yaklaşımlarÖzkan YıkıcıYeniden tekrarlanan klasik bir gerçek - Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Yeniden tekrarlanan klasik bir gerçek – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Erdoğan seçimi kazandıktan sonra, ilk gezisini Kıbrısın kuzeyine gerçekleştirdi. Ufak bir medya oyununa da rasladık. Bizim medyanın yalaka ve takkeci kesimi Erdoğanın “son dönem başkanlığı” diye bir de laf eklediler. Oysa bundan önceki seçimi Türkiye anayasasına göre son dönemiydi. Yaşayıp göreceğimiz, bu kulanılan ifadenin de son olup olmadığını da yaşayarak ne yazık öğreneceğiz. Peki neler mi oldu: bildik taplolar tekrarlandı. Erdoğan şov yaptı Tatar ise yalak ve hamassetin üst telinden çalıp heycanla atıp tutu. Doğruluğu ise hep şüpeli kelimeler heycanla savruldu. Öyle savruldu ki Erdoğaın anlayıp anlamadığı dahi şüpeli. Erdoğan da sanki Türkiyede bir kasabada konuşur gibiydi. Yol yapmadan öteki olanları söyleyerek övgüleri kendine biçti. Ama, eksiklik, Tatar kaymakam gibi dahi konuşamamasıdır. KUlandığı kelimeler dahi bir birini tutmuyordu. Böyle bir senaryo çizildi. Hele de toplantı yapılacağı saatın tam iki saat sonrası olması, geç gelmeler ve görkemli Erdoğan filosu olayın adeta son dönemlerdeki tekrardı. Tek fark, Tatarın iyice hamasileşip adeta silik kul teslimiyetiyle nutuk salamasıydı.

Her edoğan gezilerindeki bazı yeniden yanılmalar da oldu. Özellikle sistem muhalefet kesimleri çok beklediler. Öyle ya eğer Erdoğanın ağzından “çözüm için veya federasyon” kelimeleri tüm hegemonya atışları arasında çıksaydı, hemen mavzeme bulmuş gibi sarılacaklardı. Tatara eleştiri yapıp “görüyorsunuz, Erdoğan dahi iki devletlilik veya bağımsızlık deyil fedarsyon ve çözüm istiyor”idolojik deşar moraline gireceklerdi. Ne yazık olmadı. Üstelik bu beklenti içinde olduğunu da söyleyen “Serhat incirlinin” saraydan atılması da adeta epey travma oluşturdu. Çnkü özellikle CTP kesimi hep bu kelimeleri duyup hükümeti eleştirme ve kendilerinin haklı olduğunu söyleyip, KIbrısta çözüm istendiği haklılığına AKP Türkiyesini de ekleyeceklerdi. Olmadı. Demek ki hala ders alınmadı.

Öyle alınmadı ki Saraya önce girip sonra çıkarılan gazeteci Serhat incirli de adeta şaşkındı. Bukadarını beklemiyordu. Üstelik düne dek Tatarı Avrupa gördü diye destekleyen, Erdoğanı da “Kıbrısa çözüm getirecek lider” olarak da savunuyordu. Konu buraya dek geldi için Serhatın hala belirli bir yanlışta kıvırmasını da eleştirelim: kendini saraya koydurtmayan ve talimatı uygulayan bildik kişiği hala “iyi insan bahaneli” savunmasıdır. Demek ki yaşadıklarına rağmen hala gereken gerçeği hala yakalamaktan uzaktır ne yazık.

Erdoğan K. Kıbrısa geldi. Klsik bir gün yeniden yaşandı. Mikrofonu alıp yollar yaptığı ve ielrde birçok iş yapacağını ilan ediyordu. Ne acıdır ki Güney Kıbrıs da “acaba” iyimserlikle kendilerine mesaj vermesini beklediler. Hala gerçekleri anlamamak için dirençte. Oysa Kuzey KIbrıstaki ilhaklaşma politikasında açık ilanla Derinya bölgesinde binin üstünde konut yapıp ilhaklaşma yerleşkelerini devam edeceğini tekrarladı. Her halde Türkiyeyi tüm Kıbrıs gelişmelerini izlemek istemeğip ucundan kelime yakalayıp umut yeşertme hastalığının kronikleşmiş nöbetlerine dek geldiler. Oysa AKP net oynuyor. Türkiye geneli de açık akrt oynadı. Ta baştan Kıbrısı geri alma ve yeni Osmanlı stratejileri hep savundular. Anlaşmalara rağmen Kuzey KIbrıstaki yapılanış federal veya birleşik Kıbrıs deyil, resmen Türkiyeye bağımlı ve koşullar fırsat verince ilhaklaşmaya dek gidilecek. Bunu adım adım yaşadık. Zaten son Kuzey Kıbrıs idari şeklindeki TC memurları veya görevlendirenlerin durumu ortadadır. Boşuna Tatar, Arıklı, Üstel veya Tahsin koltuklarda atanarak kabullendirilmediler.

Tatarın nasıl olur da ingilterenin aranma bültenine çıkışı, Üstelin tüm sgandaları ve yasa dışılıkları unuturuldu ve Tahsin listede olmadığı halde dışişleri bakanı olarak çağrılması elbet yeni siuyasal yapılanışın önemli mesajlarıdır. Bu ziyaret de Serhatın saraya sokulmaması da adeta herşey yapılır inancını gerçekleştirdi. Daha önce de Türkiyeye hava yolları için ilk yolcu olmak için giden Ulaş Barışın da Türkiyeye sokulmamasını da hatırladık. Ozaman soralım: onca açık tutumlara karşın nasıl ki Ulaşın olayında sorduk, neden gazeteciler birlikte geri dönmediler. Serhatın saraya sokulup kovulması sonucu yine medya mensupları tarafından tepki konmadığı sorusuyla devam edelim. Ardından da her olay kolayca kabullenilirse, yapanları hala uğrayanlar “bunlar iyi insan, eski dostumuz” derlerse, elbet teslimiyetin nedenli kültürleşip yerleştiğinin basit örnekleri haline gelmektedir.

Kısaca, Erdoğan hem de üçüncü başkanlık döneminde adamıza geldi. Kimsenin aklına şu basit mahşet gelmedi: neden hala seçilen Can Atalay içerde tutuluyor. Neden hala baskılar artıyor. Buraya neden böyle bir müftü atandı. Yanıt mı son tercih edilen koltukçularla yanıtı açık. Sadece bu gelişle K. Kıbrıs gerçekliği daha net yaşatıldı. K. Kıbrıs siyasetçileri ise işbirlik şerbetini içip de rahatladılar. Sıra bekleyen Tufan gibileri ise gereken mesajı alamadı. Sırası gelen dokunulacak kesim ise olayın hala farkında deyil. Tüm bu gerçeklik Kıbrısın geldiği aşamadır. Türkiyenin bugünkü durumundan memnun olan ve Türkiyenin de memnun olduğu gerçeklikelr vardır. Aynen, hem Avrupanın istediği hem de Türkiyenin Avrupa bakışının çakışması gibi. Ozaman Türkiyenin AB yönelişi veya üye olma masalı neden hala tutuyor?

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
261AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin