yaklaşımlarÖzkan YıkıcıMartın havalarından çalarken - Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Martın havalarından çalarken – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

İlk baharın mart ayında yaşamaktayız. Günler akıyor. Martın önemli hem efsaneleri hem de tarihi gerçekleri vardır. Örneğin,, yazıyı yazdığım gün 12 Mart. 12 Mart demek Türkiyedeki 52 yıl öncesi yapılan muhturalı darbenin yıl dönümü. Daha yakında ise Gazi mahalesi provakasyon oyunların da yıl dönümüne geliyor. Bu konular dahi konuşturacak çok özelliği vardır. Benzerleri de peşpeşe geliyor. Hele de Kıbrıs için Mart ayı resmen söylenmese de yasaklansa da Kıbrıs Cumhuriyetiden kaçışın da ayıdır. Bir de 16 Mrt vardırki alınan Türkiye kararları resmen birçok acının da perçinlemesine neden oldu. Üstelik de Kıbrıs konusunun nedenli uluslararası gerçek halindeki imzalı karışık günüydü. Anlatılacak çok tarihi dönemeç vardır.

Ancak, Mart ayı ilk bahar ayıdır. İklimsel anlamı bile çelişkili ve dengesizlikleriyle anlaşılmazdır. Zaten 12 Mart gününü hem güneşli hem rüzgarlı hem atmosferdeki tozcuklar yanında gelecekteki beklenen yağmur olasılığı ile geçiyor. Baharların hepsi var. Hangisini isterseniz onu yazma lüksünüz de var. Ayrıca, Mart üzerinden epey efsane de var. Martın tutarsızlığını anlatan efsaneler odenli yaygın ki bazıları masal yapılıp çocuklara dahi ders olarak anlatılmaktadır.

Kimisine göre mart ayının nisanı kandırarak bir gününü alıp kendisi 31 gün olarak oluştu denirken, kimisi de Şubat ayını kandırıp aldığı gün nedeniyle şubatın topal eksik ay olarak braktırıldığı anlatıları da vardır. Özellikle Mart ayı geldiğinde eski insanlarımız “Mart nasıl geçer” diye bir birine sorarken, resmen bu hikayeleri de anlatıp, tutarsızlığını, gerektiğinde sert geçeceğini kanıtlamay yönelirler. Deyişmene gerçek, Mart ayının dengesiz ve gerektiğinde kış gibi sert geçtiği yaşananların olmasıdır.

Mart baharın doğuşu gibidir. Aynen dünya da ısınır. Siyasal birikim de toprak üstüne çıkar. Bugün 12 Mart. 1971 yılında verilen askeri muhturanın da yıl dönümü. Tarihi siyasal gericileşmenin de ilk önemli adımıydı. Devrimciler ezilirken, yobazlığın da yolu açılıyordu. Bu artık günümüzde imkar edilemeyecek gerçektir. Onun için de 12 Darbe olalyı konuşturulmayarak ve hafızadan sildirterek resmen bu gerçeklik yok saydırılmaya çalışınılıyor. Öyle de oldu. Öyle oldu ki zaten o dönem Türkiyedeki devlet eksenli partielrin nasıl destek verdiklerini hala aklımın bir yerinde acıyla duruyor. Sindirme adına ve gelecek için başta ünüversiteleri nasıl gericiler ve faşistlerle doldurduklarınuı daha birkaç yıl sonra hepimiz karşımızda yaşanan gerçeklikle tanıklaştık. Onun için 12 Mart konusu oldukça önemlidir. Tabi Nato patentli ve Amerikan gerçeklikle Yeşil kuşak stratratejisini de çoktan herkes 12 Maartla birlikte konuşmaktan yok saydı.

Bu arada bir konuya da kişisel deyinecem: ben sabahleyin 12 Mart muhturasını duyunca ilk sorum şu oldu: yapılması gereken boykot eylemi Körler okulunda yapılacak mı? Nede olsa ilk defa böylesi olaylarla karşılaşıyordum. İkincisine gelince, genelikle 12 Mart hükümetleri, hele de başlangıçta yüksek sesle arananlar listeleri okuyorlardı. Meraktan olacak ki Kıbrıslı isimlere de dikat ediyordum. Daha sonra seksen başında Kıbrısta yoğunlaşan siyasallaşma hareketinde bu insanların durumuyla alakalı da inceleme yaptım. Hemen itiraf edeyim, o dönem aranan ve okulunu brakan insanlardan kimse bizim harekete katılmadı.  Hat da sekseniki yılında işe girmek için onay istenen bakanın 12 Marta aranması sonucu okulunun brakıp adaya gelen kişi olması da başka bir tesadüf oluyordu. Bir de Türkiyede hapse giren ve sonradan Amerkaya dek uzanıp şimdi tam hamasi küfürbaz olan kişiler de vardır ki bunlar pek bizde konuşturulmaz.****

Bugün 12 Mart. Yaşlanmış halimle yalnızca oturup karşımda televizyon açılarak ve ben de klavye başındayım. Bizde hafta sonu nedeniyle siyasal donukluk var. Türkiyede ise ikili gündem uçjuşuyor. Deprem ve seçimler. Deprem derken daha önce incelediğim hiçbir deprem döneminde görmedikelrimi Türkiyede yaşadım. Her an başka rezalet çıkıyor. Üstelik yalanın da eflason fiyatı artık tuturulamayacak derecededir. Birden satılan çadır  ve konteynerler haberleri geçiyor. Etrafımda ise yardım için arayışta olan insanlardaki şüpe ilgisizliğe doğru evriliyor. Kime güveneceğini çoktan şaşırdı. Hele buradaki makamcılar da şafatatlı kulanım için yardımları kulanma tahnini de işin cıvığını çıkardı. Birden bir saat önce Pakistan haberiyle de irkildim. Pakistana gönderilen bir yıl öncesi yardımları şimdi geri gönderip yardım yapıldığı haberi verildi. Haberi toparlayan gazeteciye ise resmen televizyona ıkma yasağı verildi. Dedim ya: Hayitide dahi böyle rezaletlere raslamadım. Ama, Türkiyede şimdiden yeni servet aktarımı çoktan başladı. İhaleler, yardımların satılması, enkazdan dahi kar devşirme işleri çoktan başladı.

Kısaca, mart ayı çok yüklü. Havaları çeşitli. Her esrumanın kulanacağı günler var. Durmadan da birikim oluşuyor. Buna kim yetişir, bilmem. Ama geçenlerde bana biri sordu: “Çala çıktımı”? Bunu Karpazdaki tanıdıklara sordum. Onlar çiçek açışlarda dahi dengesizlik olduğunu ve erken açıp yeniden donuklaşan meyvelerden söz ediuorlardı. Artık bu mart havaları epey ders vereceği kesin. Unutmadan: israilde yine protestolar oldu. Ordu mensuplarının da katıldığı görüldü. Öte tarafda da İsrail güçleri Filistinli öldürmeye devam ediyor. Ama, dünya şanlı batılı medya bunları hiç duymaz. Guteres ise en azından katledilen Filistinli konusunda smzü yok. Onun sözü Tatarla yemek yemekmiş. Haydi hayırlısı.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
241AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin