yazılariktibasGuatemala’da yeni dönem - Ertan Erol
diğer yazılar:

Guatemala’da yeni dönem – Ertan Erol

Yeniçağ podcastını dinleyin

Orjinal yazının kaynağıevrensel.net

Demokrasiye dönüşten beri ilk defa ilerici bir siyasi figürün başkan olarak seçilmesi hiç şüphesiz Guatemala açısından yeni bir dönemin başladığı anlamına geliyor. Toplumun yarısından fazlasının yoksulluk içinde yaşadığı, gelir dağılımındaki adaletsizliğin her gün daha da derinleştiği, uyuşturucu çetelerinin sokaklara hâkim olduğu ve yolsuzluğun siyasetin geleneksel bir parçası haline geldiği bir ülkede özellikle gençlerin değişim talebi ile Bernardo Arévalo sürpriz bir biçimde başkanlık koltuğuna oturmuş bulunuyor.

Guatemala, 19. yüzyılın sonunda yabancı şirketlerin büyük tavizler ve ayrıcalıklar ile ülke ekonomisine hakim olduğu, büyük toprak sahiplerinin, ordu ve siyasetçilerin otoriter bir siyasal yapı ile yarı sömürge biçiminde küresel kapitalizme eklemlenmiş olan bir ülke konumundaydı. ABD’li United Fruit Company’nin ise tüm yabancı şirketler arasında daha önemli bir konumu bulunmaktaydı, tarımsal ürün ihracatına dayanan ülke ekonomisinin –ve siyasetinin- kontrolü neredeyse tamamıyla UFCO’nun elindeydi. Muz Cumhuriyeti kavramı, Diktatör Manuel Estrada döneminde bu yabancı şirketlerin ülkedeki güçlerini ve etkilerini tanımlamak için ortaya atılmıştı.

Estrada’yı takip eden hükümetler ise bu otoriter yapıyı korumuş, ülkedeki yabancı şirket faaliyetlerini ve ayrıcalıklarını değiştirme gücüne ve kapasitesine ulaşamamışlardı. Ülke 1940’lara gelindiğinde kahve ve muz üretiminin tarımsal üretimin merkezinde yer aldığı ülke topraklarının yüzde 70’nin nüfusun yüzde 2’sine ait olduğu monokültür bir ekonomi haline gelmişti. 1944’te ise öğrenci hareketi ile başlayan olaylar devrim ile sonuçlanacak, ilerici subayların oluşturduğu bir cunta kurulacaktı. Özellikle Jacobo Árbenz başkanlığı döneminde UFCO’nun elinde bulunan topraklar millileştirilmiş önemli sosyal güvenlik mekanizmaları oluşturulmuştu. Ancak bu ilerici dönem 1954’teki karşı devrim ile sona ermişti.

1980’lerdeki iç savaşla yoksulluğun ve otoriterliğin daha da derinleştiği, kırdan kentlere büyük bir göç hareketinin başladığı ülkede Arévalo’nun seçilmesi hiç şüphesiz bu açıdan büyük öneme sahip. 1944 devriminden sonra ilk başkan seçilen Juan José Arévalo’nun oğlu olan yeni başkan, siyasete yeni atılmış çok fazla tanınırlığı olmayan bir akademisyen ve diplomat. 2015’te öğrenciler ve akademisyenlerle kurduğu ‘Tohum Hareketi’nin’ ise seçimlerde özellikle kentli kesimlerden büyük oy alacağını kimse tahmin etmiyordu. 25 adayın yarıştığı seçimlere anketler Arévalo’yu yedinci veya sekizinci sırada göstermekteydi. Bu sebeple Arévalo’nun ikinci tura kalması ülkede büyük bir sürpriz olarak karşılandı.

Seçim kampanyası boyunca hiçbir skandala ve tartışmaya adı karışmayan Arévalo, ılımlı ve kontrollü çizgisini koruyarak, Guatemala’nın geleneksel siyaset merkezleri ile hiçbir ittifaka veya görüşmeye dayanmadı. Ülkedeki yolsuzluk ve yoksulluk sorunlarını kampanyasının temel hedefi haline getirmiş olan Arévalo yüzde 58 gibi büyük bir oy oranı ile başkan seçilerek tartışılmaz bir meşruiyet elde etmiş bulunuyor. Guatemala’nın geleneksel siyasi kodlarının ve ağlarının dışında bir siyaset yapan Arévalo’nun ne kadar başarılı olabileceğini ise zaman gösterecek.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
248AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin