiyacı sonlandı. Zaten AB yetkilileri de ısrarla Türkiyenin adaylığına karşı olup ikincil ilişki politikasını da açıklıyordu.

Bu iki gelişme elbet direk KIbrısa da yapılanışta önemli etken dinamiği haline geldi. Kuzeyde direk AKP eksenli yeniden yapılanma ile ikinci ganimet dönemi hızlandırıldı. Güneyde ise AB içinde olmanın sonucu, hem krizden resmen AB kararlarına uyamasına rağmen önemli etkilenme olurken, Rusya ile olan ekonomik gelişmeler de adeta hızla gerilemeğe başladı. Kıbrısı bir anlamda AB gerçeğinde ordan oraya yeniden savururken, Türkiye AB ilişkileri de artık maskeli baloya ihtiyaç duyulmayacak şekilde açkça oynandı. Örneğin Türkiye giderek bazı anlaşmalardan çekilirken, yine AİHM kararlarını zaman içinde takmayacağını da açıklıyordu. AB ise bu durumdan rahatsız deyildi. Hele foncu efendilerin AB müdahale lafları da tatlı su balıklarının okyanusta dolaşma şekline dönüştü.

Süreç devam ediyordu. Akel daha bir siyasal aşmaza doğru giderken, kuzeydeki pakneri CTP AKP teslimiyetine çoktan geçti. Yetmezmiş gibi KIbrısın önemli siyasal ekonomik etkili ülkesi de İngiltere AB dışına çekildi. Bir anlamda adanın garantörü olan ve üstleri bulunan ingilterenin kendi eliyle siyasal alanda AB devrini yapacağını umakta artık düşüncenin de ötesindeki gerçekti.

Bu gelişmeler olurken ve Kıbrısta resmen imzalanan anlaşmalara rağmen tersinden işler olurken, federasyoncular da AB sığıntılı çağrılarla sığlaştılar. Fakat, çözümcü fon kapıcı yeni bir işbirlikçilik de gelişti. Gelişmeyen, Kıbrısın birleşmesi veya ortak vatan olma duygularının dahi körelmesidir. Ayrıca, Kuzeye salt Türkiuyeli deyil birçok ülkeden nifus yığıldı. Mülkiyet alanında ikinci ganimet ilkeleri çok hızlı işliyordu. Bir anlamda Kuzeyde federasyon veya birleşme deyil, tamamen ayrı yasadışı olup birçok yeni nifusla banbaşka bir Kıbrıs coğrafyası oluşuyordu. Güneyde ise giderek AB kısgacına girerken, eskiden ortak bulma durumu da daralmaya devam ediyordu. Özellikle kriz sonucu Rusya ile olan bağlantılar oldukça geriledi.

Gelişmeler böyle gidierken, Türkiyenin Kuzey Kıbrısta artık tabu denilen alanlara da girmeğe başladı. Osmanlı tipi vakıflar ve tapu sistemi kolayca yerleşti. Yeni nifuslarla da gericiliğin örgütlenme şekilerini kolayca yerleştirildi. İşbirlikçi yönetimlere braktığı alanları da daraltılar. Tarikat, ilahat gibi kültürel siyasal idolojik alanlar dolduruldu. Dış sermaye el koyma ve satışlarla yeni nifus yığmalar hızlandırıldı. Emek ekseninde de yabancı ve yurtaş olmayan kesimelr oldukça ağırlığa getirildi. Bunlar, en basitiyle sosyal muhalefet dahi yapılmasını engeledi. Türkiye AB ekseni ise daha açık ilişkilerle kendini kanıtlamaya devam ediyordu. Özellikle mülteciler konusundaki anlaşmalar ve tanpon bölge durumu en basit uygulamadır. Tabi bir de Türkiyenin batının da çıkarıyla Ortadoğu oynunda yer alması da tesadüf deyildir. Bunu Kuzey Suriye konusunda da gördükç Libyada İngiltere onaylı cihatçılarla birlikte yer alışına tanık olduk.

Hala bu gelişmeler yaşanırken, Türkiye rejim deyişimi çizgisinde ilerlerken, AB ile yeni denklem kurarken, bizim bunları yok sayıp Annan planı lafıyla ki bu net söylenmemesine karşın umutcularımız olması da artık ahmaklığın da ötesindedir. Şimdi Kıbrıs kısgacı daha da sıkıcı. Çünkü iki garantörü AB üyesi deyil. Buradaki yasa dışılıktan yararlananların da kimler olduğunu herkes bilir. Üstelik de göz yuma bir yana, benzinle ateşe gidiliyor. Maraş hamleleri, durmadan nifus taşıma bunların sadece basit iki örneğidir.

Kısa bir beyin cimnastiği yaptım. Bilmem karşılaşacağım kişiler bana ne diyecek. Belli olan klasik laftır: Türkiyede ne varsa, Kuzey KIbrısta da olacak sözlerdir. Ozaman kolaycılığı da Türkiyede olanları perdeyle sisleştirip görmezden getirmektir. Buda gayet güzel başarılıyor.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
261AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin